Christoph_Vassel Mesaj tarihi: Ağustos 5, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 5, 2005 Evrenin yaratılışı, bundan bir asır önce, astronomların önemli bir bölümü tarafından gözardı edilen bir kavramdı. Bunun nedeni ise, 19. yüzyıldaki bilim anlayışının, evrenin sonsuzdan beri var olduğu varsayımını benimsemesiydi. Evreni inceleyen bilim adamlarının çoğu, zaten sonsuzdan beri var olan bir maddeler bütünüyle karşı karşıya olduklarını sanıyor ve evren için bir "yaratılış", yani başlangıç olduğunu akıllarından bile geçirmiyorlardı. Bu "sonsuzdan beri var olan evren" fikri, Batı düşüncesine materyalist felsefe ile birlikte girmişti. Eski Yunan'da gelişen bu felsefe, maddeden başka bir varlık olmadığını savunuyor ve evrenin sonsuzdan gelip sonsuza gittiğini öne sürüyordu. Aslında materyalizm, Ortaçağ'da Kilise'nin hakim olduğu dönemde rafa kaldırılmıştı. Ama Rönesans'tan sonra Batılı bilim ve fikir adamlarının yeniden Eski Yunan kaynaklarına merak sarmaları ile birlikte, materyalizm de yeniden kabul görmeye başladı. "Materyalist evren anlayışını Yeni Çağ'da ilk kez savunan kişi ise, ünlü Alman düşünür Immanuel Kant oldu. Kant, evrenin sonsuzdan beri var olduğunu ve bu sonsuzluk içinde her olasılığın mümkün sayılması gerektiğini öne sürdü. Kant'ın yolunu izleyenler, sonsuz evren fikrini materyalizmle birlikte savunmaya devam ettiler. 19. yüzyıla gelindiğinde ise, evrenin bir başlangıcı, yani yaratılış anı olmadığı şeklindeki iddia, geniş bir kabul görür hale gelmişti. Karl Marx, Friedrich Engels gibi diyalektik materyalistlerin şiddetle sahiplendikleri bu iddia, 20. yüzyıla da taşındı. Söz konusu "sonsuz evren" fikri, her zaman için ateizmle içiçe oldu. Çünkü evrenin bir başlangıcı olması, Allah tarafından yaratıldığı anlamına geliyordu ve buna karşı çıkmanın tek yolu da, hiçbir bilimsel dayanağı olmadığı halde, "evren sonsuzdan beri vardır" iddiasını öne sürmekti. Alman felsefeci Immanuel Kant “sonsuz evren” iddiasını Yeni Çağ’da ilk kez gündeme getiren kişiydi. Ancak bilimsel bulgular Kant’ın bu iddiasını geçersiz kıldı." Bu iddiayı ısrarla sahiplenenlerden biri, 20. yüzyılın ilk yarısında yazdığı kitaplarla materyalizmin ve Marksizm'in ünlü bir savunucusu haline gelen Georges Politzer idi. Politzer, Felsefenin Başlangıç İlkeleri adlı kitabında, "sonsuz evren" modelinin geçerliliğine güvenerek yaratılışa şöyle karşı çıkıyordu: Evren yaratılmış bir şey değildir. Eğer yaratılmış olsaydı, o takdirde, evrenin Tanrı tarafından belli bir anda yaratılmış olması ve evrenin yoktan varedilmiş olması gerekirdi. Yaratılışı kabul edebilmek için, her şeyden önce, evrenin var olmadığı bir anın varlığını, sonra da, hiçlikten (yokluktan) bir şeyin çıkmış olduğunu kabul etmek gerekir. Bu ise bilimin kabul edemeyeceği bir şeydir. (1) Politzer, yaratılışa karşı sonsuz evren fikrini savunurken, bilimin kendi tarafında olduğunu sanıyordu. Oysa bilim, çok geçmeden, Politzer'in "eğer öyle olsa, bir Yaratıcı olduğunu kabul etmek gerekir" dediği gerçeği, yani evrenin bir başlangıcı olduğu gerçeğini ispatladı. 1920'li yıllar, modern astronominin gelişimi açısından çok önemli yıllardı. 1922'de Rus fizikçi Alexandre Friedmann, Einstein'in genel görecelik kuramına göre evrenin durağan bir yapıya sahip olmadığını ve en ufak bir etkileşimin evrenin genişlemesine veya büzüşmesine yol açacağını hesapladı. Friedmann'ın çözümünün önemini ilk fark eden kişi ise Belçikalı astronom Georges Lemaitre oldu. Lemaitre, bu çözümlere dayanarak evrenin bir başlangıcı olduğunu ve bu başlangıçtan itibaren sürekli genişlediğini öngördü. Ayrıca, bu başlangıç anından arta kalan radyasyonun da saptanabileceğini belirtti. Bu bilim adamlarının teorik hesaplamaları o zaman çok ilgi çekmemişti. Ancak 1929 yılında gelen gözlemsel bir delil, bilim dünyasına bomba gibi düşecekti. O yıl California Mount Wilson gözlemevinde, Amerikalı astronom Edwin Hubble astronomi tarihinin en büyük keşiflerinden birini yaptı. Hubble, kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların uzaklıklarına bağlı olarak kızıl renge doğru kayan bir ışık yaydıklarını saptadı. Bu buluş, o zamana kadar kabul gören evren anlayışını temelden sarsıyordu. Çünkü bilinen fizik kurallarına göre, gözlemin yapıldığı noktaya doğru hareket eden ışıkların tayfı mor yöne doğru, gözlemin yapıldığı noktadan uzaklaşan ışıkların tayfı da kızıl yöne doğru kayar. (Gözlemciden uzaklaşmakta olan bir trenin düdük sesinin gittikçe incelmesi gibi.) Hubble'ın gözlemi ise, bu kanuna göre, gökcisimlerinin bizden uzaklaşmakta olduklarını gösteriyordu. Hubble, çok geçmeden çok önemli bir şeyi daha buldu; yıldızlar ve galaksiler sadece bizden değil, birbirlerinden de uzaklaşıyorlardı. Her şeyin birbirinden uzaklaştığı bir evren karşısında varılabilecek tek sonuç ise, evrenin "genişlemekte" olduğuydu. Kısa bir zaman önce Georges Lemaitre tarafından "kehanet" edilen bu gerçek, aslında yüzyılın en büyük bilimadamı sayılan Albert Einstein tarafından da daha önceden dile getirilmişti. Einstein 1915 yılında ortaya koyduğu genel görecelik kuramıyla yapt Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
LonelyWolf Mesaj tarihi: Ağustos 5, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 5, 2005 1. big bang'a inanıyorum. yokuluktan var olmuş olabileceği gerçeği mantıklı geliyor. belki de yetiştirlme tarzımızdan ve inançlarımızdan dolayıdır. 2. orada o kaynağı hemen kaldır. gözümüz gömesin. o sayfa harun yahya adlı şarlatanın sayfasıdır...[signature][hline]Can düşer, gül düşer, baş düşer ama Bayrak düşmez...-Şeyh Şamil Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
PederRamirez Mesaj tarihi: Ağustos 5, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 5, 2005 evet kaynak bilimsellikten uzak olmuş.[signature][hline]Do not socialize people in case of epidemics... Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Grizzly Mesaj tarihi: Ağustos 5, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 5, 2005 said: PederRamirez, 05 Ağustos 2005 10:28 tarihinde demiş ki: evet kaynak bilimsellikten uzak olmuş. kuzen yay biras kendini yaayyyyy.... :horace:[signature][hline]Gamze: Biliyomusun Kemal'in tam 7 tane gitarı war! yaaa!!! Ben : Buyur??? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Drigeolf Mesaj tarihi: Ağustos 5, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 5, 2005 zaten konunu içinde harun yahya etkisi açıkça gözükebiliyor, evrenin yoktan var olması olarak algılamış yazar büyük patlamayı.O şarlatanın yazılarını okumayı reddediyorum, yazının içindeki kapalı ve açık göndermelerde sinirimi bozuyor.aynı konuyu başka bir kaynaktan yapıştırırsan iyi olur[signature][hline]"Eğer insanları gerçek değerlerinden satın alıp, onları,onların kendilerine biçtiği değerden satabilseydim dünyanın en zengin insanı olurdum." -Oscar Wilde Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Drigeolf Mesaj tarihi: Ağustos 5, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 5, 2005 rahatsız olduğum kısımları gösterme gereği gördüm,çünkü açık konuşmadığımı düşünüyorum. Evrenin yaratılışı,-Bu bitiriyor zaten. Bu "sonsuzdan beri var olan evren" fikri, Batı düşüncesine materyalist felsefe ile birlikte girmişti 19. yüzyıla gelindiğinde ise, evrenin bir başlangıcı, yani yaratılış anı olmadığı şeklindeki iddia, geniş bir kabul görür hale gelmişti. Karl Marx, Friedrich Engels gibi diyalektik materyalistlerin şiddetle sahiplendikleri bu iddia, 20. yüzyıla da taşındı. Söz konusu "sonsuz evren" fikri, her zaman için ateizmle içiçe oldu.Çünkü evrenin bir başlangıcı olması, Allah tarafından yaratıldığı anlamına geliyordu ve buna karşı çıkmanın tek yolu da, hiçbir bilimsel dayanağı olmadığı halde, "evren sonsuzdan beri vardır" iddiasını öne sürmekti. Bu iddiayı ısrarla sahiplenenlerden biri, 20. yüzyılın ilk yarısında yazdığı kitaplarla materyalizmin ve Marksizm'in ünlü bir savunucusu haline gelen Georges Politzerdi [b]Big Bang'in gösterdiği önemli bir gerçek vardı: Sıfır hacim "yokluk" anlamına geldiğine göre, evren "yok" iken "var" hale gelmişti.[signature][hline]"Eğer insanları gerçek değerlerinden satın alıp, onları,onların kendilerine biçtiği değerden satabilseydim dünyanın en zengin insanı olurdum." -Oscar Wilde Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Grizzly Mesaj tarihi: Ağustos 5, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 5, 2005 evrim teorisi adlı kitabı hoşuma gitmişti ama[signature][hline]Gamze: Biliyomusun Kemal'in tam 7 tane gitarı war! yaaa!!! Ben : Buyur??? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Drigeolf Mesaj tarihi: Ağustos 5, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 5, 2005 said: Grzly, 05 Ağustos 2005 12:29 tarihinde demiş ki: evrim teorisi adlı kitabı hoşuma gitmişti ama o kitap tamamiyle kolpa,burada hiç olmazsa bir iki bilimsel bilgi var. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
gokkkan Mesaj tarihi: Ağustos 5, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 5, 2005 çakmışım dünyaya ya Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
armra Mesaj tarihi: Ağustos 5, 2005 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 5, 2005 bigbang yoktan varoluş değildir. toplamı sıfır olan bir varoluştur. bu teori evrenin heterojenik yapısı gibi bir çok şeyi açıklamaz. evren bir çeşit quantum (salınımı) dalgalanması gibi görülür. verdiğiniz kaynak tamamen manüpilsyon amaçlıdır. okuduğum kadarıyla teoriyle alakası yok. zaten teoriyi öğrenmek için önce ileri geometri uzmanı olmak lazım. yoksa kendinizi, boş boş bir takım denklemlere bakarken bulursunuz . saniyenin 1/10^34 gibi bir değerine kadar bilinen quantum fiziğiyle evreni açıklama iddiasındadır. şu an için en çok akbül görmüş teoridir. bunun dışında plazma evren teorisi gibi gene çok kabül görmüş alternatif teoriler de vardır. sicim ve süper sicim kuramları gibi daha manüpilatif teoriler de vardır. bunlar daha çokvarlığı gösterilememiş matematiksel boyutlara dayandığından soyut olarak değerlendiriliyorlar [Bu mesaj armra tarafından 05 Ağustos 2005 20:00 tarihinde değiştirilmiştir] Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
aritra Mesaj tarihi: Ağustos 14, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 14, 2008 şunu sorucam; patlayan o yoğun madde patlamadan önce zaten var olan bi boşlukta mıydı yoksa boşluğu da patlamayla birlikte mi yarattı? Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
di Mesaj tarihi: Ağustos 14, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 14, 2008 Bosluktan kastin uzay/evren ise, o da bigbang ile olustu. Ondan oncesi icin basitce; madde ve antimaddde vardi, madde daha fazlaydi, antimadde ile madde birbirini yok etti ve geriye madde kaldi seklinde anlatilir. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
nileppezdel Mesaj tarihi: Ağustos 14, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 14, 2008 Big Bang diyince aklıma başka şeyler geliyo :( Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Qui Mesaj tarihi: Ağustos 14, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 14, 2008 Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanların ülkesi burası. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
buðra Mesaj tarihi: Ağustos 14, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 14, 2008 Alternatif bir teori duymuştum big bounce diye. Evrenin salınımlı(ya da titreşimli mi denir/oscillatory) olmasından dolayı kulağa mantıklı da geliyor. Buna göre evren genişlemeyi bitirip çökünce yeniden bir evren oluşturacak. Başka bir deyişle aslında evrenimiz önceki bir evrenin sonlanmasıyla oluştu şeklinde açıklıyor. Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Aye Mesaj tarihi: Ağustos 14, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 14, 2008 karadelikler daha fazla b.k pusur yutamaz hale geldiklerinde dayanamayıp patlıyorlardır herhalde. o zaman big bang oluyo lol. nileppezdel in lafı aklıma geldi nedense "elma düşünce yerçekimi olur" eheh dur imzam yapayım bunu :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
nileppezdel Mesaj tarihi: Ağustos 15, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 15, 2008 Ahaha ben o lafı dalga geçerken söylemiştim :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Aye Mesaj tarihi: Ağustos 15, 2008 Paylaş Mesaj tarihi: Ağustos 15, 2008 biliyom :) Link to comment Sosyal ağlarda paylaş Daha fazla paylaşım seçeneği…
Öne çıkan mesajlar