Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Beyaz Yakalılar


barbu

Öne çıkan mesajlar

Avrupa firmalari enflasyon oranina yakin bir miktarda zam yapiyor, %1.3-%2 arasinda bir tutara denk geliyor o da yillik.

Turkiye deki hayat pahaliligindan dolayi hep para konusuluyor, ama asil beyaz yakaliyi canindan bezdiren olay mesai odenmeksizin uzun calisma saatlerine zorlanmasi, ulasimda gecen sure ve manevi takdir gormemek.

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Açılın eski beyaz yakalı, yeni "patron çocuğu" geldi. Wot inc. 

Roket beyefendinin mesajının birçok yeri doğru, mesela iş segmentleri hakkında tespitine katılıyorum. Operasyonel işleri herkes yapabilir algısı yanlış ama, operasyonel işler de inanılmaz yoğun ve ani karar verme gerektirdiği için sağlam sinirler ve iyi bir dikkat istiyor. Çağrı merkezinde çalışmak da operasyonel iş, koskoca bir firmanın lojistik operasyonunu organize etmek de öyle. O yüzden genellemeyi abartıp keskin iş segmentleri ayrımına gitmek yanlış. 

Gelelim konumuza. Beyaz yaka olarak mutluluk algısı genelde işteyken ne yaptığın değil, işten sonra ne "yapabildiğin" ve elbette kazandığın para. 90% oranında (kaynak götüm), en zevk aldığın işi dahi yapıyor olsan, bordrolu bir çalışan olarak ulaşacağın psikolojik durum er ya da geç aynı. Sonuç olarak işinden sıkılacaksın, çok çalışıyor ama gelirini arttıramıyor olmak, "hakettiğin" imkanlara sahip olmadığını düşünmek, muhtelif iş arkadaşlarına gıcık olmak, belli saatlerde belli bir yerde olma zorunluluğu gibi konulardan birer birer tokat yiyip, çoğunluk gibi işinden mutsuz bir birey haline geleceksin.

Ben bu döngüyü iş dışında yaptığım aktivitelerin "kalitesini" arttırarak yapmaya çalışıyorum. Beyaz yakayken işten geldikten sonra hızlıca bir yemek yiyip counter strike ın veya herhangi başka bir rekabetçi oyunun başına oturur, bütün gün yaşadığım sinir stres yetmiyormuş gibi daha da gerilip küfür kıyamet oyun oynar, monitörü -masayı yumruklayarak geçen birkaç saatten sonra 12-1 de yatardım. Bunu yapmıyorsam da local pubıma gidip hayvan gibi içerdim. Bunları da eğer mesaiye kalıp eve 10-11 de gelmemişsem yapabiliyordum zaten. Yani her türlü ertesi gün işe bok gibi gidiyordum büyük çoğunlukla. İşin ironik yanı, rekabetçi oyunlar oynayarak, ya da sarhoş olarak "deşarj" olduğumu düşünüyordum, ama işin aslı pek de öyle değil(miş).

Beyaz yaka camiası ile sözleşmem sona erdikten sonra aile işimize katıldım. Yine yoğun ve stresli günler oluyor ama eski kurumsal tempomdan çok daha yavaş bir tempoda çalışıyorum, hayatımda deadline lar, meeting set etmeler, roadmapler yok artık. :) 

Şuan bu temponun yavaşlaması sebebiyle hem biraz daha fazla kendime vakit ayırabiliyorum, hem de bu vakitte işe yarar bir şeyler yapacak motivasyonum ve enerjim var. Bilgisayar oyunlarını neredeyse sadece haftasonuna attım. Bazen haftasonu bile oynamadığım oluyor. Haftaiçi genelde içmiyorum, en fazla 1 gün çıkıyorum. Bol bol kitap okuyorum (eskiden "kafam kaldırmazdı"), köpeğimle yürüyüş yapıyorum, karımla zaman geçiriyorum, hem eforlu hem eforsuz spor yapıyorum düzenli. (Koşu-yoga). Bunları yoğun çalışan, veya günde 3 saatini trafikte geçiren insanlar yapamıyor zaman ve/veya enerjileri olmadığı için, doğal olarak da iş-ev-tv-uyku döngüsü bünyede birike birike büyük bir mutsuzluk ve tatminsizlik olarak insanların karşısına çıkıyor. Şuan moda olan tüm bu akımlar bu mutsuzluğun sonucu. Şehri bırakıp sahil kasabasına yerleşme, köye yerleşme romantizmini tam anlamıyla bu sarmalın bir sonucu olarak görüyorum.

Olay tamamen hayattan beklentilerimizi şekillendirmekten geçiyor, vardığım nokta bu. Beklentisini sahil kasabasına veya köye yerleşme olarak şekillendirenlere saygı duymakla birlikte, ben o kadar radikal bir değişim istemediğimi düşünüyorum. Ben daha ziyade mevcut sosyal çevremde, iş hayatımı değiştirerek bir şeyleri değiştirme yoluna gittim. 

Bu iş değişikliğinden sonra uzun süredir beraber olduğum insanla hayatımızı birleştirdik. Daha önce evlilik bir opsiyon değildi çünkü sürekli dış görevlerden dolayı muhtelif periyodlarda yurtdışında yaşamam gerekiyordu, 2 ay sonra nerede olmam gerektiğini bilemediğim bir hayata bir başkasını dahil etme fikri tam bir saçmalık geliyordu. İş değişikliğinden sonra ilk defa kendi hayatımın kontrolünün elime geçtiğini hissettim, planlar yaptım, geleceğimi istediğim yönde şekillendirmek için adımlar attım.

Aç kalmazsam kurumsala dönmeyi düşünmem, çünkü maddi beklentilerimi minimuma çektim artık. Hayattan beklentim; zevk aldığım şeyleri yapabilecek, sevdiklerimle huzurlu olabileceğim bir düzen. Bu beklentiler de bir "kariyer" veya hep daha çok para gerektirmiyor. 

Eyyorlamam bu kadar, hadi hayırlı işler. 

sipeyskeyk tarafından düzenlendi
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

4 saat önce, dasaaa dedi ki:

Ben arada sacma seyler gorunce takiliyorum...

Abi bunun 116 kisi olmasinin sebebi sadece bu 116 kisinin olay ustune takilip kafayi kirmasi degil, marketin buna izin vermiyor olmasi.

X uzmanlig title'ini kalkip da kendi kendinize alamiyorsunuz, en azindan benim sektorumde oyle. Once X uzmanligina gecmeye uygun, ogrenmeye uygun bir ise gireceksiniz.

Zaten burasi gecilmesi zor bi esik. Sonra tecrube kazanacaksiniz, sonra ya X uzmanligina ayni firma icinde kayacaksiniz ya da baska bir firmaya gideceksiniz. O firmada X ustune bu tasklari gerceklestireceksiniz, ancak sonra akredite olabilirsiniz. sertifika vs bunlar geyik isler. 100 tane sertifika toplamis dahi olsan adam kac proje bitirdin buna bakiyor. zaten cogu program bu unvanlari "kac projede bunu uyguladin bir anlat, case studylerini yaz oyle gel" diye ilk adimi attiktan sonraki surecte veriyor.

Binlerce X icinde uzmanlasmak icin zaten imkan maks o kadar adama cikiyordur. 

Üstad işte bu konu pazardan pazara değişiyor. Seninkinin aksine, misal IT'de o kadar çok self-proclaimed expert var ki inanamazsın. Ben de bir sürü iş görüşmesi yapıyorum, adam ararken bazen "yeter ki şu keyword'leri söylesin, gerisini öğretiriz" modunda takılmak zorunda kalıyorsun. 

Düşün ki mesela dünya çapında hiç görülmemiş yeni bi teknik çıktı. Herkes o t anında sıfırdan başladığı için müthiş bir fırsat eşitliği oluşuyor. E buna eleman eksikliğini de ekleyince oradan yürümen mümkün. 

Tabii bunun dezavantajları da var. Atıyorum 20 senelik inşaat mühendisi 20 yıllık bilgilerle bir sürü öğrenciden daha üstünken, bizim alanda "meraklı bir öğrenci" yeri geliyor bilgisiyle seni tokatlayabiliyor. Sürekli gelişime açık olmak da yorucu bir şey açıkçası, ben özel hayatımdan çok ciddi ödün vermek zorunda kalıyorum geri kalmamak için.

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...