pekaziz Mesaj tarihi: Temmuz 31, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Temmuz 31, 2005 Kim diyebilirdi ki tek bir şarkı o anki ruh halini yansıtabilir ya da sen öyle sanırsın? Belki de acı çeken yüreğin kendini kandırmasıdır bu, ne de olsa başı eğik olan önünü göremez. Fakat hoştur bu duygu. Gerçekleri görmezden gelmek, gerçeklerin gerçek olmamasını dilemek veya olabilecek gerçekleri önceden önlemek. Kim bilir neler feda edilirdi bu sayılanları yapabilmek için? En başta insanın içini kemirir o duygu: boşluk, amaçsızlık duygusu. Üzülürsün annenden, babandan gelen yalvarışları duyunca; arkadaşlarının anlamsız tesellilerini farkedince, ya da O'nunla göz göze gelince. Gözler ya da bir çift manalı göz. Ne güzel demiş usta şair Afşar Timuçin: Aşk bir çeşit inmedir: aşkın saati çalar, gözlerin iki ya da üç saniye birbirine kenetlenmesi aşkı başlatır. Başlangıçta en büyük yükü yoğun anlam taşıyıcısı olan gözler çeker. Aşk gözlerde sonsuz bir ışık olarak parıldar. Hatta başlangıçta gözler ilk oluşumu sağlamak için yeterlidir. Gerçekte gözler her zaman bedensel anlamın merkezidir, ağırlık noktasıdır, anlamın yoğunlaştığı yerdir. İlk sözü ve son sözü bakış söyler. Şarkılar bu yüzden gözleri sık sık konu edinirler. Sorun gözlerin güzelliğidir, ama gzlerin güzelliği daha çok onlarda yansıyan anlamın yoğunluğudur. Bakış yalın ve yalıtık değildir, bedenin öbür davranışlarıyla bütünleşerek anlamın sunumuna katılır. 'Seni seviyorum' sözünün içeriği bu yüzden bakışların sunduğu anlamlar yanında hiç kalır. Çok zaman gözlerin söylediğine eklenilecek bir şey yoktur. Alıntıları, özellikle uzun olanları okumak insanı genelde sıkar; kızdırır da. Karşıdaki kolaylıkla üşengeç ya da kopyacı nitelemesine maruz kalabilir. Fakat insan duracağı noktayı bilmeli, yetersiz kaldığı durumlarda yardımdan çekinmemelidir. Nerede kalmıştık? Ah evet gözler! Boşuna saklamayalım onları başkalarından. İnsanlar konuşurken kendi gözlerine bakmayanları genelde pek sevmez, çoğu zaman ayıplar hatta. Çünkü gözler edilgen (durgun) olan insan derisinde 'canlı' tek bölgedir. Zaten bu yüzden değil midir gözyaşları? Canlı olan bölgeyi hayatta tutabilmektir amaç. Ne bir çığlık, ne bir gülüş ne de başka bir yüz ifadesi gözlerin yerini alamaz hiçbir zaman. Ne de olsa insanların hepsinde hemen hemen aynıdır mimikler: gülerken dudakların yukarı bükülmesi ya da sinirliyken kaşların çatılması. Evrensel diyebileceğimiz olgulardır bunlar ve evrensel olan her şey gibi tüm insanlık tarafından aynı anlamda değerlendirilir. Gözler ise farklıdır; renkler ve fiziksel özellikler dışında her insanın gözü birbirine benzer, ancak anlamları özele aittir; ne kopyalanabilir ne de anlatılabilir. Belki o kişiyi tanıyan birazcık tanıyabilir ama kesin olarak ne olduğunu bilemez. Bu sırrı açığa çıkaran tek gerçek (gerçeklerin ta kendisi) AŞK'tır. Yapılması gereken tek şey O'nun gözlerine bakmaktır; kendinizi zorlamanıza gerek yok birşeyler ifade etmek için, o kendi yolunu bulacaktır. Ne de olsa 10.000 küsür yıllık yaşamında epey bir tecrübe edinmiştir. O'nun bilemedeği tek şey varacağınız noktanın sizin istedeğiniz ya da tahmin ettiğiniz yer olup olmayacağıdır. Ne var ki bunun cevabı aşk karşılık bulana kadar -ya da bitene kadar- belli değildir. Zaten aşık kişi de ruh halinden dolayı bu sorunun cevabını bilmek istemez, zaten aşk tek gerçek değil miydi? Öyleyse boşverin O'nun karşılık bulup bulmadığını. Yola çıkanlar elbet bir yere varırlar; çoğu zaman dönüşü olmasa da... Düşlerin parlayıp söndüğü yerde Buluşmak seninle bir akşam üstü Umarsız şarkılar dudağımda bir yarım ezgi Sığınmak gözlerine, sığınmak bir akşam üstü Gözlerin bir çığlık, bir yaralı haykırış Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi Ellerin bir martı telaşlı ve ürkek Ellerin fırtınıda çırpınan bir beyaz yelken[signature][hline]...Gözlerin