Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Göbeklitepe


Feamer

Öne çıkan mesajlar

böyle bir program yapılmış, tamamını seyretmedim, sahura kalkınca denk geldim, o süre içinde seyretiğim öncesi ve gerisi kaldı ama izlediğim kadarı ile enteresan bilgiler verdiler

http://www.youtube.com/watch?v=y8yrPvtUFno

linki ararken daha öncede bir program yapmışlar, gerçi onu hiç seyretmedim ne çıkar bilmiyorum

http://www.youtube.com/watch?v=k7v-AHzQuzA
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 1 yıl sonra ...
scorch said:

Laurelin said:

ancient alienlarin ilk geldigi yer :P

ilk tapinagi buldular ordada yeni konuya gerek yoktu, tartisiyroduk zaten. gobeklitepe bazilarinin hosuan gitmeyebilir tabi toplumla paylasilmayan bazi tarihi sirlar yuzunden


özet plx


gobeklitepe'den once bu tur kult yapilarin sadece tarim ile olabilecegi dusunuluyordu, yani 1000 kisilik grup olcan ki bunun 200ú fln bu eserleri yapsin, gerisi bunlara yemek saglasin vs.

yamulmuyorsam gobeklitepe kalintilari MO 10k-8k deniyor yani tarimdan once oldugu bariz.
Simdiye kadar da hep avci-toplayicilarin bu denli geliskin din/kult gelistiremeyecegi zaten gunu gunune yasadiklarini soyluyorlardi.

Iste bu kazilarla anlasildi ki durum oyle degilmis. Avci-toplayicilarda da demekki geliskin bir sosyal yapi olmasi lazim ki yine 1000 kisilik grubun 200u bu ise dedike iken digerleri bunlari beslesin. Ki benim okudugum bu yazitlardaki semboller vs ince iscilikte gerektiren islermis, yani 0 deneyimli adamlar degilde bu iste deneyim sahibi insanlar yapmis, eh bu iste deneyim sahibi isen bu tur seyleri daha onceden yapman lazim, daha once yaptiysan bunun bir gecmisi olmasi lazim.

Isin ozu avci-toplayici toplumlar bizim dusundugumuz gibi bugunde doyduk coksukur kafasinda yasamiyorlarmis.

Bi diger gercekte simdiye kadar neopolitik cagin levant bolgesinde basladigi yonundeydi ama yine bu kazilarla bunun toroslar tarafinda baslamis olabiecegi ihtimalini cikardi.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Göbeklitepe'nin olayı yine sosyal bilimlerin tırtlığını ortaya çıkarması aslında meselesi bu.

Tarıma geçişle beraber böyle büyük kompleks yapıların ortaya çıktığı düşünülüyordu. Şimdi Göbeklitepe'de mevcut veriler bunun tam aksini söylüyor. Birde enteresan şekilde hayvan şekilleri ve taşlar gayet güzel işlenmiş Göbeklitepe'den Nevali Çori'ye gidilince bu antromorfik taşların küçülüp köyün içerisinde minik bir alana sıkıştığını görüyorsunuz.Sosyal Bilimler hakikaten bilim mi yoksa lezzetli geyik muhabbeti mi bilemiyorum.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Tarım bilinmeyen bişey değil, avcı toplayıcı toplum sonrası yarı-yerleşik dönemde ekip biçmeyi biliyor insanlar. Yalnızca fazla yorucu ve kaynak bolluğunda gereksiz bi çaba. Yaz bahçeleri kış bahçeleri falan var ayrı ayrı kaldıkları yerlerde ve basit ekinlerle uğraşıyorlar yine. Tarıma geçiş iklim değişiklikleri - aşırı avlanma vb. gıda temelli sorunlardan bir zorunluluk olarak ortaya çıkıyor, devamında surplus ve nüfus fazlası nedeniyle de hakim sistem oluyor yerleşikler göçebeleri malup edince.

paparnoz said:

sosyal bilimlerin tırtlığı
Tarıma geçişle beraber böyle büyük kompleks yapıların ortaya çıktığı düşünülüyordu. Şimdi Göbeklitepe'de mevcut veriler bunun tam aksini söylüyor.


Bu şeye benzedi ya einstein bile cosmological constant diye bişey ortaya atmış demek ki fizik tırt bi bilim. Yarın öbürgün dark energynin bu constant fikriyle uyduğunu anlarsak hatta ona da sallarız.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Yok tam olarak öyle değil, ortaya atılan teoriler maalesef yapısal sıkıntılar doğuruyor sosyal bilimlerde. Pozitif bilimlerle ayrılan yönü o. Pozitif bilimlerde bir teori ortaya atılıyor, onun üzerine kafa yorulurken bambaşka sonuçlar çıkıyor ve bu veriler kullanılmaya başlanıyor, sonra daha değişik teoriler daha başka sonuçlara götürüyor ama yapılan şeyde gözlem ve deney var birde formal bilim var, matematik var.

Gelelim Arkeoloji'ye özellikle yazılı kaynağın kıt olduğu Tarih öncesine. Öncelikle Neolitik dönem ve öncesi ile alakalı veriler kıt ve yetersiz. Türkiye'de Nevali Çori, Çayönü, Çatalhöyük, Hallan Çemi gibi bir takım Neolitik yerleşmeler var. Aslında coğrafi olarak bayağı bol bir neolitik kültür katmanı var Anadolu'da. Kazılar genel olarak sistemsiz (Çatalhöyük gibi doktora öğrencilerinin çalıştığı kazılar hariç) ve yıkıcı.

Yani Göbeklitepe'yi Klaus Schmidt değil, bizimkiler kazsa muhtemelen taşlar müze bahçesine kaldırılır, kazıda 2 ay sonra kapatılırdı.

Bu lokal olarak bizle alakalı olan kısımdı.

Birde genel olarak Arkeolojinin (Antropoloji'yi de dahil etmek lazım) problemleri var.

Öncelikle Arkeoloji'nin başlangıcı tamamen Indiana Jones stili bir merak, heyecan ve araştırma tutkusu, öncül Arkeologların hepsi elit ve aristokrat. Bunu bir bilimsel disiplin olarak değil, hazine avcılığı dürtüsü ile yapıyorlar. Sonra Orta sınıf üniversiteleri ele geçirmeye başlıyor ve onlar sazı eline alıyor. Onlarda atmosferin etkisi ile milliyetçiliğe vuruyorlar işi. Bizde örneğin Sümerlilerin Türk olması, Almanya'da örneğin Hititlerin Alman olması gibi. Arkeoloji bir köken bulma sevdasına dönüşüyor. Bak ortada aslında bilim yok, toplanan nesneler subjektif bir şekilde yorumlanıyor.

Daha sonra 20.yy'da bu iş Kapitalizm'e göre yorumlama ve Sosyalizm'e göre yorumlama işine dönüşüyor. Artık veriler Kapitalizm ve Sosyalizm'e göre yorumlanmaya başlanıyor. Bu süreçte orta yolcular çıkıyor hem ona hem buna yaranan makaleler patlıyor. Jstor bunun için devasa külliyat 19.yy'dan günümüze kadar bir yığın sosyal bilimlerle alakalı makale var.

Tabii bu merak arayışı bir yığın eserin tahrip olmasına, yok olmasına, kaçırılmasına neden oluyor.

Bu araştırmalardan kalan elde tutulur sonuç çok az,harcanan para devasa ve yoğun tahribata neden oluyor.

Tek artısı insanların geçmişe olan meraklarının geçici olarak tatmin edilmesi.

Mesela ufuk açıcı kitaplardan bir tanesini söyleyeyim. (kitap tavsiyeleri bölümünde de paylaştım)



Şimdi mağara resimleri ile alakalı bir yığın bilimsel kitap ve makale paylaşabilirim ama bu ince ve küçük kitap çok daha rasyonel çok daha akılcı bir kitap, insanı daha farklı düşünmeye itiyor. İşin özeti şu, mesela Paleolitik dönem mağara resimleri var ve bazı resimler daha ileri dönemlere göre daha gelişmiş, bu nasıl olabiliyor ?

Bir ressam ile kafa kafaya verilip düşünülüyor, ortaya attıkları özet olarak teori şu, ışık (örneğin mağara'da yakılan ateş) bir cismin gölgesini duvara yansıtıyor ve bu gölgenin sınır hatlarından gittiğin zaman anatomi bilgisine, perspektif anlayışına gerek olmadan düzgün bir figür çizmiş oluyorsun. Bir çocuk dahi düzgün çizim yapabiliyor.
Bak bir teori var, gözlemle ve deneyle kanıtlayabilmek mümkün.

Ancak bu kitaptan önce mağara resimleri ile alakalı makalelere bak böyle bir teorinin t'si yok. Ölçüler var, kapladığı alanın fotoğrafları var, işte figürlerin yorumu ve ortaya çıkarılması var bazende kimya'dan yararlanılarak yapılan yaş tespit ve pigment analizi çalışmaları var.

Bunu öğretim üyeleri ile tartıştığın zaman ekseriyet şöyle diyor "öyle bir şey olamaz, bu kadar basit olamaz." bu basit bir tutuculuk, muhafazakarlık örneği aslında. Tıpkı bir müslümanın milyorlarca müslüman yanılıyor olamaz demesi gibi.

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

senko said:


scorch said:

Laurelin said:

ancient alienlarin ilk geldigi yer :P

ilk tapinagi buldular ordada yeni konuya gerek yoktu, tartisiyroduk zaten. gobeklitepe bazilarinin hosuan gitmeyebilir tabi toplumla paylasilmayan bazi tarihi sirlar yuzunden


özet plx




gobeklitepe'den once bu tur kult yapilarin sadece tarim ile olabilecegi dusunuluyordu, yani 1000 kisilik grup olcan ki bunun 200ú fln bu eserleri yapsin, gerisi bunlara yemek saglasin vs.

yamulmuyorsam gobeklitepe kalintilari MO 10k-8k deniyor yani tarimdan once oldugu bariz.
Simdiye kadar da hep avci-toplayicilarin bu denli geliskin din/kult gelistiremeyecegi zaten gunu gunune yasadiklarini soyluyorlardi.

Iste bu kazilarla anlasildi ki durum oyle degilmis. Avci-toplayicilarda da demekki geliskin bir sosyal yapi olmasi lazim ki yine 1000 kisilik grubun 200u bu ise dedike iken digerleri bunlari beslesin. Ki benim okudugum bu yazitlardaki semboller vs ince iscilikte gerektiren islermis, yani 0 deneyimli adamlar degilde bu iste deneyim sahibi insanlar yapmis, eh bu iste deneyim sahibi isen bu tur seyleri daha onceden yapman lazim, daha once yaptiysan bunun bir gecmisi olmasi lazim.

Isin ozu avci-toplayici toplumlar bizim dusundugumuz gibi bugunde doyduk coksukur kafasinda yasamiyorlarmis.

Bi diger gercekte simdiye kadar neopolitik cagin levant bolgesinde basladigi yonundeydi ama yine bu kazilarla bunun toroslar tarafinda baslamis olabiecegi ihtimalini cikardi.


güzel açıklama olmuş.

hal böyle olunca bildiğimiz tarih bilgisi değişmiş oluyor
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

paparnoz said:


Yok tam olarak öyle değil, ortaya atılan teoriler maalesef yapısal sıkıntılar doğuruyor sosyal bilimlerde. Pozitif bilimlerle ayrılan yönü o. Pozitif bilimlerde bir teori ortaya atılıyor, onun üzerine kafa yorulurken bambaşka sonuçlar çıkıyor ve bu veriler kullanılmaya başlanıyor, sonra daha değişik teoriler daha başka sonuçlara götürüyor ama yapılan şeyde gözlem ve deney var birde formal bilim var, matematik var.

Gelelim Arkeoloji'ye özellikle yazılı kaynağın kıt olduğu Tarih öncesine. Öncelikle Neolitik dönem ve öncesi ile alakalı veriler kıt ve yetersiz. Türkiye'de Nevali Çori, Çayönü, Çatalhöyük, Hallan Çemi gibi bir takım Neolitik yerleşmeler var. Aslında coğrafi olarak bayağı bol bir neolitik kültür katmanı var Anadolu'da. Kazılar genel olarak sistemsiz (Çatalhöyük gibi doktora öğrencilerinin çalıştığı kazılar hariç) ve yıkıcı.

Yani Göbeklitepe'yi Klaus Schmidt değil, bizimkiler kazsa muhtemelen taşlar müze bahçesine kaldırılır, kazıda 2 ay sonra kapatılırdı.

Bu lokal olarak bizle alakalı olan kısımdı.

Birde genel olarak Arkeolojinin (Antropoloji'yi de dahil etmek lazım) problemleri var.

Öncelikle Arkeoloji'nin başlangıcı tamamen Indiana Jones stili bir merak, heyecan ve araştırma tutkusu, öncül Arkeologların hepsi elit ve aristokrat. Bunu bir bilimsel disiplin olarak değil, hazine avcılığı dürtüsü ile yapıyorlar. Sonra Orta sınıf üniversiteleri ele geçirmeye başlıyor ve onlar sazı eline alıyor. Onlarda atmosferin etkisi ile milliyetçiliğe vuruyorlar işi. Bizde örneğin Sümerlilerin Türk olması, Almanya'da örneğin Hititlerin Alman olması gibi. Arkeoloji bir köken bulma sevdasına dönüşüyor. Bak ortada aslında bilim yok, toplanan nesneler subjektif bir şekilde yorumlanıyor.

Daha sonra 20.yy'da bu iş Kapitalizm'e göre yorumlama ve Sosyalizm'e göre yorumlama işine dönüşüyor. Artık veriler Kapitalizm ve Sosyalizm'e göre yorumlanmaya başlanıyor. Bu süreçte orta yolcular çıkıyor hem ona hem buna yaranan makaleler patlıyor. Jstor bunun için devasa külliyat 19.yy'dan günümüze kadar bir yığın sosyal bilimlerle alakalı makale var.

Tabii bu merak arayışı bir yığın eserin tahrip olmasına, yok olmasına, kaçırılmasına neden oluyor.

Bu araştırmalardan kalan elde tutulur sonuç çok az,harcanan para devasa ve yoğun tahribata neden oluyor.

Tek artısı insanların geçmişe olan meraklarının geçici olarak tatmin edilmesi.

Mesela ufuk açıcı kitaplardan bir tanesini söyleyeyim. (kitap tavsiyeleri bölümünde de paylaştım)



Şimdi mağara resimleri ile alakalı bir yığın bilimsel kitap ve makale paylaşabilirim ama bu ince ve küçük kitap çok daha rasyonel çok daha akılcı bir kitap, insanı daha farklı düşünmeye itiyor. İşin özeti şu, mesela Paleolitik dönem mağara resimleri var ve bazı resimler daha ileri dönemlere göre daha gelişmiş, bu nasıl olabiliyor ?

Bir ressam ile kafa kafaya verilip düşünülüyor, ortaya attıkları özet olarak teori şu, ışık (örneğin mağara'da yakılan ateş) bir cismin gölgesini duvara yansıtıyor ve bu gölgenin sınır hatlarından gittiğin zaman anatomi bilgisine, perspektif anlayışına gerek olmadan düzgün bir figür çizmiş oluyorsun. Bir çocuk dahi düzgün çizim yapabiliyor.
Bak bir teori var, gözlemle ve deneyle kanıtlayabilmek mümkün.

Ancak bu kitaptan önce mağara resimleri ile alakalı makalelere bak böyle bir teorinin t'si yok. Ölçüler var, kapladığı alanın fotoğrafları var, işte figürlerin yorumu ve ortaya çıkarılması var bazende kimya'dan yararlanılarak yapılan yaş tespit ve pigment analizi çalışmaları var.

Bunu öğretim üyeleri ile tartıştığın zaman ekseriyet şöyle diyor "öyle bir şey olamaz, bu kadar basit olamaz." bu basit bir tutuculuk, muhafazakarlık örneği aslında. Tıpkı bir müslümanın milyorlarca müslüman yanılıyor olamaz demesi gibi.




aynı fikirdeyim
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 2 hafta sonra ...
Bereketli Hilal'in aşırı bereketli olması nedeniyle insanların tarıma ihtiyaç bile duymayıp köylerde yaşadığını söyleyen bir teori de vardı. Yani adam ihtiyacı olan her şeyi doğadan zahmetsizce sağlıyor, tarımı vakit kaybı olarak görüyor. Hatta o kadar fazla ürün var ki bunları dışarıya satışını bile yapıyor ve ilk köyleri bu ticareti yapanlar kurup yerleşik yaşama geçiyor. O nedenle Göbeklitepe'yi inşa edenleri elinde mızrak taşıyan baldırı çıplaklar olarak görmemek lazım.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 1 yıl sonra ...
"rahmi öğdül - özgürlük bulaşıcıdır, havadan bulaşır" said:


24.07.2015

Ortaçağlardan kalma bir Alman sözü, şehrin havasından ve özgürlükten söz ediyor: “Şehrin havası özgürleştirir.” Feodal beyliklerden kaçarak özgürlüğün havasını soluyanların, bağlarından kurtulup kendilerini gerçekleştirme fırsatı yakalayanların şehri. Şehirler özgürleştirir; şehrin havası, feodal ilişkileri çözer, ayaklarınızı yerden keserek havalandırır; ciğerleriniz şehrin havasıyla doldukça uçan balonlar gibi neşelenirsiniz. Ama şehrin havasını da merkezi iktidarlar kirletmişlerdir artık; boğulur gibi olursunuz. Hayatta kalabilmek için şehrin havasını soluyabilmemiz gerekiyor; devrimler kaçınılmazdır bu yüzden. Özgürleştiren bir şehri birlikte inşa etmek üzere Kobane’ye gidecek gençlerden Hatice Ezgi Sadet, “Bu devrim bütün cinsiyet önyargılarının kırıldığı bir devrim. Rojava Devrimi’nde kendi özgürlüğümüzü görüyoruz” demişti. Özgürlüğün kentine ulaşmaya ramak kalmışken, merkezi iktidarın boğucu havasına yenik düştüler; 32 gencin, özgürlük düşleriyle birlikte bedenleri de parçalandı.

ÖZGÜRLÜK BULAŞICIDIR

Özgürlük bulaşıcıdır; havadan bulaşır. Özgürlük duygusunu yok edemezsiniz; havadır bizi özgürleştiren çünkü; başka diyarlardan esen rüzgârlarla, esintilerle bulaşır. Şehirler, neoliberal dayatmaların sonucu boğucu bir hâl alsa da esintiler, özgürleştirici bir şehrin düşünü hep canlı tutacaktır. Kapitalizmin çizgisel dayatmalarını kırdığımızda, bir yıkım şehri yerine doğaya ve insan doğasına dokunan bir şehrin ortaya çıkışının pekâlâ mümkün olabileceğini biliyoruz; insanların hava molekülleri gibi özgürce dolaştıkları ve aralarında su molekülleri gibi yatay bağlar kurarak istediklerinde sıvılaşacakları bir şehrin.

İnsanlığın inorganik bir madde olan suyun geçirdiği evreleri andıran evrelerden, faz geçişlerinden geçtiğini belirten Fizikçi Arthur Iberall’ı izlersek eğer, aralarındaki mesafeden dolayı küçük avcı toplayıcı gruplarının göçebe bir hayat sürdükleri evreyi insanlığın gaz evresine benzetebiliriz. Doğa içinde hava molekülleri gibi özgürce dolaştıkları bu evreyi, tarım topluluklarının ortaya çıkışıyla birlikte sıvı evresi izlemiştir. Neolitik dönemin başlangıcında tarımsal faaliyetlerle bir araya gelen insanlar, aralarında yeni bağlar geliştirerek, su molekülleri gibi davranmaya başlamışlar ve ardından merkezi, hiyerarşik politik yapılar, bu sıvılaşmış topluluğu dondurarak, surlarla çevrili yerleşimler halinde katılaştırmıştır (bkz Manuel De Landa, Çizgisel Olmayan tarih, Metis).

KATILAŞMIŞ BİR TOPLUM

12.000 yıl önce Göbeklitepe’de ortaya çıkan, iç içe geçmiş çemberlerden oluşturulmuş tapınak, insanlığın katılaşmasının mekânsal olarak nasıl gerçekleşeceğine dair ilk örneği veriyor bize. İç içe geçmiş çember, yerleşiklerin mekânda örgütlenme biçimidir, bir merkez etrafında nasıl katılaşacaklarını gösterir. Önceleri en içte tahıl ambarı yer alırken, daha sonra bu merkez, hiyerarşik toplumun politik merkezi haline gelmiştir. Ekonomik, toplumsal ve ahlaki dayatmalar merkezinin etrafında halkalar halinde katılaşmış bir toplum.

Duvarlarla doğadan ayrılmış bu dondurulmuş ilişkiler şehrinde insanların bedenleri katılaştırılsa da esintilerle esinlenmelerine kimse engel olamamıştır; şehrin havası başka diyarlardan taşınan esin perileriyle doludur çünkü. Perileri soluyanlar esin perilerine dönüşür; herkes birbirinin esin perisidir artık ve bedenleri sıvılaşmış, tüm duvarlar yıkılmıştır. Marcel Proust, esini ne de güzel tanımlamış: “Heyecan, zihin yenilenişi, bütün duvarların yıkılışı, içimizde hiçbir engelin, katılığın kalmayışı, özümüzün… durdurulmadan akmaya, bizim istediğimiz şekle girmeye hazır bir lava benzemesi” (Edebiyat ve Sanat Yazıları, YKY). Bir lav gibi sıvılaşan kızgın bedenlerin kolektif esininin ya da esin perilerinin nelere muktedir olduğunu deneyimledik, biliyoruz. İktidar esin perilerine düşmandır en çok. Önce perileri öldürür, sonra da şehirleri. Peki, esintileri kim öldürebilmiş ki?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 1 yıl sonra ...

en son geçen sene gittim. rehber yoktu girişler ücretsizdi. şimdi girişler ücretliymiş rehber eklemişlermidir bilmiyorum ama sadece göbeklitepe görmek için gitmene değmez.

görüşe açık olan sadece bir höyük var.  çapı yaklaşık 30m bir çukur. içinde de 8-9 tane dikili üzerinde insan ve hayvan figürlerinin işlendiği 4-5m boylarında yarım metre kalınlığında T şekilli sütunlar var.  eskiden üstü açıktı höyüğün. 2-3 sene önce,  hava şartlarından etkilenmesin  diye üstünü kapattılar. figürleri de pek anlayamıyorsun.  arkeoloji müzesinde imitasyonları var orda net anlaşılıyor.

öyle mısır pramidi gibi bişey değil yani :)

ha ama urfayı gezerim diyorsan o başka.

not: urfalıyım.

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Olm nasıl saçma bi program lan bu. Adam önce yarım saat butthurtten ağladı, sonra neolitikte asil türk ırkı yok muydu diye bi şaşırdı, paso sağa sola laf çakıyor falan asdasda. Hadi öncül türk saçmalığını wishful thinkinge bağlayalım, göbeklitepe hakkında ne bilgisi var ki burda?

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Hahaha hadi biraz daha dayanayım dedim, Cevizoğlu ortada birleşen elleri namaza falan bağlamaya çalıştı ?‍♂️

Belki çocuk bilgilidir falan diye dinlemeye devam ettim ama gök yüzüne tapınmayı tek tanrı inancına falan bağladığı noktada koptum yeter.

axedice tarafından düzenlendi
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

program ağır faillerle doluymuş ya. dün gece yatmadan açmıştım. çocuk inatla bilimsel olmaz diyip hulkinin savlarını geçiştiriyo hulki habire fantazi peşinde. bu adam eskiden böyle miydi ya çocukken izlerdik deli gibi hatırlayamıyorum.

gerçi sonra çocuk da bi yerden sonra aptala bağlıyo türklerle bağ kurmak için lel.

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...