Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Türk kimliği


Feamer

Öne çıkan mesajlar

Neden tam da benim kastettigim zamanda kastettigim yerleri gostermeyen haritalari paylasiyorsun ki? Yani Italya'daki Ostrogoth kralliginin haritasini paylasana kadar soyle bir 6yy Dogu Avrupa haritasi koyalim da anlasilsin ne neymis ne degilmis.

https://en.m.wikipedia.org/wiki/Antes_(people)#/media/File%3ASlavic_peoples_6th_century_historical_map.jpg

Resim cikmazsa urlden bakabilirsin, telefondan bu kadar yapabildim.

Hani 5 ayri harita koyup varmaya calistigin cikarim 1 haritada var surada. Ha neye gore cizilmis harita? Bilmiyorum, digerleri de birseye gore ciziliyor sonucta, ben de onlara gore konusuyorum sonucta, en nihayetinde bunlari ortaya cikaran akademisyenlere bagliyim.

Sklavenler hakkinda 1 tane kaynak var demissin, -ki 1 tane yok ve yaptigin alintilarda da bizans accountlarindan cogul olarak bahsediyor- ama oncesinde de Slavlarin savasamadigi, ormanlarindan cikamadigi iddiasini Suriyeli 1 patrigin accountunun ustune insa etmissin. Ayrica Sklavenlerin varligi neden supheli olsun ki? Supheli olduguna dair bir belirti goremiyorum o alintida.

Birincisi Slavlar ormanlarindan cikmak zorunda degil, neden boyle bir gosterge var ki elimizde? Ikincisi, sadece ormanda yasamiyorlar zira Ukrayna stepleri pek de ormanlik degil. Ucuncusu, ormandan cikmis olsalar gerek ki Balkanlar'a Avarlar'dan once inip kimeri Bizans'i yagmalamis, kimileri Bizans ordusunda savasmis. Justinian zamani diye belirttim, tarih de verdim. Hirvatlar Dalmacya'ya indiklerinde de oradaki Avar hakimiyetine son vermisler. Buradan savastiklarini da anliyoruz.

Hani Avar hakimiyet alani oyle ahim sahim buyuk degil, oraya inerken Karpatya ve Ukrayna'daki Slavlari ittirmisler, bir kismini da hakimiyet altina almislar ama Bohemia ve Polonya'daki Slavlar uzerinde bir etkileri oldugunu sanmiyorum.

Balkanlar'a gelen Slavlarin ne kadari Avarlar'dan once, ne kadari esnasinda, ne kadari sonrasinda sorusunun cevabini veremiyorum zira kaynak ya da bulgu yok. Elimizdeki ipuclarini birlestirirsek cogunlugu esnasinda gelmis gibi gozukuyor. Once gelenler de cogunlukla Avarlar'dan kactiklari icin gelmislerdir herhalde.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Avarlar konusunda yanildigim noktalar varmis.

Buyuklukleri konusunda farkli farkli haritalar var, Google'da "Avar Empire" yazinca farkli farkli haritalar cikiyor ve kimi Bohemya hatta Almanya iclerinde dahi gosteriyor. Kafam karisti.

Ayrica Samo'nun Imparatorlugu da (Moravya'da kurulan Slav imparatorlugu) Avarlar'a karsi ayaklanmalari suretiyle kurulmus. Ben nedense hep Kutsal Roma Imparatorlugu'na karsi diye biliyordum. Yani Avarlar'in Bati Slavlari uzerindeki etkisi konusunda yanildigim kesinlesmis oldu boylece. Diger maskulen Slavik unvanlardan farklilik gosteren Lehce'de "Bay" anlamina gelen "Pan" sozcugu ve Hirvatca'da da lord gibi bir unvan olarn "Ban" da Avarca "Bayan" gibi birseyden falan mi geliyor acaba?

Yeteri kadar bilgim olmadan konusmusum, bu yuzden ozur diliyorum.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 3 hafta sonra ...
boşnak mevzusunu ne zamandır yazayım yazayım diyorum ama elim gitmiyordu

metamatik hesabı yaparsak,

bölgeye -boşnakların yaşadığı bölgeden bahsediliyor, balkanlar veya kuzey romanya değil- slav kabilelerinin kendi başlarına girişleri tarihi kayıtlar olarak en erken ms.700 civarını gösteriyor, ama ms.800 ve sonrası bölgeye yayılma ve kültür yayılması için daha olası

şimdi ms.700 öncesi en az 2000 yıl bölgede yaşayanlar var, ms. 700 sonrası -arada yaşan bizans ve diğer ülkelerin hakimiyetlerine girilmesini saymıyorum, 1200 yılı civarı bir müstakil bosna krallığı da var- 1463 yılında osmanlı idaresine geçiyor

yani, arada diğer devletleri saymazsak -ki arada çok değişiklik oluyor- ve 1463-700=763 yıl, osmanlıdan 1878 yılında çıkıyor 1878-163=415 yıl

yani kabaca tarihleri yazarak böyle bir sonuca varabiliyoruz.

son not: İliryalılar dışında bölgenin yerlisi olduğunu da not düşmek lazım.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

konu ile direk alakası yok ama yine dursun bir yerde,

"ekşiden alıntı" said:

mhp'nin 1969 yılındaki ünlü kongresinde eğer kazanan türkeş değil de atsız olsaydı bugün bambaşka bir milliyetçi profili olabilirdi. kesinlikle daha modern ve seküler olurlardı. kafa karışıklığı giderilirdi.

soner yalçın güzel yazmıştı:

"kongre iki gün boyunca hayli hareketli geçti. kongre başkanı orhan kaleli bile divandan istifa etmek zorunda kaldı. türkçülerin simgesi "tanrıdağı"nın yanına, islamiyet’in simgesi "hiradağı" eklenip yeni bir slogan üretilmişti: "tanrıdağı kadar türk, hiradağı kadar müslüman."

zamanla, "tanrı türk’ü korusun" pankartının yerini de "kanımız aksa da zafer islam’ın" alacaktı! benzeri islami simgeler, türkçü gruptan "türkler araplaştırılmak isteniyor" şeklinde tepki aldı.

nihal atsız ekibi, kongrede direkt türkeş’i hedef aldı. aslında nihal atsız ile türkeş’in dava arkadaşlığı çok eski yıllara dayanıyordu.

türkeş daha kuleli askeri lisesi’nde öğrenci iken nihal atsız ile tanışmıştı. onu öğretmeni bilmişti!

1944 türkçüler davası’nda birlikte yargılanıp hüküm giymişlerdi. şimdi ise karşı gruptaydılar. nihal atsız ekibi, kongrede hep benzer sözleri söylediler türkeş’e:

"sen git güvendiğin araplara biat et!"

"oy toplamak için arap develere bin!"

sonuçta, nihal atsız grubu, kongreyi kaybetti. türkçüler ellerindeki parti kimliklerini kürsüye doğru fırlatarak salondan ayrıldılar.

nihal atsız, gazetecilere şu açıklamayı yaptı:

"mhp’de allah, tanrı’yı kovdu!"

türkçülük, osmanlı devleti’nin son döneminde doğmuş; cumhuriyet ile birlikte dirilmiş; 1969 kongresinde öldürülmüştü!"
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

eski bir haber ama olsun

Musa Anter ve Kemal Burkay Kürt değil, Türkmen çıktı

said:
Gazi Üniversitesi’nden bir grup bilim adamı Bingöl-Muş-Varto üçgenindeki aşiretleri araştırdı. Bölgede iki kardeşten birinin kendisini Türk, diğerinin Kürt olarak tanımlanmasından etkilenen ekip, elde ettiği bilgileri Osmanlı arşivleriyle karşılaştırdı.


http://www.hurriyet.com.tr/musa-anter-ve-kemal-burkay-kurt-degil-turkmen-cikti-12330749


Araştırma sonuçları, tartışılan açılım meselesinde kafaları daha da karıştıracak gibi: Kürt aydınları olarak bilinen Musa Anter ve Kemal Burkay’ın aslında Türkmen aşiretinden olduğu tespit edildi. 19. yüzyılda kadınların kocalarını boşama hakkına sahip olduğu belirlendi. Bu arada 718 yıldır saklanan, Alevilik tarihinin en eski görsel materyaline ulaşıldı.

Gazi Üniversitesi’nden bir grup bilim adamı Türklerin Anadolu’ya ilk geldiği Bingöl-Muş-Varto üçgeninde aşiret araştırması yaptı. 3 il, 5 ilçe ve 17 köyde 42 kişiyle görüşen akademisyenler, ulaştıkları “sözlü tarihi”, 15 bin sayfalık Osmanlı arşiv belgeleriyle karşılaştırdı ve Türkiye’nin uzun süredir tartıştığı üç açılıma kadın, Alevi ve Kürt açılımlarına katkı sağlayacak üç ayak çıktı ortaya.

Prof. Dr. Alemdar Yalçın’ın koordinatörlüğündeki 12 kişilik ekibin Osmanlı tapu tahrir kayıtları ve mühimme defterlerinde (Divan-i Hümayun toplantılarının kayıtları) rastladıkları en ilginç ayrıntı, Kürt aydınlar Musa Anter’in aşireti Anter aşireti ve Kemal Burkay’ın aşireti Şadıllı aşiretinin Türkmen orijinli olduğu. Bölgede benzer zıtlıklara sık rastlandığını kaydeden Prof. Yalçın ilginç bir örnek veriyor:

“Kürt kökenli olduğu halde kendisini Türk, Türkmen kökenli olduğu halde kendisini Kürt olarak tanıtanlara sık rastlanıyor. Mesela Varto’daki Hormek aşireti aslında Türkmen soyundan. Ancak bu aşiretten olanların yarısı Türk, yarısı Kürt olduğunu söylüyor. Bunun en ilginç örneğine de Teker ailesinde rastladık. Ailenin büyük oğlu Cemal Teker, Celaleddin Harzemşah soyundan geldiklerini bu nedenle Türkmen olduklarını ifade ediyor. Ona göre Şeyh Sait isyanında Hormeklerin Kürtlere karşı mücadele etmiş olmaları da bunun kanıtı. Buna mukabil ziraat mühendisi kardeşi Mehmet Teker atalarının Zazaca konuştuklarını söyleyerek Kürt olduklarını savunuyor. Aradaki çelişkiyi ise açıklayamıyorlar.”

ŞEYH EDEBALİ’NİN EŞİ DE KÜRT’TÜ

Prof. Yalçın 13. yüzyılda Bilecik Söğüt’te yaşayan Ekrad (Kürt) aşiretini de hatırlatıyor: “Ekrad beyinin kızı Osmanlı Devleti’nin fikir babası Şeyh Edebali’nin ikinci eşi. Bu da gösteriyor ki etle kemik gibi girmişiz birbirimize. Şu Kürt, şu Türk diye ayırt etmek mümkün değil.”

Araştırmanın sonuçlarına göre en büyük yanlış, bölgeyi tek unsurlu olarak kabul etmek. Çünkü Anadolu’nun hiçbir yerinde, soyutlanmış, lokalize olmuş bir topluluk yok. Prof. Yalçın üniversitelerin çok iyi örgütlenerek yöreyle ilgili çok yönlü alan araştırmaları yapması gerektiğini söylüyor: Bunu Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) koordine edebilir. Elde edilen veriler siyasilere aktarılır. Ancak bu şekilde kalıcı kardeşliği sağlayacak köklü önlemler oluşturulabilir.”

Prof. Yalçın’ın sözlerini üniversitenin rektörü Prof. Dr. Rıza Ayhan da destekliyor: “Kürt açılımının öncelikle bilimsel altyapısının oluşturulması gerekir. Ayrıca pahalı bir çalışma. Sadece bizim bu bölgede yaptığımız araştırmanın bütçesi 500 bin dolara kadar çıkacak. Bizim çalışmamız deryada bir zerre. Oradaki kültürel ve sosyolojik yapı bilinmeden, bölgede yaşayanların psikolojileri ve ne istedikleri tespit edilmeden yapılacak açılım sakıncalar doğurabilir. Devlet desteklerse birkaç yıl içinde tüm alan çalışması tamamlanabilir.”

BİNGÖL DAĞLARI YENİDEN İSVİÇRE OLABİLİR

Prof. Alemdar Yalçın Bingöl Dağları’nı İsviçre’ye benzetirken Kürt açılımına katkı sağlayabilecek ipuçları veriyor: “Besicilik yörenin bitki örtüsü açısından Türkiye için öyle bir avantaj ki; binbir çeşit bitkiden beslenmiş koyunlarla besicilik yapıldığında Avrupa’da kimse bizimle rekabet edemez. 16. yüzyılda bölgede ipekböcekçiliği varmış. Şu anda da ipekböcekçiliğine dönülecek yerler var. Türkiye ipek ihraç edebilecekken ithal ediyor. Bölge, en kaliteli demir madeninin çıktığı yer. Maden ocakları hâlâ duruyor. Bölge, sağlık turizmi, yamaç paraşütü, kültürel etkinlikler için bulunmaz güzellikte. Terör medyada fazla abartılı gösterilince memur ağlayarak gidiyor. Önce Sivas’tan öteki taraf yaşanmaz yargısı yıkılmalı.”

ALEVİLERİN 718 YILLIK GİZLİ BELGESİ

Araştırmalar sırasında bugüne kadar kimselere gösterilmeyen sandıklar çıktı ortaya. Bir Alevi dedesinin sandığında bulunan pembe kağıt üzerine yazılmış 6 metrelik şecere (soy ağacı) tüm ekibi heyecanlandırdı. Arap alfabesiyle yazılmış metnin altındaki 1231 tarihi doğruysa, belge 718 yıldır bez torbalarda saklanıyor. Yazının karakteri, kök boyadan özel olarak üretilmiş mürekkebi çok eski bir belge olduğuna işaret ama gerçek yaşın tespiti için kağıttan bir parça, “acil” kodlu olarak karbon testine gönderildi. TÜBİTAK’tan testin sonucu bekleniyor. Prof. Yalçın’a göre belge, Alevilik tarihinin Power Point bir sunumu gibi: “Sonuç doğru çıkarsa bu belge bulunan en eski Alevi şeceresi olarak tarihe geçecek. Bu şecere Cem törenlerinde asılıyor. Acil koruma altına alınması lazım.”

BOŞANMAK İSTEYEN KADININ MAVİ FERACE HAKKI

Araştırmanın bir ayağı da Türkiye’de gündemden düşmeyen kadın hakları tartışmalarını alevlendirecek çarpıcılıkta. Sünni ile Alevi aşiretler arasındaki ilişkileri de inceleyen ekip, en önemli farkın evlilikte olduğunu gözlemledi: Sünni aşiretlerde çok evlilik göze çarparken, Alevilerde tek eş hüküm sürüyor. Mesela İmam Rıza Ocağı’na bağlı Tecirli Alevilerinde, tek evliliğin garantisi mavi ferace. Eşi zina yapan kadın, mavi feraceyi giyerse kocasını boşamış sayılıyor. Bu geleneğin 1900’lü yıllara dek devam ettiği anlatılıyor.

AŞİRET HARİTASI ÇIKTI

Araştırma sonucunda bir de aşiret haritası oluşturuldu. Bölgede değişik dönemlerde yüzden fazla aşiret yaşadığına işaret eden Yalçın, göçler ve savaşlar nedeniyle çok fazla sirkülasyon olduğuna dikkat çekiyor. 18. yüzyıldan önce Cibran aşiretine rastlanmadığını, padişah fermanlarında geçen Ulus aşireti mensuplarının ise bugün varolmadığını anlatan Prof. Yalçın, bölgede hangi yüzyılda hangi aşiretlerin varlığını sürdürdüğüne, sürdüremeyenlere ne olduğuna ilişkin verilerin üç cilt halinde çıkarmayı düşündükleri kitapta yer alacağını ifade ediyor.

SAYILARLA AŞİRET ARAŞTIRMASI

Kaç gün sürdü: 15 gün alan, 2 ay arşiv çalışması
Kat edilen yol: 3300 km
Görev alan kişi: 12
Yüz yüze görüşülen kişi sayısı: 42
Çekilen fotoğraf: 2285
Çekilen görüntü: 19 saat
Ses kaydı: 22 saat
Taranan kitap: 195
İncelenen mühimme defteri: 15 cilt
Vakıf belgesi: 150
İncelenen tapu tahrir defteri: 2000 sayfa
İncelenen hazine-i evrak defteri: 1800 sayfa
Taranan toplam metin sayfası: 15.000

Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 1 ay sonra ...
mavi gözlü esmer varmış ingilterede 10k sene önce.

https://mashable.com/2018/02/07/10000-year-old-cheddar-man-face-revealed/?utm_campaign=Feed:+Mashable+(Mashable)&utm_cid=Mash-Prod-RSS-Feedburner-All-Partial&utm_source=feedburner&utm_medium=feed&utm_campaign=Bundle&utm_medium=referral&utm_source=Bundle&bnrv=16206#1F9ONHJTraqw

:horace:
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

  • 2 hafta sonra ...
  • 2 hafta sonra ...
Turkmenistan turkulerine denk geldim. Anadolu muzigine baya benziyor. Ozellikle kemenceli parcalar. Cok tanidik gelse de bir turlu "ha bu su yorenin" muzigi diyemedim. Ic Anadolu ve Karadeniz arasinda gidip geldim.

Anadolu muziklerine hakim biri en cok hangi yorelere benzedigini soyleyebilirse sevinirim.

Uyari: Dinlerken Anadolu'nun en ic bayici muziklerini toplayip onlardan bir ulke kurmuslar gibi hissedebilirsiniz. Fikir edinmek adina atlaya atlaya dinlerseniz birsey olmaz ama.

3. ornek daha kisa ve ritimli. O kadar benziyor ki, muzigin devamini kafamda kestirebiliyorum. Ama yine bir turlu "surasi" diyemiyorum. Dilimin ucuna gelen birseyi bir turlu hatirlayamiyormusum hissi olustu catlamak uzereyim.

https://www.youtube.com/watch?v=UViIcACRxpM

https://www.youtube.com/watch?v=AwNsAoSw6mk&t=2187s

https://www.youtube.com/watch?v=CVKdG6mhEaI
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

@axedice

kuman/kıpçak-kıbcak falan, bir fark yok, kimin anlatığı ile alakalı, gerçi yönetici aile veya kabile ile de alakalı bir ayrım var diye iddialar var ama eski konulara dönüp bakamam şimdi,

said:
Kıpçaklar veya Kumanlar (Rusça: По́ловцы Polovtsı ya da Кума́ны Kuman, Çince: 钦察, Qīnchá), eski Türk halklarından biridir. Dilleri Kıpçakça olup üç kol halinde gelişim göstermiş ve daha sonra da Kıpçak dillerine kaynaklık etmiştir.


said:
En azından 8. yüzyıldan beri bilinen, kıbçak/kıpçak adı dışında, aynı Türk topluluğu için, üçü yerli (Türkçe) ve dördü de yabancı olmak üzere toplam yedi ad tespit edilmiştir:

Diğer Türk kavimlerinin kullandığı, İslamî tarih ve coğrafya edebiyatında görülen ve daha sonraları Moğol ve Çin kaynaklarında da rastlanan kıpçak;
Genellikle Bizans yazarları tarafından kullanılan ve nadiren Rus, Şark ve Latin kaynaklarında da görülen kuman;
Daha çok Macarların benimsediği ve birkaç Arapça coğrafya kitabında da bulunan kun adları, yerli sözler iken;
11. yüzyıldan beri Rus metinlerinde bulunan polovets;
Bremenli Adam’ın 11. yüzyıla ait Latince eserinde zikrettiği palladi;
13. yüzyıl Orta Almanca ve Latince metinlerde görülen valwen;
Urfalı Matthaios'un 12. yüzyıldan kalmış Ermenice kitabında zikrettiği xarteşk’n adları da, komşuluk temaslarından sonra yapılmış birebir kelime tercümeleridir. Hem Türkçede hem de diğer dillerde Kıpçak-Kuman sözcükleri sarışın anlamına gelmektedir.[1]
Kıpçaklarda da diğer bazı Türk boylarında olduğu gibi bir “sarışın”lık ve açık renk göz durumu söz konusudur.[2][3] Ayrıca görüşlerden bazıları etnonimin Rusça versiyonu olan polovets adının Slav dillerinde hep sarı değil, bazen mavi rengi(göz) de bildirdiğini belirtir.[4]


kısaca özeti bu şekilde, daha derini arka sayfalarda yazıyor.

ha yeri gelmişken açıklama yapmak lazım zire arka sayfalarda gereksiz yere tartışma çıktı, burada "sarı" dediklerini "platin" sarısı gibi düşünmemek lazım, platik gibi "albino işler, tabii iklimi şartlar itibari ile kuzey avrupada çıkmış olabilir ama bunların sarılığı daha önce yazıldığı gibi "kızıl-sarı" dedikleri bir renk bkz. google ama şu görsel sanırım tam olacak,
http://www.esraninportresi.com/wp-content/uploads/2017/03/1-2017-k%C4%B1z%C4%B1l-sac-rengi-tonlari_mini.jpg

diğer taraftan bu adam macar bir türkolog ve doğal olarak oyunun geçtiği dönemin bunların ataları ile direk alakası olmasından ötürü uzmanı, güzel ve kolay arama ile ulaşılamayacak bilgilerden bahsediyor
https://www.youtube.com/watch?v=FgBofA1w5sI
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

+henryk sienkiewicz, fire and sword kitapları filmleri falan da kuman/kıpçaktan nasıl "cossack" olduklarını anlatıldığı bir dönem

bu arada şöyle bir siteye denk geldim şimdi daha okumadım ama buraya koyayım okurum,
https://tarihvearkeoloji.blogspot.com.tr/2014/08/kuman-kipcak-cuman-kipchak.html
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

eksik oldu, demek istediğim romanın veya dönenim tarihi hakkında araştırma yaparken, hangi zaman ve olaylardan sonra "cossaks" ismini aldıklarını merak eden oradan yola çıkarak ulaşabilir di

ekşide falan vardı galiba ama bulamadım şimdi, ben öyle gittim zira keywordlerden atlaya atlaya
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

goldbären e bende kızamıyorum, tam basacam küfür dolapdere dolmuşcusu gibi gözümün önüne Winnie the Pooh geliyor, böyle,
https://cdn1.ntv.com.tr/gorsel/sanat/winnie-the-pooh-hangi-gerekcelerle-yasaklaniyor/,t0fukfWbDkiAtFsqDnzn9A.jpg?w=960&mode=max&v=20170719115416237

https://mimuu.com/wp-content/uploads/2015/10/kece-winnie-the-pooh-eeyore-yapilisi-mimuu-com.jpg
bu görseli ise yorumsuz geçiyorum B)-, orta doğuda dağıtılan bazı taşlar yerine oturmuş oluyor...


Sparkcaster said:

Senin soy ağacından ne çıktı feamer


kültür çıktı, 53 sayfa olmuş, her sayfada aynı şeyi tekrar ettiriyorsunuz ya helal olsun
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...