bir çığlık, bir yaralı haykırış; Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Loras Mesaj tarihi: Ağustos 1, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 1, 2005 said: pekaziz, 31 Temmuz 2005 22:05 tarihinde demiş ki: Çünkü gözler edilgen (durgun) olan insan derisinde 'canlı' tek bölgedir. Zaten bu yüzden değil midir gözyaşları? Canlı olan bölgeyi hayatta tutabilmektir amaç. Amanın diyorum, ne kadar güzel bir yazıdır bu. Mükemmel kavramlarla bezeli, yaptığı atıflarla hayran bırakan. Tam anlamıyla vuruldum. Eskiden gözlere bakmaya çekinirdim ama baktıkça öğrendim burada anlatılmaya çalışanı. O kadar özeldir ve güzeldir ki göz teması; ah ah. Harika bir yazı olmuş, es geçilmesin.[signature][hline]Follower Of Cyric,Prince Of Lies;Blog Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
pekaziz Mesaj tarihi: Ağustos 2, 2005 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 2, 2005 Teşekkürler Loras, elimden geldiğince iyi yazmaya çalışıyorum. Yalnız bu yazıyı yazan kişi 'medeni cesareti' olan bir kişi gibi gözükmesin; aksine 'pısırık' bir kimliğe sahip. Hala daha gözlere uzun süre bakamıyor :D.[signature][hline]...Gözlerin bir çığlık, bir yaralı haykırış; Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Loras Mesaj tarihi: Eylül 6, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 6, 2005 Es geçilmesin demiştim. ;)[signature][hline]Follower Of Cyric,Prince Of Lies;Blog Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
oberon Mesaj tarihi: Eylül 6, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 6, 2005 SUS söyleme herşey gereksiz artık bana düşen dömüp de gitmek sonunda elimde kalan bir avuç hüzün ve keder yeter yeter söyleme söyleme artık kelimeler kanatır yarayı GÖZLERİN ANLATIYOR MUTLU AŞK YOKTUR YOKTUR[signature][hline]konuşamıyorum Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
pekaziz Mesaj tarihi: Eylül 6, 2005 Konuyu açan Paylaş Mesaj tarihi: Eylül 6, 2005 Elbette mutlu aşk yoktur, mutluluk arayanlar onu aşkta değil daha başka yerlerde; mesela sevgide arayabilirler. Aşk yıkıcıdır, kavgacıdır, uzlaşmayı sevmez; sevgi ise anlayışlıdır, sevecendir, alçakgönüllüdür. Aşkın içine girip de mutlu olacağını sanan varsa ya kendini kandırıyordur ya da aşkın ne demek olduğunu bilmiyordur. Aşkta mutluluk olsaydı, insan aşkıyla bir aradayken bile tedirginlik duymazdı, onu kaybederim korkusu yaşamazdı, elleri-ayakları titremezdi. Eğer tüm bu duygu yoğunluklarının yerinde yeller esiyorsa bilin ki orada aşk değil kandırmaca vardır, ya da belki sevgi. Dolayısıyla aşkın havuzuna, sınırına girerken hazırlıklı olmak ya da en azından nelerle karşılaşacağımızı tahmin etmek lazım. Gözler işte bu girişin kapısı gibidir. Aşık olan kişi sevdiğinin gözlerine bakarken tedirginlik duyar, daha doğrusu gözlerine bakmaktan korkar. Ne de olsa gözler canlı bedendeki sırları dışarıya duyuran en temel bölgedir. Yazıda da belirttiğim gibi insan vücudunda en canlı bölgedir. Ne birinin elini sıkmaya, ne de birine sarılmaya benzer. Tenin tene değmesi de heyecan ve mutluluk vericidir ama göz teması kadar yakıcı, kırıcı asla değildir; olamaz da. Gözler sadece aşkta değil formel bilimler anlamında da en zor anlaşılan bölgelerden birisidir (bu arada aşkın da cinsellik temelli olduğu, dolayısıyla onun da bir bilim olduğu unutulmamalıdır). Duygudan yoksun sayılan hayvanların bile duygusal tepki verebildikleri tek bölgeleri gözleridir. Daha doğrusu tüm canlıların gerçek anlamda duygularını dışa vurdukları tek bölge gözleridir. Dolayısıyla onu sadece görme eylemini sağlayan organ olarak görmek gözlere verebileceğimiz en büyük zarar, onları yerin dibine sokan bir hakarettir. Ne var ki bir çok kişi bu anlamın farkında dahi değildir.[signature][hline]...Gözlerin bir çığlık, bir yaralı haykırış; Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar