Frigg Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 18, 2005 Yürüyordum yolun sonunda beni bekleyen denize doğru... Gitmem gereken yer daha ilk birkaç adımda aklımdan çıkmıştı,düşündüğüm bunun kaçıncı olduğuydu,kaçıncı defadır ansızın denize gitmek istemiştim? Her defasında boyun eğdiğim bu istek denizde bana özlem duyduklarımı bulma fırsatını veriyordu, deniz hasretimi gideriyordu ve bu nedenle yapılması gereken asıl şeyler önemini yitiriyordu. Bu defa farklı olan bir şey vardı,yürüdüğüm yol bilmediğim bir yoldu, bilmediğim bir adrese gidiyordum, bildiğimse beni yine deniz karşılayacaktı. Yanılmamıştım, uçsuz bucaksız bir deniz görüyordum ve kıyıda onunla birlikte uzayıp giden, camdan yapılmış,tek katlı alçak bir yapı vardı. Bahçesi türlü bitkilerle süslenmişti, sarmaşıklar bu kocaman camdan kutuyu bir hediye paketi gibi sarmışlardı ve her rengini görebildiğim çiçekler bu hediye paketi üzerindeki minik sevimli fiyonkları andırıyorlardı. Camın ardından içeride ki insanları ve denizi görebiliyordum. Bir hol gibi uzanan bu yerde sadece denize yakın olan kısma masalar yerleştirilmişti,her masa iki kişilik hazırlanmıştı, bir tanesi hariç. Dolu masalarda oturan insanlardan biri bir şeyler anlatıyor,diğeriyse sürekli dinliyordu. Bir süre bu tuhaf yapı boyunca yürüdükten sonra,ilgimi çeken ve üşüdüğümü hissettiren bu mekandan içeri girmeye karar verdim,zaten denize daha yakın olmanın başka yolu da yoktu. Etrafı sadece camlarla kapalı bir yerin bu kadar sıcak olabileceğini düşünemezdim. Kendime açık cama yakın bir masa seçtim, böylece rüzgarı da hissedebilecektim. Rüzgar tenime değip geçiyordu ve ardından ondan önce algılayamadığım bir biçimde sıcağı hissediyordum. Böyle bir duygu daha var mı acaba diye dalmış düşünürken bir garson sesiyle kendime geldim. -Ne alırdınız? Birden elimde ki mönüyü fark ettim,ne zamandır beni beklediğini bilmediğim için,gözüme ilk çarpan şeyi istedim. -Elma çayı lütfen. -Yanında ikram olarak hangi masalı istersiniz peki? Şaşırmıştım, ikram olarak masal mı? Sonra iki kişilik masalar, anlatılanları dinleyen insanlar gözüme çarptı tekrar,olabilir miydi bu,acaba yanlış mı duymuştum? -Hangi masalı istediğimi sordunuz değil mi? -Evet.. -Kibritçi kız olsun. Garson arkasını dönerken belki de duymadığımı düşünerek “Anlamıştım zaten” diyordu. Ne kadar ilginç bir yerdi burası,nasıl anlamıştı bunu? Eminim ki kibrit satar gibi bir halim yoktu. Yıllar önce, okumayı ilk öğrendiğimde,koca puntolarla yazılmış incecik bir kitaptan okuduğum bu masalı hatırlamaya çalışıyordum; Kibritçi kız, soğuk bir yılbaşı gecesi satamadığı her bir kibriti yakarak bunların küçücük ateşinde tatlı hayaller kurar ve gerçek olmasını umut ederdi. Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde başımı kaldırdım, önümde bir fincan çay ve karşımda ortaçağdaki dadılar kılığında birisini gördüm. Fark edilmeyi bekliyormuş, başlangıç işareti olan kısa bir öksürüğün ardından az önce hatırlamaya çalıştığım satırları anlatmaya başladı. Bitirdiğinde yüzüm denize çevrilmiş ağlıyordum. Bugünlük gitme vaktim gelmişti, buraya yine geleceğimi biliyordum, deniz beni boşu boşuna çağırmamıştı. Bir sonraki ki sefer yine şaşırmıştım çünkü daha ikinci gidişimde beni tanımalarını beklemiyordum,hele benim için yer ayırt edilmiş olması aklımın ucundan bile geçmezdi ama olmuştu. Kapıda karşılandım ve iki kişilik olmayan o tek masada bir yere oturtturuldum. Önümdeki mönüye bu defa dikkatli baktım ve gördüm ki sadece meyve çayları vardı, tercihimi portakal aromalı çaydan yana kullandım, ama ikramı soran olmadı. Belki masada ki diğerlerinin istediği olacaktı, ama tüm sandalyeler de dolmuştu, masal anlatacak kişi nereye oturacaktı diye düşünürken, masada oturan normal kılıklı insanlardan birisi anlatmaya başladı, daha önce hiç duymadığım bir masalı. Galiba bu masanın özelliği böyle diyordum, masadakilerden birisi anlatıyor masalı, herhalde bana sıra en son gelir, ne anlatacağımı o zaman düşünürüm. Kafamın