metboy Mesaj tarihi: Eylül 7, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 7, 2005 ziya gökalp ile ilgili bir yazının da bulunması yararlı olur diye düşündüm; Ziya Gökalp Ziya Gökalp (1876-1924) öncelikle Türkiye'yi Sosyoloji ile tanıştıran kişiydi ve ateşli bir Türk Milliyetçisi olarak sosyolojiyi entellektüel bir temel oluşturmada esas aldı. Mahallî,resmî bir gazetede mesul müdür bir memurun oğlu olan Mehmet Ziya (daha sonra Gökalp) Diyarbakır'da doğdu, orada laik okullara devam etti ve aynı zamanda islam hukukuna vakıf olan amcasından geleneksel islam ilimlerini öğrendi. 18 yaşında intihara teşebbüs etti. Yine de, bir sonraki yıl İstanbul'a gidebildi ve Baytar Mektebine (Veterinary College) kaydını yaptırdı. Daha önce Jön Türklerin (Young Turks) fikirlerinden etkilenen Gökalp, 1985 yılında İstanbul'da gizli bir örgüt olan İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin (Union and Progress) üyesi oldu. 1898'de tutuklandı; bir yıllık mahpusluk devresinden sonra bütün zamanını çalışmalarına adadığı doğduğu şehre sürgün edildi. O yıllarda Paris'te sürgünde olan Jön Türkler Fransız sosyolojisinden çok yoğun olarak etkilenmişti.İçlerinde Le Play hayranı olan Prens Sabahattin, Osmanlıların sadece sosyolojik çalışmalar yoluyla sosyal değişmeyi anlayabileceklerini daha sonra bu görüş Gökalp tarafından da desteklenmişti ve imparatorluğu bir arada tutan çeşitli unsurlar arasında uzlaşma sağlama yolunu bulabileceklerini (28 Ağustos, 1099 tarihli Peyman gazetesinin ilk sayısında) beyan etmişti. Jön Türk devriminden sonra, 1908'de Gökalp İttihat ve Terakki Fırkası'nın Diyarbakır'daki temsilcisi oldu. Bir yıl sonra, fırkanın Selanik'teki merkez heyetine üye seçildi ve kendisine parti doktrinini anlatma ve genç insanları parti saflarına çekme görevi verildi. 1910 yılında Selanikte sosyoloji öğretimini esas alan bir göreve atandı. Türkiye'de ilk defa gerçekleşen böyle bir atamadan beş yıl sonra da İstanbul Üniversitesi'nde ilk sosyoloji profesörü oldu. O, İstanbul'u Türkiye'deki sosyoloji çalışmaları için bir merkez haline getirirken, bu faaliyeti 1919'a kadar Edebiyat Fakültesinde sürdürdü. 1. Dünya Savaşı sonrasında Malta'ya sürgüne gönderilen Gökalp, yürekli bir Atatürk taraftarı olarak 1921'de Diyarbekir'e geri döndü ve milli liderlere yol göstermek amacıyla sosyolojik makale serileri hazırladığı küçük mecmua'nın sorumlu müdürü oldu. 1922'de (Ministry of Public Deparmant of the Education) un Ankara'daki Kültürel Yayınlar Dairesine müdür olarak atandı ve orada ünlü eseri "Türkçülüğün Esasları" yayınlandı. Gökalp Jön Türklerin gerçekleştireceği siyasi devrimin, iktisat aile, güzel sanatlar, ahlak ve hukuk gibi alanlarda "Yeni Hayat" ortaya çıkaracak sosyal bir devrimle tamamlanmaya ihtiyaç gösterdiğine inanmıştı. Yeni bir Türk medeniyeti sadece Türkiye'nin gerçek milli değerlerinin kazanılmasıyla yaratabilirdi. 1911'e kadar Gökalp, değerlerin hiçbir şey ifade etmediğine,"fikir-kuvvet"(idees forces)'un felsefesi öneme haiz olduğuna inanmıştı. Fakat 1912'den sonra Durkheim'in değerlerle ilgili yorumunu (collective represantations) kollektif temsiller olarak kabul etti. (Gökalp, Durkheim'i en önemli sosyolog ve sosyolojinin kurucusu olarak düşünüyordu.) Gökalp'e göre tam olarak ifade edildiklerinde idealler olarak adlandırılan kollektif temsiller (collective reprasantations). kollektif şuurdaki gerçeklerdir. Değerlerin tek kaynağı toplumun kendisidir, ve bireylerce elde edilen kollektif duygu ve bilgi birikimi kollektif şuuru oluşturur. (1911-1923) 1959, s.62-64) Balkan savaşı yenilgisinden sonra, Türkiye için kritik bir dönem başladı. Reformlar üzerindeki tartışmalara İslâmcılık, Batıcılık ve Türkçülük arasındaki çatışmalar öncülük etti. 1912'de İstanbul'a gelen Gökalp, bu çatışmaların daha geniş bir bakışla ele alınarak, giderilmesi gerektiğini hissetti. Gökalp, insanın her biri kendi değer sistemine sahip olan kültür gruplarının ve evrensel kabul ve kültürel yayılma kaabiliyeti olan kural ve tekniklerin bileşimi olduğunu tartıştı. ([1911-1923] 1959, s.97-101) Türklerin aynı anda; Türk Milletine, İslâm ümmetine ve Avrupa medeniyetine ait olduğu sosyolojik bir vakaydı. (Gökalp [1911-1923] 1959, s.71-76; Heyd 1950, s. 149-15]) Gökalp, milliyetçiliğin, modern çağın en güçlü ideali, milletlerin ise, kültür grupları skalasında en üst seviyede gelişmemiş türler olduğunu, yoğunluğu gittikçe artan bir şekilde vurguladı. Millet kavramı içinde, Türk kültürünü, İslâmı ve Batı teknolojisini bir araya getirmenin mümkün olduğunu düşündü. Gökalp, daha sonra, kollektif temsilleri millî âdetlerle bir tutma gerektiği noktasına geldi ve ......" bir milletin kültürünü ait olduğu medeniyetten ayırma çalışmaları yapan disipline kültürel sosyoloji adı verildiğini" öne sürdü. ([1911-1923] 1959, s.172-173) Bir sosyoloğun görevinin millî kültür unsurlarını ortaya çıkarmak (keşfetmek) olduğu inancını takiben, Türk ailesinin evrimi ile (pre-islamic) İslâm-öncesi Türk dini ve devlet üzerine bir dizi çalışmaya girişti. Gökalp'ın modernleşmiş islâm düşüncesine ait teorisi ilahi kaynaklı olmasından ziyade, sosyal kayna Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
pekaziz Mesaj tarihi: Eylül 8, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 8, 2005 Ellerine sağlık dostum, bölümde Alman bilmem ne panzeri, tankı, topu görmekten tiksinmeye başlamıştım ki bu yazı hınzır gibi yetişti. Çoğu durumda umutsuz olmasını bir tarafa bırakırsak Ziya Gökalp; Namık Kemal ve Yusuf Akçura'yla beraber Türkçülüğün ilk ve sağlam atmış olması nedeniyle saygınlık derecesini çoktan kazanmıştır. Böyle sağlam kişilerin daha fazla tanınması ve tanıtılması dileğiyle. [Bu mesaj pekaziz tarafından 08 Eylül 2005 22:05 tarihinde değiştirilmiştir] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Bilge_Tonyukuk Mesaj tarihi: Eylül 9, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 9, 2005 güzel yazmışsın dostum. birazdan Koministler damlayıp Nazım Hikmet die tutturur. :D[signature][hline] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
pekaziz Mesaj tarihi: Eylül 9, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 9, 2005 Bir kere kominist değil komünist. Diğer taraftan komünist olmak Ziya Gökalp'i yermeyi gerektirmez, ya da ona karşılık Nazım Hikmet'i ortaya atmayı. Her ikisi de milletimize aittir ve dönemlerinde ilerici rol oynamışlardı.[signature][hline]...Gözlerin bir çığlık, bir yaralı haykırış; Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
maxigenous Mesaj tarihi: Eylül 9, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 9, 2005 Ayrıca hınzır gibi değil Hızır gibi yetişilir .[signature][hline]MaXi... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
pekaziz Mesaj tarihi: Eylül 9, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 9, 2005 Evet haklısın, kelimeyi yanlış biliyormuşum; özür dilerim.[signature][hline]...Gözlerin bir çığlık, bir yaralı haykırış; Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Solgunadalet Mesaj tarihi: Eylül 9, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 9, 2005 Ziya Gökalp ile ilgi herşey yazılmış sanırım başka ekliyevek bir şey kalmış. Ve sizde konuyu bulandırmayın bulanık suda balık avlanmaz. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar