Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

"Hikaye" Bölüm 1...


kymophobia

Öne çıkan mesajlar

Eskilerden kalma bir yazı. Teknik biraz bozuk, yerleşimler de pek akıllıca seçilmemiş ama onca zamandan sonra okumak çok hoşuma gitti, paylaşmak istedim. Birkaç parça halinde olacak, umarım ki sevilir bu da...

Kaliteli ve akıcı hikayeler yazan arkadaşlar kusura bakmasın, hala öğreniyorum ben de...

-----------------------------------------------

[ Karakter Tanıtım ]


Kahramanımız aile altında kalmış, gençliğinin verdiği sinirle etrafta dolaşan, yaşı ne büyük ne de çocuk olmasına izin vermeyecek kadar sınırda, etrafında hem gerçek hem de yalancı arkadaşları olan bir genç denilemeyecek kadar yaşlı hisseden biri. Yani sen ya da ben ya da biz. Normal biri yani. Herkesin anlayamadığı ve ancak kendinin isimlendirebildiği davranışları olan biri. Sigara, bilgisayar, müzik, sinema, sevgili, bira, neskafe, cep telefonu ve benzeri ihtiyaçları olan biri. Günlük hayatın gülünç kahramanı belki. Kendini sevmekle başkalarını daha çok sevmek arasında kararsız biri. Herkesin ilk yardım istediği ve yardıma koşarken kendini, sorumluluklarını unutan biri. Gerçekten normal mi bilemiyorum ama iyi biri sayılabilir. Müzik alışkanlığı saplantı haline gelmiş biri ayrıca. Nefes almak için mutlaka müzik dinlemesi lazım. Ayakta uyuyan biri belki. Gülünç ama düşündürücü derecede saplantılı bir kimlik belki de kim bilir. Duygularını belli edemeyen biri genelde. Ağlamaz, çok çokta gülmez. Hep içine ağlar, hep dışarı sırıtır ama gerçekler hep kendine kalır. Güvendiklerini büyük bir özveriyle seçer ve onları üzerse ya da onlar tarafından üzülürse yıkılır. Çünkü sayıları azdır onların. "Onlar" diyebilecek kadar bile yoklar neredeyse.
Saplantıları yaşam biçimini etkilemiş biridir bir yerden sonra da. Mesela Kızılderili tarzını son birkaç sene içinde inanılmaz benimsemiş, onlar gibi düşünmeye başlamıştır. Kendi bunun o kadar da farkında değildir aslında, arkadaşları onun bu halini hatırlatmaktadır ona. Saplantı halinde ve yapayca bir davranış değildir çünkü bu. Sadece o yönde yaşamaya odaklanmıştır farkında olmadan. Filmlerden etkilenmez pek eğer etkilenmesi gereken bir konusu, oyunculuğu yoksa. Ana fikir etkileyemezse o kadar da dokunmaz izlemek.
Odası yuvasıdır ayrıca. Tüm zevklerini o odadan karşılayabilir çünkü odasının rahatlığı onu en çok etkileyebilen duygulardandır.
Alerjileri olan bir çocuktur her şeyin yanında. Toz, sinek ve gereksiz insanlar kaşıntı yapar onun için. Kavgalardan da hep kaçar bu arada. Bazen korkaklıktan, bazen de gereksiz yere bulaşmamak için. Çünkü "kavga gereksizdir" onun yaşamında. "Eğer kavga edilecekse kendimle ederim, size ne?" diye düşünür.
Yani gerçekten normal biri. Belki biraz farklı ama normal.


Birinci Bölüm

[ Uyanan Günü Karşılamak ]



[i]Hava o kadar sıcaktı ki son bir iki aydır, alışması zordu ağzının kuru kalmasına. Çünkü eğer ağzınız kuruysa uyanmanız çok zor olur. Biraz dilinizle oynarsınız, biraz yatakta dönersiniz ama bir süre sonra inanılmaz bir sıcak basar, dayanamazsınız. O da dayanamamıştı zaten. Hemen kalktı yatağından ve mutfağa girdi direk. Mutfak o kadar yakındı ki odasına, bu gibi durumlarda hemen dolaba sığınabilirdi. Dolabın kapağını açıp suyu aldı ve en büyük bardağı doldurdu. Tam o sırada gözüne yandaki meyve suyu ilişti. Dün geceden kalmıştı aslında ama hala içilebilir durumdaydı. Sudan bir yudum aldı bardağı tezgaha bırakıp yeni bir bardakla meyve suyu içti. Çilek suyuydu. Yani en sevdiği meyvelerden biri. Birde böğürtlen vardı sevdiği ama eğer böğürtlenin meyve suyu yaparsa gece hemen içmesi gerekiyordu. Sabaha bırakılırsa tadı bozuluyordu çünkü. Eğer zaman ayırıp içine biraz limon atsa onu da yapabilirdi ama gecenin bir yarısında da limonla vesaire ile uğraşılmazdı zaten. Mutfaktan çıkıp evin içini biraz dolaştı. Geçen akşam komşularının evine hırsız girmişti ve korkuyordu bir şekilde onlara da girmesine. Penceresi açıp yatıyordu üstelik bu korkusuna rağmen. Çok sıcak oluyordu hava ve pişmek istemiyorsa ya para harcayıp bir vantilatör alacaktı ya da beleş yoldan camı açık bırakacaktı.
Hala mahmurluğu üzerindeydi ama tuvalete gitmesi gerektiğini fark etti. Yüz yıkama, diş fırçalama, ayna sefası ve benzeri. Günün en az 15 dakikasını götüren işler işte.
- Saçlarımı yıkamam lazım.
Diye sırıttı kendine bakıp. Gidip kombiyi yaktı ve beklemeye başladı. Aslında alet hemen suyu ısıtıyordu ama küçüklüğündeki ocaklı şofbenden kalma alışkanlığını da bırakamamıştı. Bir süre ısınmasını beklemek geliyordu içinden ister istemez. Yıkanmayı da seviyordu her şeyin dışında. Kendini günün bıraktıklarından arınmış hissediyordu her banyo çıkışında.
Duşa girince ilk önce saçlarını şampuanlar, saç kremini sürer, vücudunu sabunlar ve saçlarını durulayıp çıkardı. Artık iyice sabitlenmişti yaptıkları. Annesi küçükken öne vücudunu yıkamasını öğütlerdi ama içeride yalnızken hep tam zıttına giderdi.
- Duşa girmeden önce...
Diye söylendi kendine bakarak aynada ve dikti gözlerini vücuduna. Ayna karşısında kendini incelemeye başlayalı baya bir zaman geçmişti. Hala
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
  • Yeni Oluştur...