Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Türk kimliği


Feamer

Öne çıkan mesajlar

abi dünyadaki insanın "oluşturduğu" herşey kurmaca bilionuz dimi?

Traş yani hepsi o bakımdan
µh said:

Marl0_on said:

Ulus devletler kurmacadır savunusu yapıp, bir kelime üzerinden Türkiye güzellemesine getirmek baya komik. Vatan söylemi tam da o kurmacanın temel dayanaklarından birisi olan bir mitostur Türkiye için. Ortaylı'nın şurada yaptığı neden simgesel düzlemde bizim gibi uluslaşmamışlar diye dem vurmaktan öteye geçemiyor. Sözde tarihsellikten bahsederken, tarihsellikten bu kadar kopuk düşünebilmek de ayrı bir meziyet.


Ulus devletler kurmacadır dememiş ki, bazıları kurmacadır demiş?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Kurmaca o demek defil. Toplum kuramlarini insan olusturmustur ama sonuc olarak sinanabilir kuramlardir, o kurama uymayan bir seyi uyuyormus gibi gosterirsen bu kurmaca olur.

Butun anlayislar insan zihniyle olusturulmustur dolayisiyla insan zihninde vardir dersen o da ayri bir tartisma konusu. memelilerin cogunlugu hayatta kalma ihtimalini arttirmak icin gruplasir. milliyetcilik de insanlari gruplastirma anlayislarindan biri.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

yazılanları yeni gördüm açıkçası bazı şeyleri anlamıyorum. niye adamın neler anlatığını anlamaya çalışmak yerine faraziyat üzerinden gidiyorsunuz ki?

adam konferansta ve/veya röportaj veriyor. büyük ihtimal ya konusu yada sorulan soru "araplar veya coğrafya niye böyle oldu?"

o da kendince cevap veriyor sonra diyor ki, arapların şu şu özellikleri nedeni ile böyle olmuştur veya onlarda bu özellikler olmadığı için öyle olmuştur ve orada türklerin vatan kavramının içini doldurmasından bahsediyor

yani adam mevcut bir durumun neden yaşandığına dair teori üretiyor, doğru veya yanlış ama asla bir güzelleme yapmıyor. dinleyiciye güzelleme gibi gelmesinin nedeni, verilen örneğin araplardan veya o coğrafyadan görece daha iyi durumda olması, ki zaten realite bu

bunun dışında arap ve coğrafya eleştirmesi bakımından asıl değindiği konu zaten birlikte hareket edememeleri veya kendi çıkarlarını korumaktan uzak olduklarından ötürü bu durumun içine düşmeleri diyor ve sudan örneği veriyor.

zaten arapların böyle "vatan, millet, ümmet" kavramlarından ne kadar uzak olduklarınına bir örnek kurtuluş savaşından asyandan ve hindistandan gelen yardımların kıyası ile yapılabilir aslında.


Marl0_on said:

...nitekim türkilerden önce arapların anadolunun doğusuna çıktığı biliniyor. Aslında etnik olarak fazlasıyla karışık topraklar üzerindeyiz.

... Söylemek istediğim şey "Suriye diye bir yer yoktur" diyip kestirip atmanın oldukça sığ bir yaklaşım olduğudur.



öncelikle tarihi arka plana değinilmiş bende katı yapmak istiyorum, aynı şeyleri tekrar tekrar anlatmaya gerek yok bu yeterli olacaktır:
Fernand Lequenne - Galatlar kitabından alıntı, baskısı bulunabilirse tavsiye ederim güzel bir kitap http://www.kitapyurdu.com/kitap/galatlar/130514.html

said:
(Lequenne, S.182)

“Türkler, Hunlar gibi her çeşit yobazlığın, putperestliğin düşmanıdırlar. Hoşgörülü, disiplinlidirler, memur ve köylü olarak bağlanmasını bilirler. Birkaç kez Bizans ile bağdaşıklık kurarlar. Arap kargaşalığı bunların önünde fazla dayanamaz. 1051’de İsfahan’a, 1055’de Bağdat’a girerler. Sonra da Ermenistan’a ve Kapadokya’ya (1059). 1071’de Bizans Malazgirt’te korkunç bir yenilgiye uğrar. Bununla beraber Anadolu’da kalmak niyetinde olmayan Türkler geri çekilir.”

(Lequenne, S.182)

“İşte bu sırada Roussel de Bailleul, Bizans İmparatoru’na ihanet ederek, başında

kendine bir krallık koparmak sevdasına düşer. Galat Kalesi’nin yakınlığına güvenerek bütün Küçük Asya’yı zaptetmek üzereyken Bizans, tarih önünde bir daha düzeltemeyeceği bir hataya düşer. Selçuklular’ı yardıma çağırır. Yüz bin Türk yaylalardan Marmara’ya doğru ilerler ve bir daha da geri dönmez.”

(Lequenne, S.182)

“Galat kaleleri birkaç yıl daha direnecektir. Sonra her şey biter. Bundan sonra bilinen Türkler’in Kale halkıyla oldukça iyi anlaştıklarıdır. Ordularına serüveni pek seven bu insanları alırlar. İlk Kelt-Türk kardeşliği.”

Bu büyük göç hareketi Fransız tarihçi Fernand Lequenne'in "Galatlar" eserinde de coşkulu bir dille anlatılmıştır. Göç öyle büyüktür ki, 100 yıl sonra Orta Anadolu'dan geçen Üçüncü Haçlı Seferi birlikleri komutanları bölgeden "Türkiye" olarak bahsedeceklerdir


bundan sonra i.ortaylının dediği zaten bu yapının işin sonunda bir "vatan kavramı" yaratmasından bahsediyor, onlar yapamadı diyor, suriye örneği birileri oralarda yaşaya bilir ama onlarda bu refleks olmadı diyor

paparnoz said:

Türk kavramı 18.yy'dan önce bugünkü algı ve kavramdan başka boyuttaydı. Osmanlı'nın kendi içinde kimlik algısı farklı, Avrupa'daki devletlerin farklı birbirlerini isimlendirme biçimleride sürekli farklılaşıyordu. İtalya şehir-devletler için Türk demek müslüman demekti örneğin bizimkiler Frenk gavuru derken Fransızları kastetmiyordu genel olarak batı dünyasını kast ediyordu.


yazının gerisini alıntılamıyorum burası yeterli

dediği gibi modern "türkçü" söylemlerin geçmişi 18-19 dan geri gitmez
said:
Rusya'da yaşanan 1905 Devrimi'nden önceki günlerde Azerbaycan Türkleri ve Tatar aydınlar tarafından ortaya atılmış, 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Osmanlı İmparatorluğu'nda geniş yankı bulmuştur.


ama atlanan bir durum var, eski devlet ve kabilelerin -timur ve cengiz, bilge kağan- hariç bu ideoloji ile hareket ettiklerini göremeyiz, gerekte yoktur böyle bir şeye zira timur ve cengiz öç duyguları ile bu ideolojiyi benimsemiş, bilge kağan ve ilk türkçüler yabancı bir ulusun işgali altına olmanın etkisi ile bu kavramlara sarılmışlardır hatta kaşgarlı lugatını yabancı bir dilin etkisine karşı yazmıştır...

gerek 19-20 yy sistematiğinin, gerek eskinin lazım olduğu da zaman baş vurduğu, bizim bu gün türkçülük veya turan dediğimiz şey, bütün bu coğrafyada yaşayan halkın ortak kültüründe yatan sözlü geleneğin içinde var zaten, yoksa fransız ihtilalinden sonra "bizden millet olalım" veya "alın buralar sizin millet olun" falan gibi yapılacak şey milliyetçilik

nitekim denendi, arapların durumu ortada, güncel araplardan çok daha medeni olan yugoslavyanın halklarının durumu da ortada, kurtuluş savaşında anadolu halklarının durumu da ortada, cumhuriyetin yarım kalan icraatları ve son yıllarda yapılan ayrıştırıcı propagandalara rağmen günümüzün durumu ortada

özetle, adam boş laf etmiyor, vatan, millet, özünde devlet olmak için belli bir yaşanmışlık, bir kültür, bir ekol gerekiyor, bkz. latin amerika ülkelerinin durumu
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Ne Timur, ne Cengiz, ne de Bilge Kağan'ın milliyetçilik ile zerre alakası yok yaptıkları şey kabileciliğin, aşiretçiliğin bir biçimi.

Milliyetçilik artık kabile ve aşiret sınırlarını aşan bir kavramı ifade ediyor. Bu tip her bir lider aşiretler/kabileler konfederasyonunun başındaki kişiyi ifade ediyor.

Örneğin Moğollar dediğimiz toplulukta Cengiz Han'ın önemi basit tabiri ile aşiret kavgalarına son verip, tek lider etrafında toplayabilmesidir ancak Cengiz Han aşiretleri veya kabile kavramını yok etmez veya bununla uğraşmaz, itaat eden aşiret reislerine imtiyaz verip itaat etmeyenleri toplu bir şekilde yok eder.

Milliyetçilik ise köylerde veya steplerde gelişen bir akım değildir. Şehirlerde greco-roman kültüründen etkilenen aydınlar tarafından yaratılan bir ideolojidir. Burada aşiret, boy kavramının bir ehemmiyeti yoktur. Şehirlilik kültürü varsa aşiret kültürü finito, bay bay ilkel kabilecilik anlayışı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

ezbere konuştuğunuz için oluyor bunlar, 56 sayfa olmuş her 10 sayfada başa sarıyor

timur muaviyenin soyundan gelenlerin mezarları ile uğraşırken veya beyazite senin neren türk anan baban soysuz diye laf sokarken hangi kabileden bahsediyor acaba? bilmiyor mu ki ne kendisi nede üzerinden meşrutiyet kazandıkları cengiz iddia edikleri kabile ile olan bağlantıları ya yok ya çok muallak?

hayır her şeyi geçtim adam orhun anıtlarında, budunları, aşiretleri falan sayıyor sonra onlara hitaben tümüne konuşuyor?

avrupalı kabileler için o önerme geçerli olabilir ama germen öncesi kelt kabileleri bile birbirlerinden ayrı yaşamalarına rağmen savaş ve dış tehditlere karşı veya kanat önderlerinin çağrılarına karşı çok rahatça birleşip, ortakça sorunsuz hareket etmiştir. ki buda zaten aşiret üstü bir "millet" kavramı olmadan yapılacak bir şey değil

olmadığı için zaten arap kabileleri başarısız oldu, Yugoslavya yıkıldı , latin amerikalılar kanı hızında medenileşiyor en ufak bir yalpalamada sapıtıyorlar
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

mesela şöyle bir röportaj var. mesela keltlerde de bu işleri üstlenen ve insanları bu şekilde yönlendirenler druitlerdi, roma galya işgali sırasında en çok onları yok etmek için çalıştığından bahsederler...

http://udenizilhan.blogspot.com.tr/2015/05/akay-kynyev-kine.html

said:
Atatürk'ün adını kötü anacak adamın boynunu Altaylar'dan gelip keserim."
Akay Kynyev (Kine)

-


ALTAYLARDAN GELEN ŞAMANLARIN RUHANİ ÖNDERİ AKAY KİNEYEV: "TÜRK BİRLİĞİNDEN KORKUYORLAR

Altaylar’ın ruhani lideri ve Şamanların başı Akay Kynyev (Kine), “Türk ulusu birleştiği taktirde dünyanın her yerinde başköşeyi alacak. Gök Tanrı’nın bağlıları olarak tekrar dünyayı yöneteceğiz."

Akay Kynyev (Kine) Altay’ın ruhani lideri ve Şamanlar’ın başıdır. Hem dini, hem de milli bir liderdir. Türk kültüründe tarih sayfalarında kalmış, unutulmaya yüz tutmuş bazı unsurların hatırlanması, yayılması ve yaşatılması için çalışmalar yapmaktadır. Bir işadamı olan Akay Kynyev (Kine); Altay’daki Altay Orda adlı bir derneğin de Başkanlığını yapmaktadır.

Türkiye’ye hoş geldiniz. Buraya geliş amacınızı bize anlatırmısınız?
Akay Kynyev (Kine) : İlk önce beni buraya davet eden Kültür ve Töre Derneği Başkanı Kemal Ermetin Bey’e teşekkür ederim. 1995 yılında Altay’ın ruhu gelip bana “Türk birliği için çalışmaya başla! Yolun Manas’ın, İlteriş Kağan’ın yoludur! dedi. Ben buraya Tanrı’nın isteği ile geldim. Ben buraya gelmeden önce Kırgızistan, Kazakistan, Başkurdistan, Tataristan ve İran’a gittim. Bu yolları Türkleri birleştirmek arzusu ile kat ettim. Bu uğurda boşa çaba harcamadığımı gördüm. Çünkü dolaştığım Türk illerindeki Türklerinde bu birleşme yolunda çabaladıklarını gördüm. Bu amaç doğrultusunda daha fazla emek vermem gerektiğine inandım.

Niye bu işe 1995 yılında başladınız?
Akay Kynyev (Kine): Ne yazık ki; Sovyetler Birliği zamanında bu birleşme çabaları tamamen yok olmuştu. Ben Altay’da kendi arkadaşlarımla Türk örf ve adetlerini canlandırmaya başladığım zaman, diğer Türk Devletlerine daha cesur bir şekilde gidebildim. Çünkü benim arkamda Altay vardı. Çünkü Altay’da Türk kültürünün canlanması ve dinimizin gelişmesi gerekliydi. Bunun için Altay beni koruyor. Altay bana güç veriyor.

Ruslar Türkler’in birleşmesinden mi korkuyor?
Akay Kynyev (Kine): Evet! İşte Ruslar bundan korkuyor! Türk ulusları birleştiği taktirde dünyanın her yerinde başköşeleri olacaklar. Gök Tanrı’nın bağlıları olarak tekrar dünyayı yöneteceğiz.

Sizin dediğinize göre; Ruslar 1.5 milyar Müslüman’ın birleşmesinden değil de, 250 milyon Türk’ün birleşmesinden mi korkuyor?

Akay Kynyev (Kine): Soruyu nasıl sorarsanız sorun, cevabım “Evet!” olacaktır. Çünkü, Ruslar’a göre Müslümanlık o kadar etkili değil! Çünkü Müslümanlık enternasyonal bir din. Her milletten insanlar Müslüman olabilir. Dolayısı ile bir Rus da Müslüman olabilir. Ancak bizim “ Ak dinimiz milli bir din! Milli bir din olduğu için, Türkleri daha da güçlü kılar. Dünyayı yönetenleri daha da güçlü kılar. Dünyayı yönetenler de “ Eğer bu dine inananları eğer gördüğümüz yerde ezmezsek, biz Türkler’in karşısında tutunamayız, duramayız!” bu düşüncelerde sanırım. Olaya böyle baktığımızda Ruslar’ın da niye Müslümanlara değil de, Ak Din’e inananlara bu kadar baskı yaptıkları anlaşılır.

Sizin saçınızın uzunluğu dikkatimi çekti. Bunun dini inanışla bir paralelliği var mı?
Akay Kynyev (Kine): Türk erkeklerinin yanlardan kesik tepeden uzun ve örgülüdür. Kadınların saçları ise tamamen uzun ve örgülüdür. Saç Tanrı’ya bağlılığın sembolüdür.

AK DİN NEDİR?
Altaylar’ın “Ak Jang” Batılılar’ın “Burhanizm” dediği Ak Din, Türk halklarının eski inancı Şamanizm’in temelleri üzerine kurulmuş bir inanıştır. Dönemin Rus yönetiminin görüşüne göre Ak Din, Sibiryanın Türk uluslarını ortak bir ulusçuluk anlayışı ile birleşip Rusya’ya zarar vermeleri için yurt dışından desteklenen, Rusya’nın düşmanları tarafından tasarlanmış bir plandır. Bu yüzden Ruslar, bu din mensuplarına karşı büyük bir kovuşturma başladılar. Haddinden fazla şiddet kullanarak, kanlı bir şekilde Altay Türkleri'nin isyanını bastırdılar. Ak Din mensuplarına verdikleri idam cezaları bile bu dinin günümüze kadar yaşamasını önleyemedi.

EFSANEVİ KURTARICI: OYRAT HAN!
Ak Din’in ilk önderi Çet Çelpen ve eşi Kule Ak ve evlatlık kızı Çugul Sarok Çandık ile Üst-kan kasabasından 20 kilometre uzaklıkta ki bir ormanlık bir bölgede yaşıyorlardı. 1904 yılının Nisan ayında Çet Çelpen ve onun 14 yaşındaki üvey kızı Çugul beyaz atı ve beyaz kıyafeti ile dolaşan bir suvarinin hayalini gördüler. Bunu çevredekilere anlattılar. Ak Burhan olarak adlandırılan bu hayalet süvari, efsanevi kurtarıcı Oyrat Han’ın geri döneceğinin habercisi olarak kabul edildi. Çet ve Çugul, yanlarına gelenlere bunun müjdesini verdiler. Ak Din’in ilkelerini öğretip nasihatte bulundular. O gün bu gündür, Ak Din’in mensupları efsanevi kurtarıcı Oyrat Han’ın bir gün ortaya çıkıp, dünyayı kurtaracağına inanıyorlar.

Yeniçağ Gazetesi

ÖNERİLER;

Gök-Tanrı İnancının Bilinmeyenleri
Din ve Millet Kavramları - Akay Kine'nin Bilgileri Işığında
Gök-Tanrı İnancı üzerine Altay’da alan araştırması yaparak yüksek lisans tezini tamamlamış ve ‘Mevle-vilik’te Şamanizm İzleri’ adlı kitabını yayınlamış olan Günnur Yücekal Arpacı, halen bu konu üzerinde doktora yapmaktadır.
Yazarın bu yeni çalışması da, Akay Kine’nin verdiği bilgiler doğrultusunda, Gök-Tanrı inancının anlam-lar dünyası, dünya görüşü ve ritüellerine ek olarak din ve millet kavramlarının bir incelemesidir.

Türk inancındaki ulus-din yapısı, aşina olduğumuz milletsiz-din anlayışıyla, Türk tefekkürünün millet ile dini aynı hamurda yoğrulmuş inancının bir karşılaştırmasıdır.

“Uluslaşma süreci, mitolojilerin oluşmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Toplum, mitolojiyi, mitoloji ulusla-rı oluşturur. Mitoloji, o ulusun tüm değer yargılarını ve dünya görüşünü içeren millî bir anayasa ya da millî bir şifre gibidir. Mitolojide ne varsa, kültürde de o vardır.

Millete ait mitolojiyi unutturmak, bozmak ya da değerini düşürmek üzere adını kullanmak, bir toplumun ulusal kimliğini ve duruşunu yok etmek için kullanılan silahlardandır. Mitolojisinin, ulusal varoluş destanının aşağılanmasına ses çıkarmayacak hale getirilmiş bir ulus, toprağının verilmesine ve bayrağının indirilmesine de ses çıkarmayacaktır. Çünkü bayrak, vatan kavramları o ulusun mitolojisi ile içleri doldurulmuş simgesel ögelerdir.

Mitoloji yok olduğu anda vatan toprak, bayrak bir bez parçası, ulus da hiçbir ayırt edici özelliği bulun-mayan insanlar topluluğudur.

En önemlisi de ulusal idealleri, mitolojiler verir. Mitolojisi yok olan bir ulus, idealler uğruna ve kendi ürettiği, kendince yüksek olan değer yargıları ile hareket etmez. Sadece maddi menfaatler uğruna, yüksek de-ğerler ve erdemler olmaksızın hareket eder.”

“Siz Türkiye’deki kardeşlerimiz; iyi yaşıyorsunuz, dost yaşıyorsunuz, kendi devletinizi oluşturmuşsunuz, kendi yüce kültürünüz var, atalarınızın eski bilgi ve kültürünü koruyorsunuz. Bu nedenle siz Gök Tanrı ve Top-rak Ana önünde kutsallaşmışsınız.”
Altay’ın dini ve ulusçu önderi, Akay Kine






şöylede bir kitabı varmış, satılan yeri bulamadım ama google yazınca pdf olarak çıkıyor
Gök-Tanrı İnancının Bilinmeyenleri Din ve Millet Kavramları - Akay Kine'nin Bilgileri Işığında
http://imageserver.kitapyurdu.com/select.php?imageid=58388&isWatermarked=true

kitap alıntı

"Sözcükler gezginler tarafından yaratılmış, sonra etno psikoloji heveslileri
tarafından düşüncesizce benimsenmiş ve gelişigüzel kullanılmıştır.
Bu belirsiz sözcükler arasında en tehlikelilerinden biri Şamanizm
sözcüğüdür."1
Kadim Türk inancı genel olarak araştırmacılar ve bilimciler
tarafından"Şamanizm" olarak adlandırılmaktadır. Yabancı
kökenli -İzm- ekiyle "Şamanizm" kelimesi, hem bu inanca
mensup olan halkların diline hem de bu inancın mantığına
ve felsefesine ters düşmektedir.
Şaman, inanç önderinin adı olduğuna göre, din görevlisini
merkez alan bu adlandırma, bu inancın özüne aykırı­
dır. Daha çok din görevlisi yani rahip merkezli dinlerin etki
alanından gelen ya da bu dinlere mensup kişiler tarafından
incelenen Gök Tanrı İnancı, kendi özüne ve işleyişine aykırı
bir adlandırmaya maruz kalmıştır.
Bu inanç asla rahip merkezli değildir. Bu inançta, şamanlar
- Kamlar, en son ve nadiren sahnenin görünen yüzüne
1 (Arnold Van Gennep, El término “chamanismo” es peligrosamente vago, 1903,
s. 51)
Gök - Tanrı İnancının Bilinmeyenleri
çıkan kişiler olmuşlardır. Bu sebeple de Şamanizm kelimesi,
bu dini tanımlayan en son kelime niteliğinde kabul edilmelidir.
Kam, dinî bilgiyi aktaran kişi de değildir. Akay'm dediği
gibi “Tanncdıkta 6aşçı(ıkj, öğrencid^ oCmaz. Herkes Tanrı ’¿an
öğrenir”



ek

https://www.youtube.com/watch?v=59p4x4hNrfw


no: https://eksisozluk.com/burkancilik--1115696
kurkancılık, burhancılık (veya ak yang, altayca: ak jang, batılı literatürde: burkhanism).


tuvalarda bu sözcük doğrudan tanrı anlamında moğollarda ise iyi ruhları tanımlamakta kullanılır. ayrıca budizm ve lamaizm dönemlerinde buda'nın türkçe karşılığı olarak yer alır. türklerdeki ismi burhan olarak geçer. fakat akyang’ın temeli budacılıktan daha çok eski şamanist gelenektir. ak yang içerisinde ak burhan, yaşlı, beyaz saçlı, ak sakallı, beyaz giysili ve beyaz atlı bir adam olarak tarif edilir. büyük bir ihtimalle moğolların mitolojisinde önemli bir rol oynayan yaşlı beyaz adam (tsagan ebugen) ve türklerin mitolojisinde önemli bir rol oynayan korkut ata (dede korkut) ile de özdeşleştirilebilir.

1904-1930 yılları arasında altay bölgesinde ortaya çıkmış olan ve rus emperyalizmine karşı devrim özellikleri taşıyan dinsel ayaklanmanın ismi.

türk halklarının eski inancı tengriciliğin temelleri üzerine kurulmuş olan ak din aynı zamanda altay türklerinin rus egemenliğine karşı başlattıkları milli ayaklanmaları olmuşdur. rus yönetimin görüşüne göre ak din, sibiryanın türk halklarını ortak bir milliyetçilikle birleştirip rusya'ya zarar vermeleri için yurt dışından desteklenen, rusya'nın düşmanları tarafından tasarlanmış bir plandır. bu yüzden rusların çok ciddiye alıp, şiddet kullanımı ile kanlı bir şekilde son verdikleri bu ayaklanma buna rağmen günümüze kadar altaylıların kültüründe izlerini bırakmıştır.

ak din'in belki ilk önderi diyebileceğimiz kişi çet çelpen (ya da çot çelpanov), karısı kule ve evlatlık kızı çugul sarok çandık ile üst-kan kasabasından 20 km uzaklıkta bulunan bir ormanlık bölgede yaşıyordu. 1904 yılının nisan ayında çet çelpen ve onun 14 yaşındaki üvey kızı çugul beyaz atı ile koşan beyaz kıyafetli bir atlının hayalini gördüklerini anlatmışlardır.

ak burhan olarak adlandırdıkları bu figürün hayalini, efsanevi kurtarıcı oyrat han'ın geri döneceğinin habercisi olarak değerlendiren çet ve çugul, yanlarına gelenlere bu haberin müjdesini veriyor, ak din'in ilkelerini öğretip nasihatlerde bulunuyorlardı.

çet çelpen'in öğretisine göre, ruslarla beraber yemek yemek, onlarla dost olmak yasaktı. hatta rus parası bile kullanılmamalıydı. 20. yüzyılın kamları tengriciliğin içine birçok mantıksız uygulamalar soktukları için çet'in görüşüne göre onlar şeytan işleriyle uğraşıyorlardı. onların davullarını, elbiselerini ve asalarını ateşte yakarak gerçekleri görmeyi sağlamak lazımdı. tanrıya hoş kokulu otların dumanı, süt, şarap ve kımız gibi şeyler de kurban sayılabilirdi. eğer bu inancın etrafında birleşirlerse, rus zulmünden kurtulmak da mümkün olacaktı. çet ve çugul artık sürekli tereng vadisi'nde toplanan binlerce altaylılara vaazlar vermeye başlamışlardı.

çet çelpen bütün vaazlarını çok güzel bir hitabeti olan evlatlık kızı vasıtasıyla yapıyordu. bu kızı dinlemek için binlerce kişi toplanıyor, zamanla hatta on binlerce taraftarları oluyordu. ruslar için bu gelişmeler, hakimiyetinin altaylarda tehlikeye girmesi anlamına gelmekteydi. 1904 temmuzunda binlerce altaylı tören için çet'in çadırı etrafında toplanmış, genç kızın ateşli vaazını ve ilahilerini dinlerlerken, ibadetle meşgul bu silahsız insanların toplantısına rus askerleri bir baskın gerçekleştirdiler. çet, karısı, kızı ve ileri gelen yirmi yoldaşı tutuklandı. rus hükümeti altaylı ak dincilerin mal ve mülklerini yağmaladılar. çet ve yoldaşları ağır ceza mahkemesinde yargılandılar. o zaman rus devlet duması'nda bulunan bazı liberal görüşlü kişiler ve avukatlar onların savunmalarını üstlenip, ölüm cezasından kurtulmalarını sağladılar. ancak iki yıl sonra 1906 da, ak din hareketi artık saldırganlığını yitirdikten sonra çet çelpen biysk hapishanesi'nde ölmüş ve kızı çugul tekrar serbest bırakılmıştır.

çet ve çugul'un tutuklanmasında sonra, moğolistan'da uzun süre tercüman olarak çalışmış olan tırıy akemçi ak din hareketinin en meşhur yarlıkçı sı olmuşdur (ak din'in önderi ve vaazcısı). moğolistan'da budizmden etkilenmiş olan tırıy bu dönemde bazı budist uygulamaları da ak din'e aktarmıştır (örneğin ziller). bu dönemde neredeyse tüm altaylılar bu dine katılmışlardır.

altaylılardaki bu hevesten ilham alarak, 1918 yılında gregorii choros-gurkin ve bazı diğer altaylı önderler birlikte yeni bir "oyrat cumhuriyeti" kurmak hedefi ile "karakorum yerel komitesi"ni (karakorumkaia okruzhnaia uprava) kurmuşlardır. tasarlanan bu oyrat cumhuriyeti'nin sınırları sadece altay bölgesine kısıtlı değil, komşu olan diğer türk toplulukların (tuva ve hakas bölgeleri) topraklarını da içine almaktadır. bu girişimlere de 1921 yılında bölgeye ulaşan bolşevikler ebediyen son vermişlerdir.

ak din tengricilikten, göktanrısı tengri'yi ve üç dünya kozmolojisini tanımaktadır: bunlar gök alemi, yeryüzü ve yeraltı alemleridir. "ak" kelimesi gök (tengri) ile ilgilidir, ve ak din'de önemli bir yeri vardır. şamanlar gök aleminin temsilcisi değil, yeraltı aleminin temsilcisi olarak görülür ve bu yüzden lanetlenirler. ancak ak din'de sözlü mitolojiden tanılan kahramanlar tanrısal varlıklar olarak ilave edilmiştir, ve tengriciliğin şamanist özellikleri eksiktir.

kaynak: vikipedi

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Feamer said:

ezbere konuştuğunuz için oluyor bunlar, 56 sayfa olmuş her 10 sayfada başa sarıyor

timur muaviyenin soyundan gelenlerin mezarları ile uğraşırken veya beyazite senin neren türk anan baban soysuz diye laf sokarken hangi kabileden bahsediyor acaba? bilmiyor mu ki ne kendisi nede üzerinden meşrutiyet kazandıkları cengiz iddia edikleri kabile ile olan bağlantıları ya yok ya çok muallak?

hayır her şeyi geçtim adam orhun anıtlarında, budunları, aşiretleri falan sayıyor sonra onlara hitaben tümüne konuşuyor?

avrupalı kabileler için o önerme geçerli olabilir ama germen öncesi kelt kabileleri bile birbirlerinden ayrı yaşamalarına rağmen savaş ve dış tehditlere karşı veya kanat önderlerinin çağrılarına karşı çok rahatça birleşip, ortakça sorunsuz hareket etmiştir. ki buda zaten aşiret üstü bir "millet" kavramı olmadan yapılacak bir şey değil

olmadığı için zaten arap kabileleri başarısız oldu, Yugoslavya yıkıldı , latin amerikalılar kanı hızında medenileşiyor en ufak bir yalpalamada sapıtıyorlar


Saçmalık üstüne saçmalık yığıyorsun. Saçmalıklar ormanı yani bütün saçmalıklarını ele almak bile ciddi zaman kaybı. Timur'un Orhun yazıtlarını bildiğini iddia etmek tarihsel olarak imkansız. Böyle bir ima bile saçmalığın daniskası. O dönemde runik alfabeyi okuyan yok. Bitmiş, gitmiş en aşağı 4 asır geçmiş.

Diğer meseleye gelirsek Timur, meşruluk kazanmak için soyunu Cengiz Han'a dayandırıyor. Cengiz Han malum "Moğol" Bu tip bir siyasi hamle yapan Timur'un "TÜRK MİLLİYETÇİSİ" olduğunu iddia etmek komik bir saçmalık. 19. ve 20.yy'a Milliyetçilik damga vurdu hadi o dönemde normal karşılayalım. 21.yy'da Feamer senin saçmalama derecesinde Türkçü olmana idrak olarak yetemiyorum.

Örneğin Kürşat ismi böyle bir isim Çin kaynaklarında yok. Kürşat hikayesinde geçen isim Jiesheshuai, okunuşu daha da garip. Atsız tabii bu ismi alıyor "KÜRŞAT" yapıyor ve o dönemden beri popüler.Çin kaynaklarında saray basma mevzusu kısa iki pasajdan oluşuyor. Jiesheshuai ve adamlarından mürekkep bir hikaye. Atsız bu iki pasajdan edebi bir saçmalık yaratıyor. Bugün hala Kürşat Türkçüler ve Ülkücüler arasında popüler bir isim.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

okuduğunu anlamıyorsun ki ben ne yapayım, nerede öyle bir iddia var?
hepsi birbirinden bağımsız olarak, içinde oldukları duruma göre böyle refleksler sergiliyor diyorum. sen anlayabildiğin kadarı ile kafanda kurup laf yetiştiriyorsun. kürşat ile ne alakası var. üstelik zaten "kürşat" bile zaten sözel anlatımın içinde olan tarihi veya yarı tarihi unsurların yeri geldiğinde milliyetçilik için kullanılacağı iddiamı destekliyor ve zaten son tartışma konumuzda bu

tabi böyle bir kavram sana uzak olduğu için okurken orayı atlamış olabilirsin, normal daha önce duymamış olabilirsin ama

bilmediğin konu ise niye salça oluyorsun?

vs. vs. cahiller ile vakit harcamıyorum artık, üstelik okuduğunu anlamayan cahillere hiç bulaşmıyorum


bu arada das kapital den dünya tarihi öğrenen biri vardı kimdi o, baya makale gibi yazmıştı? geçen aklıma geldi ama aramaya üşendim
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

hayır, konu hakkında lise kitabından hallice bilgisi var, kalkıp kürşat satıyor bana. konu ile alakası olmadığı gibi hiçbir yerde geçmeyen bir bilgi gerçekten bilmiyor olduğumu mu düşünüyorsun?

üstelik zaten, olayın anlatılmasındaki ana fikir, feodallerin sopuyla sidik yarışı yapması gibi değil, "bizim uefa kupamız var" gibi bir durum da değil. adamın o hikayeyi kurgulamasındaki amaç, orada en imkansız ve olasılıksız durumda dahi özgürlüğün ve ideallerin için canını hiçe saymaktan çekinmeme ahlakının hikaye olarak sunulması ki zaten dede korkut özelinde diğer bir çok halkın benzer destan-hikayeleri var çok hayret edilecek bir durum değil yani. zaten mekanın "çin sarayı" sayılarında katlanmasında ki amaç da bu dramatik etkiyi artırmak.

benzer durumlar roland destanında da var, müslümanların ordusu sağdan sola derinliğine alabildiğince uzanan kalabalık olarak, hristiyanlar ise az sayıda şövalye olarak anlatılır hep.

işin doğası budur ama işte allame kesildiğin konunda o kadar cahilsin
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 1 ay sonra ...
şöyle bir şey varmış,
16. yy'da türkçenin latin alfabesi ile yazılması
https://eksisozluk.com/16-yyda-turkcenin-latin-alfabesi-ile-yazilmasi--4633350?p=1


http://imgim.com/image/e4auwkbmrlx01.jpg
http://idora.milliyet.com.tr//OnedioGallery/Detail/2016/11/22/1830_pt1_3.jpg
https://books.google.co.uk/books?id=lh08AAAAcAAJ&redir_esc=y&hl=tr
https://play.google.com/books/reader?hl=en&id=av5GAAAAcAAJ&output=reader&printsec=frontcover&pg=GBS.PA657

said:
bartolomeo georgieviz’in 1555 yılında yazdığı de turcarum moribus epitome kitabında geçendir. türkçe'nin o yıllarda latin alfabeleriyle yazılmış hali bir hayli şaşırtıcı. yoldaşım kelimesini gioldassum diye yazmışlar mesela.

ufaktan açıklayayım, o dönemde bir türk ve hristiyan arasında geçen bir diyalog var resimlerde. başlığı turco olanlar türkün söyledikleri, christian olanlar da hristiyanın söyledikleri. eğik yazıyla yazanlar türkçe, altta da çevirileri bulunmakta.


gibi gibi...


de turcarum moribus epitome
https://eksisozluk.com/de-turcarum-moribus-epitome--2554874

said:
"türklerin adetleri üzerine bir özet" olarak türkçeleştirebileceğimiz bu eser 1555 tarihinde bartolomeo georgieviz tarafından latince kaleme alınmıştır. önsözü kısa bir epistula'dan yani mektuptan oluşan bu eserin ilk bölümü türklerin ritlerine ve seremonilerine ayrılmış olup ilk sayfası şudur:


yukarıda da görülebileceği gibi, şöyle başlar eser: "türklerin, dillerinde meschit denen, ziyadesiyle büyük ve gösterişli tapınakları vardır..." ("habent templa satis ampla, & sumptuosa, ipsorum lingua meschit apellata...") her şey tanımla başlamalı diyor ya cicero, işte bartolomeo türkü her şeyden önce mescidiyle tanımlıyor, bu açıdan önemli benim için.

metnin ziyadesiyle ilgimi çeken kısmı ise 92. sayfasında yer alan "pietas graecorum & armeniorum" yani "rumların ve ermenilerin sadakati" başlıklı bölüm oldu. konuşuruz sonra.


ekşi devam

eserin 68-73. sayfaları:
http://i51.tinypic.com/2coj0qb.jpg
http://i54.tinypic.com/c0xi0.jpg

bu sayfalarda osmanlı'daki selamlaşma ve vedalaşma örneklerinden bahsediliyor. alttaki parantez içi "()" ifadeler çevirim, köşeli parantez içi "[]" ifadeler ise yorumlarım.

salutatio turcarum, persarum, & arabum, haec est
("türklerin, perslerin/acemlerin ve arapların selam vermesi şöyledir")

sellam aliech tsultanum
pax tibi princeps
(anlaşılıyor herhalde ama yine de çevirelim: "selamun aleyküm sultanım/efendim")
[burada selamet'in pax terimiyle karşılanmış olmasına dikkatinizi çekerim, ayrıca buradaki "sultan" yani latincesiyle princeps, "padişah" değildir, halkın içindeki müslüman türklerdir. bizim bugün de birbirimize "efendim" diye hitap etmemizi düşünün, bu yüzden buradaki princeps'in "efendim" şeklinde de çevrilebileceğini söyledim. ifadeyi merhaba azizim şeklinde de kullanabiliriz.]

sellam aliech baba
pax tibi pater

sellam aliech ana
pax tibi mater

metnin devamında karşılaşılan kişinin değerine göre selamın şekillendiği söylenir.

responsio eorum
("onların [türklerin, perslerin/acemlerin ve arapların] cevap vermesi")

alechmi sellam rahmatullah
et tibi quoque pacem donet misericors deus
("bağışlayan allah sana da selamet/esenlik versin")

berechyat tseudigam
benedictionem. amice mi
("hayırlı olsun dostum")

dialogus interrogationum, et responsionum turcae cum christiano. et primo turca ad christianum hoc modo.
("türkün hıristiyanla soru-cevap şeklindeki diyaloğu. ilkin türk hıristiyana şöyle der")

handa gidertsen bre giaur?
quo vadis o christiane?
("nereye gidersin bre gavur?")
[yazar gavur'u latinceye hıristiyan diye çevirmiş, buna dikkat]

responsio christiani
("hıristiyanın cevabı")

stambola giderum tsultanum.
constantinopolim versus pergo princeps.
("istanbul'a gidiyorum efendim")
[yukarıda bahsettiğim "tsultanum/princeps"in halk arasında efendim anlamında kullanıldığına ilişkin değerlendirmem örnekleniyor, daha iyi anlaşılıyor.]

turca.
("türk")

ne issum var bu memleketten?
quid negotii habes in his regionibus?
("ne işin var orada/o memlekette?")
[aslında latincesinin tam türkçesi şudur: ne işin var o diyarlarda?]

christianus.
("hıristiyan")

bezergenlik, ederum, affendi,
mercaturam, exerceo domine.
("ticaret/alış-veriş işim var, efendim")
[burada dikkat çeken husus bugün kullandığımız "efendi" teriminin latinceye "domine" şeklinde çevrilmiş olmasıdır, bu "tsultanum" teriminin karşılığı olarak belirlenen princeps terimiyle aynı saygınlığı ifade ediyor.]

vel
("veyahut")

maslahatom var, anadolda.
mihi negotium est in asia
(işim var anadolu'da)
[yazar "anadolu" isminin latincesi olarak "anatolia"yı değil, asia'yı kullanıyor. şahsen "anatolia" teriminin en eski latince kullanımının tarihini araştırmadım, sonradan kullanılmaya başlanmış ya da yazar anadolu'ya asia demeyi tercih etmiş olabilir.]

turca.

ne habar scizum gilerden?
quid novi fertur in vestris partibus?
("sizinkilerden ne haber?")

christianus.

hits neste bilmezem tsaa dimege.
nescio quid novi scire cupis, ut dicam tibi.
("sana ne diyeceğimi, neyi bilmek istediğini bilmiyorum.")

turca.

gioldassum varmi tsenumle?
est ne tibi comes?
("var mı bir yoldaşın?")

christianus

ioch, ialanuz, gheldum,
non, sed solus, veni.
(yok, yalnız geldim.)

turca

benumle gelutmisun?
mecum placet ne venire?
("bana gelmez miydin?")

christianus

rachmider tsenum iataghem?
est ne procul tuum hospitium?
("uzakta değil mi senin konak?")

turca.

iachender bundan gustereim tsaa.
prope est, hinc ostendam tibi.
("yakındır buraya, göstereyim sana")

christianus.

gel ghusteriuere allaha tseuertson.
veni ostende, si deum amas.
("allahını seversen, gel göster")

turca.

kalch iochari tur bonda.
erige te sursum, sta hic.
("kalk yukarı, işte orada")

christianus.

hanghi daraftan der bilmezum.
in qua parte est, nescio.
("hangi tarafta, bilemiyorum/seçemiyorum.")

turca.

tsag eline bacha ghun doghutsine.
ad dextera respice ad orientem.
("doğuya doğru, sağ tarafa [baksana].")

christianus.

bir buch evv atsarghibi gurunur omider?
una alta domus taquam castellu apparet, illudne est?
("şato gibi bir ev görünüyor, kocaman, o mu?")

turca.

gercseksen oder, iaken deghilmi?
verus es, illud est, ppe nonne est?
("gerçekten odur, yakın değil mi?")

valedictio
("vedalaşma")

christianus.

alaha tsmarladoch tseni, ben oraa gitmezom.
deo commendo te, ego illae non ibo.
("allaha emanet ol / allahasmarladık. ben oraya gitmeyeceğim.")

turca.

bre neden korkartso? nitcie gelmetso?
he quem times? quare no venis?
("bre neden korkarsın, niçin gelmezsin?")

christianus.

benum iolum oraa deghelder.
meum iter illac non est.
("benim yolum orası değildir.")

turca.

vargeth tsagloga eier ghelmesen.
i bonis avibus, si non vis venire.
("gelmiyorsan eğer, yolun açık olsun.")

christianus.

gegsien hair oltson.
nox fausta tibi fit.
("gecen hayır olsun / hayırlı geceler")

turca.

aghbate hair oltson. ben kurtuldom tsoch succur allaha.
et tibi foelicior. ego liberatus sum, summa laus deo.
("senin de gecen hayır olsun. kurtuldum allaha çok şükür")

bu sayfalardan anlıyoruz ki, en azından 1555'lerde osmanlı'da kullanılan dil latin alfabesine aktarıldığında, günümüzde rahatlıkla anlaşılabilir. ancak itiraf etmem gerekir ki, hıristiyanın müslümanın sorularına cevap verirken "sultanım", "efendim" hitabını kullanması gibi, müslümanın da hıristiyana cevap verirken aynı hitabı kullanıp kullanmadığını bilmiyorum. bu döneme özgü, yazılı ya da yazısız bir kural olabilir.

sonra devam ederiz yine.



ekşi

ikinci kitaptan. (1794 tarihli olan) sayfa 660 idi galiba, arkadaşın verdiği sayfa. muhteşem, okuyup okuyup gülüyorum tarihi türk karı koca kavgasını.

evvelki mükamele karı ile koca arasındadır.

+ bugün eve kimse gelip beni aradı mı?
-beli, seni dayımın oğlu aradı.
+daha bir gayrı kimse gelmedi mi?
-hayır ben gayrı kimse görmedim.
+doğrusunu söyleyim mi? adamlar şimdi başka olmuşlar. söz veriyorlar ve sözlerinde durmayorlar.
-niçün ne oldu sana.
+bugün kardaşım buraya gelip bana ahçe getireceğdi.
-sana birşey söyleyim mi? ama gücüne gelmesin.
+söyle.
-senin kardasında iş yok (aksdjhasbgcydsuhjckasdjch)

+nicun?
-ya bize öte gün erriği rengi unuttun mu
+o latife idi.

-hiç öyle latife olur muü? az kaldı çocuğun gözünü çıkara yazdı.

+ben çok karı gördüm amma senin gibi korkak bir karı görmedim.

-aferim! sen kardaşına sahabetlik eyle, bakayın sonun nereye varacak.

+ben kardaşıma sahabetlik etmem, lakin doğrusunu söylerim.

+eğer hepisi senin gibi doğru söyleyeceg olsa işimiz tamam olur udu.

- niye beğenemedin mi?
+bak koca sana bir şey söyleyim, bize saçı uzun aklı kısa derler, lakin bilmem sizin mi aklınız kısa yoksa bizim mi?

-allahı seversen koyver beni rahat, zira işim çok.

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 2 hafta sonra ...
"Tatar Ramazan" said:

Muazzez hnm prof değil ancak Sümer tabletllerinin okunmasında büyük pay sahibi, prof Tekin ve kocası bu tabletler ve pek çok veriyi birleştirerek ayrıca Harvardın kütüphane imkanlarıyla puzzlenin parçalarını yerine koyuyorlar adeta. Ortadoğu tarihini ve dinlerin peygamberlerin uluların hepsinin kaynaklarını çıkış noktalarını ortaya koyuyorlar, hatta bazı konuları tvde anlatmıyor tepki çekeceği için.


https://twitter.com/ilkebaraninan/status/1000079633855975426

ben bilmem ama şöyle bir iddia var.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

var ama iddia sahibi kim?

wiki bu şekilde vermiş

https://www.wikiwand.com/tr/Muazzez_%C4%B0lmiye_%C3%87%C4%B1%C4%9F

said:
İlkokula Çorum'da başladı. Daha sonra ailece Bursa'ya taşındılar. Bursa'da özel bir okul olan Bizim Mektep'te Fransızca ve keman dersleri aldı. 1926'da sınavla Bursa Kız Muallim Mektebi'ne (Bursa Kız Öğretmen Okulu) girdi. 1931 yılında mezun oldu ve babasının da öğretmenlik yapmakta olduğu Eskişehir'e tayin oldu. Eskişehir'de öğretmenlik mesleğini dört buçuk yıl yaptı. [kaynak belirtilmeli]

15 Şubat 1936 tarihinde Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Hititoloji bölümüne kaydoldu. Nazi Almanyası'ndan Türkiye'ye iltica etmiş olan ve Ankara Üniversitesi'nde dersler veren Prof. Dr. Hans Gustav Guterbock'dan Hitit Dili ve Kültürü derslerini, Prof. Dr. Benno Landsberger'den Sümer ve Akad Dilleri ve Mezopotamya Kültürü derslerini aldı. 1940 yılında Ankara Üniversitesinden mezun olduktan sonra İstanbul Eski Şark Eserleri Müzesi Çiviyazılı Belgeler Arşivine uzman olarak atandı. Aynı yıl Kemal Çığ ile evlenmişti. Müzede çalıştığı 31 yıl boyunca meslektaşı Hatice Kızılyay ve Dr. F. R. Kraus ile birlikte müzenin deposunda bulunan Sümer, Akad ve Hitit dillerinde yazılmış on binlerce tableti temizleyip, sınıflandırıp numaralandırdı, 74.000 tabletten oluşan çivi yazılı belgeler arşivini oluşturdu, 3.000 tabletin kopyasını yapıp katalog halinde yayımladı.[kaynak belirtilmeli]

1957'de Münih'teki Oryantalistler Kongresi'ne katıldı. 1960'da Heidelberg Üniversitesi'nde altı aylık bir çalışma yaptı. 1965'de Roma'da sergilenen Hitit sergisini bu şehirden alarak Londra'ya götürdü. 1972'de emekliye ayrıldı. [kaynak belirtilmeli]

Sümer çivi yazısı
Sümer çivi yazısı
Emeklilikten sonra bir süre yurtdışında yaşayan Muazzez İlmiye Çığ, 1988'de Philadelphia'daki Asuroloji kongresine katıldı. Prof. Kramer'in History Begins at Sumer adlı kitabını Türkçeye çevirdi ve kitap 1990'da “Tarih Sümerle Başlar” adıyla Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlandı. Kitabın çok ilgi görmesi üzerine 1993'te çocuklara yönelik Zaman Tüneliyle Sümerlere Yolculuk da dahil Sümer ve Hitit kültürlerini tanıtan 13 kitap yazdı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 2 ay sonra ...
Muazzez İlmiye Çığ, maalesef bilimsellikten uzak bir hocaydı. Güneş Dil Teorisi kuşağı insanıdır.

Kimin söylediğine bakmaya gerek yok. Google Scholar açın bakın Muazzez İlmiye Çığ'a kim veya kimler referans vermiş.

Birde Veysel Donbaz hocaya bakın.

Veysel Donbaz, uluslararası hakemli ve prestijli bir çok dergide makaleleri olan bir insan.

Ancak Muazzez İlmiye Çığ'ın böyle bir olayı yok.

Veysel Donbaz'ın adının Al Jazeera sayesinde geniş kitleler tarafınca duyulması ayrıca hazindir.



Halil İnalcık ve Muazzez İlmiye Çığ karşılaştırması ise yanlıştır. Halil İnalcık alanında son derece donanımlı bir çok dilde eser vermiş Chicago üniversitesinde öğretim üyeliği yapmış, rüşdünü ispatlamış bir hocadır.

Google Scholar'a girip yine basit bir tarama yaptığınızda örnek olarak

The Ottoman Empire: conquest, organization and economy

adlı eserine 68 atıf yapılmış.

Atıf yapanların ezici çoğunluğu yabancı ve farklı ülkelerden.

1967 yılında TTK tarafından yayınlanan

Adaletnameler'e bile 67 atıf var ve ona atıf yapan yazarların eserleri prestijli yayın evlerinden çıkmış.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 2 hafta sonra ...
eski ama güzel hazırlanmış, resimli falan

https://www.youtube.com/watch?v=3LdNJvVbqlQ
https://www.youtube.com/watch?v=o6w8x9IXxrE

yasin dediği bu galiba

https://www.youtube.com/watch?v=7SrgRxJRgGU


https://www.youtube.com/watch?v=qirb_pB65yE
https://www.youtube.com/watch?v=eQ0mObEJUoM
https://www.youtube.com/watch?v=uQ9pf8hSs48

https://www.youtube.com/watch?v=7Ff9eoM4yFQ
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Suark said:

ilk videoda neandertalle sapiens karışmaz dioda karışıyor diye biliyorum ya?
pek bi yanlış şeyler söyledi sanki orda


DoGMeaT said:

e abi uzmanlıgı olmayan konularda ileri geri konuşunca böyle olyo işte


Yo haklı, normalde karışmıyor. bir çok sebebi var bunun.
ama istisna bir kaç örnek bulunmuş ( sibiryadaydı yanlış hatırlamıyorsam denisova mağarası olması lazım) keza katırlarda da bu durumun istisnaları oluyor. ama genel bilimsel kanı istisnaların dışında karışma söz konusu olmadığı, soylarının devam edemediği.
yuval noah harari sapiens kitabında bahsediyodu bundan hatta ten uyumsuzluğuna kadar falan getiriyodu sdf
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

https://www.ntv.com.tr/turkiye/kanitlandi-neandertal-geni-tasiyoruz,0-fjfcjbekyNIgIAUetJcg


ten uyumsuzlugu mevzusuna şöyle değiniyor o kitap :
Neandertheller'in neden yok olduğuna dair kabul gören 2 kuram var :

1) homo sapien'ler kavga dövüş bunların soyunu kırdı

2)herkes beraber yaşadı zamanla evlenip çocuk yapa yapa ortaya karma bişi çıktı ne neanderthel kaldı ne bişi. biz işte bu karışımın sonucuyuz.


soykırım argümanını savunanlar neanderthle ve homo sapien'lerin sevişmesini abes buluyor, insanların koku-anatomi vb sebeplerden neanderthlelerle sevişmek istemeyeceğini savunuyorlardı , ama sonra işte o yukarıdaki araştırma ortaya çıktı


yani kimseye taş atmış olmayim ama bi kısım atamız neanderthel fln demeden bambam takmış geçmiş


günümüzdeki yorum : hem soylarını kırdık, hemde kenardan kenardan götürdük, çoluk çocuk yapıp aile kurduk.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

abi o yüzden ciddi bişi öğrenmek istediğinde popüler tarih ile uğraşan bu amcaları değil , uzmanları dinlemek-okumak daha verilmli


vidyolardan yola cıkınca türk ırkı hakkında bir sunum hazırlamış celal hoca
şeması kaba olarak şöle:

homosapiensler'den ırk tanımından girdik
japonlar kızılderililer akrabamız oldu
araya anektodlar serpiştirdi bol bol
ve kürt-türk kardeşliğinin zaruriliğine ve kaçınılmazlığına değinerek bitirdik.



araya bol bol resmi tarih görüşü serpiştirmeyi unutmayalım yalnız,çünkü anarşist değiliz.



sıkıldım ayol dinlerken.

celal abi lütfen bana kaybolmuş okyanuslardan bahset, ağrı dağının oluşumundan bahset, aklımı al celal abi ,ama böyle gelme
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...