içindekileri susturup, masal boyunca tüm dikkatimi bu kişiye verdim, bittiğinde yine hüzün vardı. Ne kadar büyümüştüm, yıllar bana unutturmuştu, tüm masallar mutlu sonla biter sanıyordum. Bu masanın düşündüğüm gibi bir özelliği yoktu, sonraki masal turlarımda anladım bunu, masalları hep o adam anlatıyordu. Hakkında hiçbir şey bilmiyordum kesin olarak, masalı biter bitmez gidiyordu hemen, diğerlerine ve garsonlara birkaç kaçamak soru sorarak anlattıklarını kendinin yazdığını öğrenmiştim, bir de anlattığı kişileri kendinin seçtiğini, hepsi buydu. Ancak merakıma yenildim bir gün ve içimde yapmamam gereken bir şeyi yaparken hissettiğim duygularla,masal bittiğinde peşinden gittim: - bir dakika size bir şey sorabilir miyim? dedim. Yüzünde hiç konuşmak istemediğini anlatan açık bir ifade vardı ama aynı zamanda bekliyordu da. - şey ben sizin kim olduğunuzu merak ediyorum, duydum ki okuduklarınızı siz yazıyormuşsunuz. - evet doğru duymuşsunuz, demek ki tanıyorsunuz beni, dinlediklerinizin yazarıyım. - aslında merak ettiğim bir şey daha var, ben daha ikinci gelişimde çok farklı karşılandım burada Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Loras Mesaj tarihi: Ağustos 19, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 19, 2005 Ya ya ne diyeceğimi bilemiyorum, inanılmaz derecede güzel olmuş. Garsonun, "hangi masalı istersiniz" sorusunu okuduğumda içim bir hoş oldu ki ahh, çok iyi düşünülmüş. İlerleyen bölümler tabiki mükemmel böyle masalsı bir şiirin içine yedirilen çocuk hikayelerine göndermeler-pinokyo olsun, rapunzel olsun, pamuk prenses olsun- çok leziz. Kötü olarak eleştirecek bir yerini bulamıyorum, şurası değişse daha güzel olabilecek diyemiyorum. Çünkü, bilemiyorum ya, çok iyi gerçekten. Zaten bundan önceki yazından beri yenisini bekliyordum ve beklentilerim fazlasıyla karşılandı. Teşekkürler bu mükemmel eser için. @eurosa: Birazcık saygı olur insanda gelip de şu yazdığınla neyi amaçlıyorsun. Tanrım sen bana akıl fikir ver ya. Diğerlerini anlayabilmem için[signature][hline]Follower Of Cyric,Prince Of Lies;Blog [Bu mesaj Loras tarafından 19 Ağustos 2005 18:08 tarihinde değiştirilmiştir] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
dasaaa Mesaj tarihi: Ağustos 19, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 19, 2005 Oldukça güzel bir yazı =)[signature][hline]MONO(b)LOG Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Villians Mesaj tarihi: Ağustos 19, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 19, 2005 Hairka ya.Çok anlamlı olmuş. Haracanan emeğe değmiş. tebrikler.[signature][hline][b][u][i]Dark Elf Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Loli-pop Mesaj tarihi: Ağustos 19, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 19, 2005 said: eurosa, 19 Ağustos 2005 14:09 tarihinde demiş ki: çok uzun okuyamadım eminim güzeldir baya uzun..:D[signature][hline]- Aya inemiyoruz? - Neden, modül mü bozuldu? - Yok, Kültür Bakanlığı sit alanı ilan etmiş, bilet almamız lazımmış... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
helena Mesaj tarihi: Ağustos 20, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 20, 2005 said: Loli-pop, 19 Ağustos 2005 20:52 tarihinde demiş ki: said: eurosa, 19 Ağustos 2005 14:09 tarihinde demiş ki: çok uzun okuyamadım eminim güzeldir baya uzun..:D waw inanamıyorum, siz edebiyat üzerine uzman filan olmalısınız, yani böyle bir eleştiri, buradan Frigg in çıkarması gereken çok şey var gerçekten. demek ki kitabevlerinde kitap kapağını koklayıp ya da kitabın kalınlığını yoklayıp fikir sahibi olanlar, sandığımız gibi sığ ve cahil olanlar değilmiş gerçek profesyonellermiş...[signature][hline]"zamanı gelmiş bir düşünceyi durdurabilecek hiçbir ordu tanımıyorum" Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
charlotte Mesaj tarihi: Ağustos 21, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 21, 2005 çok güzel olmuş gerçekten tebrikler Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar