Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Kanser hakkında, benimle ilgili aslında


KuddusiMavra

Öne çıkan mesajlar

Çetin abi çok büyük geçmiş olsun. Başlığı şimdi gördüm. İlk mesajında dediklerin o kadar önemli ki.

Devamlı stres sinir içerisindeyiz. Evde, ofiste, yolda, arabada. Yediklerimiz de cabası. Hep kolay besinler, ucuz yemekler. Hazır gıdalar.

İnsan bu tip şeyleri başına gelmeden idrak edemiyor. Aslında o kadar çok örnek var ki etrafımızda.

Umarım en kısa zamanda eski sağlığına kavuşursun. Bu forumun senin gibi adamlara ihtiyacı var. :)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

title ı bende şimdi farkettim :)

cuma gününden pazartesi gününe kadar yaşadığım belki de ömrümün en zor 3 günüdür. doktorum olucak işgüzar şerefsizin "bişeyin yok gargara veriyim git" demesi üstüne perşembe gecesi kendimi 40 dereceyle hastaneye götürmem ve acil servisteki pratisyen cocugun bile enfeksiyon var kesin diyip kan istemesi apayrı bi olay zaten.

cumadan pazartesiye kadar antibiyotikleri kullandım pazartesi günü tekrardan gittim onkolojiye. onay polikliniği diye bişey var. yani sen hastaneye ilk geldiğinde normal polikliniğe giriyosun doktor seni görüyo dosyanı açıyo ıvırını zıvırını yapıyo ondan sonra sana herkese yaptıkları gibi badem şekeri dağıtır gibi al babacım kemoyu sen diyip yolluyo başka bişey yok. daha sonrasında yani kemoterapi esnasında söz konusu olan hastalık,alerji bok boklavat gibi şeylere onay polikliniği bakıyor devlet hastanelerinde.

pazartesi günü onaycıya gittik. ablaya direk gömdüm. o 2 kendini doktor sanan düdük dandirik gargarayı yazıp beni yolladılar aynı akşam 40 derece ile acile geldim dedim. nasıl yaparlar böyle bişeyi diye abla bi celallendi. o gazlanınca ben daha çok gazlandım başladım ayarı vermeye. neyse tekrar bi kan istedi. alyuvar 1.04 e akyuvar 4 e mi ne düşmüş.

yani ben bu değerler ile dayansam, gargaraya abansam, ateş düşürücüler ile falan ateşi düşürsem ağrıları kessem salı günü gel kemoterapini gör diyecekler bana. 1.04 alyuvar ile kemoterapiyi aldığım zamanda bilmiyorum heralde ölürdüm, kaldırmazdı bünye.

değerler bu rezilliğine hemen bi iğne yazdı 5 li. bunlar kullanılıcak yanında ağız ve çene enfeksiyonunun sebep olduğu ağrılar için apranax plus vs. ptesiden beri kullanıyorum. yarın sabah tekrardan gidip kan verilicek eğer düzeldiyse değerler haftabaşı son doz kemoyuda vericekler sanıyorum.

uzun lafın kısası, kendi kendinizin doktoru olun abi böyle konularda. hele ki devlet hastanesindeki iblislere zerre güvenmeyin. iyisin diyolarsa da gidin dışarıdan ekstra kan tahlili yaptırın, değerleri araştırın internetten öğrenin, kendi kendinizi check edin yani.

ha bu arada. kemoterapiye başlamadan önce benden istenen kan tahlilindeki sonuçlarda şöyle

WBC 6.20 4.8 - 10.8
RBC 4.79 4.70 - 6.10
HGB 15.1 14.0 - 18.0

üçüde sınırın 1 puan üstünde. yani her şekilde ben bunu aldığım anda benim değerlerim yere düşücekti. bilmediğimiz başımıza böyle şeyler gelmediği için yakalayamıyo insan başta. herif bu değerlere bakıp ha bomba gibisiyin gogo kemoterapi dedi. ulan sade alyuvar bile 0.09 üstünde sınırın. mecbur sen bana bi parti vericektin o iğneyi ki o değerler bi kaç puan yükselsin.

demek istediğim bu abi. birazcıkta kendi kendinizin doktoru olmanız lazım bu tarz olaylarda. neyse. Allah daha beterlerinden saklasın herkesi.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Fransuxa said:

title ı bende şimdi farkettim :)

cuma gününden pazartesi gününe kadar yaşadığım belki de ömrümün en zor 3 günüdür. doktorum olucak işgüzar şerefsizin "bişeyin yok gargara veriyim git" demesi üstüne perşembe gecesi kendimi 40 dereceyle hastaneye götürmem ve acil servisteki pratisyen cocugun bile enfeksiyon var kesin diyip kan istemesi apayrı bi olay zaten.

cumadan pazartesiye kadar antibiyotikleri kullandım pazartesi günü tekrardan gittim onkolojiye. onay polikliniği diye bişey var. yani sen hastaneye ilk geldiğinde normal polikliniğe giriyosun doktor seni görüyo dosyanı açıyo ıvırını zıvırını yapıyo ondan sonra sana herkese yaptıkları gibi badem şekeri dağıtır gibi al babacım kemoyu sen diyip yolluyo başka bişey yok. daha sonrasında yani kemoterapi esnasında söz konusu olan hastalık,alerji bok boklavat gibi şeylere onay polikliniği bakıyor devlet hastanelerinde.

pazartesi günü onaycıya gittik. ablaya direk gömdüm. o 2 kendini doktor sanan düdük dandirik gargarayı yazıp beni yolladılar aynı akşam 40 derece ile acile geldim dedim. nasıl yaparlar böyle bişeyi diye abla bi celallendi. o gazlanınca ben daha çok gazlandım başladım ayarı vermeye. neyse tekrar bi kan istedi. alyuvar 1.04 e akyuvar 4 e mi ne düşmüş.

yani ben bu değerler ile dayansam, gargaraya abansam, ateş düşürücüler ile falan ateşi düşürsem ağrıları kessem salı günü gel kemoterapini gör diyecekler bana. 1.04 alyuvar ile kemoterapiyi aldığım zamanda bilmiyorum heralde ölürdüm, kaldırmazdı bünye.

değerler bu rezilliğine hemen bi iğne yazdı 5 li. bunlar kullanılıcak yanında ağız ve çene enfeksiyonunun sebep olduğu ağrılar için apranax plus vs. ptesiden beri kullanıyorum. yarın sabah tekrardan gidip kan verilicek eğer düzeldiyse değerler haftabaşı son doz kemoyuda vericekler sanıyorum.

uzun lafın kısası, kendi kendinizin doktoru olun abi böyle konularda. hele ki devlet hastanesindeki iblislere zerre güvenmeyin. iyisin diyolarsa da gidin dışarıdan ekstra kan tahlili yaptırın, değerleri araştırın internetten öğrenin, kendi kendinizi check edin yani.

ha bu arada. kemoterapiye başlamadan önce benden istenen kan tahlilindeki sonuçlarda şöyle

WBC 6.20 4.8 - 10.8
RBC 4.79 4.70 - 6.10
HGB 15.1 14.0 - 18.0

üçüde sınırın 1 puan üstünde. yani her şekilde ben bunu aldığım anda benim değerlerim yere düşücekti. bilmediğimiz başımıza böyle şeyler gelmediği için yakalayamıyo insan başta. herif bu değerlere bakıp ha bomba gibisiyin gogo kemoterapi dedi. ulan sade alyuvar bile 0.09 üstünde sınırın. mecbur sen bana bi parti vericektin o iğneyi ki o değerler bi kaç puan yükselsin.

demek istediğim bu abi. birazcıkta kendi kendinizin doktoru olmanız lazım bu tarz olaylarda. neyse. Allah daha beterlerinden saklasın herkesi.


canım kardeşim. bir kez daha geçmiş olsun.
her şeyden önce kemoterapi tedavisine başlamadan önce ilk yapılması gereken tavsiye İngiliz karbonatı ile her yediğin içtiğinden sonra ağız gargarasıdır. çünkü kemoterapi ilaçları diş ve özellikle ağız mukozasında pamukçuk tarzı yaralar oluşturuyor. hem de çok hızlı. 1 kez aksattım gargarayı ve anında ağzımda pamukçuk oluştu. o yüzden sen de eğer hala başlamadıysan mutlaka eczaneden İngiliz karbonatı al ve gargaraya başla.

doktorlar konusunda o kadar dertliyim ki harbiden anlatsam roman olacak olaylar var ve neticede benim şu an kanser olmamın sebebi de aslında doktorların bende 2001 yılında yarattığı travma. bu nedenle zamanında kontrolleri yaptırmadım ve bu nedenle bu hastalık hem oluştu ve hem de bu hale geldi. neyse. o mevzulara artık girmek istemiyorum.

fakat devlet hastaelerinin durumunu zaten tahmin etmekle birlikte gördüğün tedavi sırasındaki bu muamele beni çok rahatsız etti.

benim tedavim sırasında izlenen prosedür özetle şöyle.
2 haftada bir sol göğsüm ile boynum arasında takılı porttan kemoterapi alıyorum.1 gün sabahtan akşama kadar hastahanede,1.5 gün porta takılı infüzör ile evde.Cuma günü büyük bir zevkle sabah koşa koşa(bakma koşa koşa dediğime,kemoterapiden sonra ne kadar iyi olabilirsem işte,son 2 küre kadar genelde annem-babam-eşim taşıyorlardı beni) hastahaneye gidip çıkarttırıyorum infüzörü(1.5 gün demelerine rağmen ben de 1 günde bitiyor ilaç).
Kemoterapiden 4 gün sonra başlayacak şekilde yani Pazar günü başlayacak şekilde bana kan yapıcı iğne veriyorlar rutin olarak.Çünkü belli bir şey.Verdikleri kemoterapi ilaçları kan değerlerini yerlere seriyor.Kan yapıcı iğneler kemik iliğini kan yapmaya zorlayan iğneler.Bu nedenle bayağı kemik ağrısı yapabiliyorlar ama alıştım artık o kadar acıdan sonra,pek bir şey hissetmiyorum.En az 4 tane veriyorlar bu iğnelerden.
Fakat Çarşamba günü yani kemoterapiden tam 1 hafta sonra ara kan sayımı günü.Gidiyorum,kan veriyorum,kan değerlerime bakıyorlar ve genelde 3 iğneden sonra "tamamdır, lökositler-lenfositler ok" diyorlar.Onlar için bunlar önemli.Fakat bu sefer de genel olarak trombosit sayısı düşük çıkıyor.100 bin tedavi için ideali ama 70-80 bin olsa da tedaviyi veriyorlar.Kastettiğim 1 hafta sonra verecekleri kemoterapi bu arada.Bu durumda yani trombositlerin 70-80 bin altında olması durumunda Kordexa isimli 4 mglık kortizon ilacından sabah-akşam olmak üzere en az 4 gün kullanım istiyorlar.Benim şu son kemoterapiye kadar trombosit sayım hiç 100 binin altına düşmemişti çünkü kuvvetli radyoterapi aldığım için 2 aya yakın zamandır zaten kullanıyordum Kordexa. Son2-3 gündür bırakmıştım.Çarşamba günü 65 bin çıktı trombosit.3 gün sadece sabah kullan bırak dediler.Öyle yapacağım.
Sonra da 1 hafta sonra Çarşamba gidiyorum.Önce kanımı alıp değerlerime bakıyorlar.Eğer belirttikleri değerlere uygunsa kemoterapi başlıyor ama uymuyorsa değerleri arttırmak için erteliyorlar tedaviyi.Benim bir kez 1 hafta ertelenmişti ilk 3 kürlük kemoterapi sırasında.Yani ille de bu adam geldi,kemoterapi uygulayacağız yaklaşımı yok.Olmamalı.Yanlış zaten.Dediğin gibi uygun değerlere sahip olmayan kişiye kemoterapi vermek resmen "lan zaten kemoterapi yamultuyor,iyice yamul"demek gibi bir şey.
Umarım anlattıklarım faydalı olmuştur.
Selamlar,sevgiler,geçmiş olsun kardeşim.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Uzun zamandır yazasım vardı ama moralini düzeltir miyim bozar mıyım bilemedim. Açıkçası bozacağını düşünmüyorum. Belki biraz uzun kaçacak ama umarım fırsat bulur okursun.

Seninle forumdan çok fazla iletişim kurmadık. Elimden geldiğince gündem kısmına çok fazla bişey yazmamaya çalışıyorum. (Zaten mimliyim. Göt korkusu. Forumdan Gökçek'e şikayet eden oldu sonuçta:) ) Dünyaya siyasete vsye bakışımız farklı olabilir. Önemli değil. Ben iyi bir üniversiteyi, sırf kendi istediğim işi yapmak için yarıda bırakıp başka bir üniversiteyi bitirdim. Dünyanın en kültürlü, en çok yabancı dil bilen insanı değilim belki ama dünyadan bir haber olmamaya, okumaya, bir şekilde kendimi geliştirmeye çalışıyorum.

Bunları niye anlattım? Eğer ben bugün "Ben oldum yiea" demeyen, kendime sürekli bir şeyler katmaya çalışan biriysem hepsini eski evimizdeki üst kat komşumuz Atilla abiye (amca diyince kızardı) borçluyum. Yanılmıyorsam kendisiyle tanıştığımızda ben ilkokul 4 ya da 5'e gidiyordum. Benden 2 yaş küçük bir oğlu vardı. Sanırım ortaokula geçtiğimde kendisine kanser teşhisi koydular. Açıkçası şu anda ne kanseri olduğunu hatırlayamıyorum.

Annemle babamın aralarında konuşurken Atilla abinin onlara doktorların çok fazla ömür biçmediğini söylediğini duymuştum. Aradan bir kaç ay geçti ve Atilla abinin eşi çocuğu bırakıp boşanma davası açtı. Boşandılar ve kadın gitti. Atilla abi çocuğuyla beraber kaldı.

Daha sonra ise Atilla abi değişti. Kötü değil iyi açıdan. Karısının kendisinden boşanmasına da bariz bir şekilde sevinmişti. Favori bir lafı vardı hatta. "Büyüyünce benden daha iyi adam olun, yoksa karınız benimkinden dandik olur" der gülerdi. Sadece oğlunun değil biz komşu çocuklarının da iyi yetişmesine uğraştı. Bana sayısız kitap hediye etti. Yan apartmanda ailesinin parası yetmediği için dandik kramponla maça giden bir çocuğa krampon, forma falan alırdı. O çocuk şu anda 2. ligde oynuyor. Hem de üniversite okudu. Bir yabancı dil bölümünde de işte tam hatırlamıyorum. Kendi çocuğu ile son görüştüğümüzde Amerika'da bir tasarım firmasında kallavi bir konumdaydı. Zaten mahalledeki 10 çocuğun tamamı ortalama üstü üniversitelerde okudu.

Atilla abi ateistin önde gideni, bayrak sallayanıydı. "Ben ölürsem, allah da varsa, kesin cehenneme giderim. O yüzden ölmemeliyim" derdi hatta. Annem de sırf "atayız" diye kendisine kıl olurdu.

Senin eşinin ise seni ne kadar sevdiğini, ne kadar üstüne düştüğünü forum ahalisi olarak biliyoruz. Atilla abi belki de terk edildiği için hem kendi çocuğuna, hem bizlere o kadar bağlıydı ki... Bizimle apartmanın karşısındaki toprak sahada maç yapardı, hem de onca tedaviyle bitkin düşmesine rağmen. Orta yaşlı, halı sahaya çıkıp herkesi 3 kere çalımlayıp, topukla gol atan bir amca modeli vardır ya. Hah tam o. Oğluyla kavga ederlerdi bazen. Oğlu "Git evde dinlen" derdi de zerrrrre iplemezdi. İnatla oynamaya devam ederdi.

Tam süresini hatırlamıyorum ama bir kaç sene tedavi oldu. Kemoterapi yaptılar. Yani yapmışlardır herhalde saçları dökülmüştü. Ama bazı kötü göründüğü günler haricinde hiç bir zaman kendisini güçsüz görmedim.

Bir gün doktordan geldiğinde mahallede deliler gibi "İYİLEŞMİŞİM LAAAN KÖKTEN İYİLEŞMİŞİİM" diye bağırmıştı. Sanki kendi babam iyileşmiş gibi mutlu olmuştum. 10 tane ortaokul-lise yaşlarında çocuk, kanseri yenen adamı sarılacağız diye sıkarak öldürüyorduk.

Atilla abiyi 6-7 yıl kadar önce kaybettik. Kanserden falan değil. Karadeniz'de fazla açılmış. Neyse burayı geçelim.

Çok uzattım. Çok karmaşık yazmış da olabilirim. Çok büyük geçmiş olsun. Seni seven bir eşin ve çocuğun var. Onları bırakmamak için elinden geleni yapacağını biliyorum. Zaten doktorlar ne yapman ne yapmaman gerektiğini söylüyorlardır. Sen ümitsizliğe kapılma yeter.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...