Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

2012 Yılında Genel Sağlık Sigortası Olmayan Kimse Kalmayacak


SmithWesson

Öne çıkan mesajlar

said:
Sosyal Güvenlik Reformu çerçevesinde, 01/10/2008 tarihinde 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun yürürlüğe girmesi ile birlikte Genel Sağlık Sigortası (GSS) da hayatımıza girmiş oldu. Ancak, reformla birlikte Genel Sağlık Sigortası uygulaması hayata geçmiş olmakla birlikte, ilk başta sadece 4/a (işçi), 4/b (Bağ-Kur-kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan) kapsamında sigortalı olanlar, isteğe bağlı sigortalılar, emekli, dul ve yetim aylığı alanlar GSS kapsamına girmiş, daha sonra da 15/01/2010 tarihinde TSK personeli hariç 4/c (memur) kapsamında sigortalı olanlar GSS kapsamına alınmıştı (15/01/2010 tarihli haber). Son olarak ise Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan askeri ve sivil personel 15/10/2010 tarihi itibariyle GSS kapsamına alınmıştı (15/10/2010 tarihli haber).

Esasen yukarıda belirtilenlerden isteğe bağlı sigortalılar hariç, Sosyal Güvenlik Reformundan önce de zaten hepsinin sağlık güvencesi vardı. Yani sigortalı işçilerin sağlık giderleri SSK tarafından, Bağ-Kur’luların sağlık giderleri Bağ-Kur tarafından, memurlar ve TSK personelinin sağlık giderleri çalıştıkları kurumları tarafından, bunlar emekli olduklarında da sağlık giderleri SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı tarafından karşılanmaktaydı. Ancak burada belirtilenler dışında kalanların, yani sosyal güvencesi olmayanların hiçbir sağlık güvencesi de yoktu. 03/07/1992 tarihinde 3816 sayılı Kanunla birlikte, hiç bir sosyal güvenlik kurumunun güvencesi altında olmayan ve sağlık hizmetleri giderlerini karşılayacak durumda bulunmayan Türk vatandaşlarının bu giderlerinin Devlet tarafından karşılanması amacıyla yeşil kart uygulaması hayata geçmiş, ödeme gücü olmayanlardan bir kısmı da bu şekilde sağlık güvencesine kavuşmuştu. Ancak tüm bunların dışında kalan küçümsenemeyecek sayıda kişi halen sağlık güvencesinden yoksundu. Dolayısıyla genel sağlık sigortası uygulamasının hayata geçirilmek istenmesinin nedenlerinden biri de istisnasız herkesin bu uygulama kapsamına alınması ve sağlık güvencesine kavuşturulmasıydı. Bu nedenle 5510 sayılı Kanunun 106 ncı maddesinin son fıkrası ve geçici 12 nci maddesi gereğince 01/10/2010 tarihinde yeşil kart uygulamasının sona ermesi, bu kapsamdakiler de dahil herkesin genel sağlık sigortası kapsamına alınması öngörülmüştü.

Fakat özellikle Sosyal Güvenlik Kurumunun taşra teşkilatında gerekli alt yapı tamamlanmış olduğundan, 19/06/2010 tarihli ve 27616 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5997 sayılı Kanunun 7 nci maddesiyle söz konusu maddelerde değişiklik yapılarak yeşil kart uygulamasının 1/1/2012 tarihine kadar devam edeceği hükme bağlandı (19/06/2010 tarihli haber). Aynı şekilde Kanunun geçici 12 nci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca 01/10/2010 tarihinde genel sağlık sigortası uygulamasının herkesi kapsayacak şekilde zorunlu hale gelmesi öngörülüyorken, bu fıkrada da 6111 sayılı Kanunun 49 uncu maddesiyle değişiklik yapıldı ve bu süre yeşil kartta olduğu gibi 1/1/2012 tarihi olarak değiştirildi. Dolayısıyla bu geçiş süreci 01/01/2012 tarihine ertelenmiş oldu. Eğer son anda herhangi bir değişiklik veya tekrar erteleme olmazsa 01/01/2012 tarihinden itibaren yeşil kart uygulaması sona erecek ve yukarıda daha önce genel sağlık sigortası kapsamına alınmış olduğu belirtilenler dışında kalanlar da genel sağlık sigortası kapsamına alınacak.

01/01/2012 Tarihinden Sonra Yeşil Kartlıların Durumu Ne Olacak?

Son anda herhangi bir değişiklik, erteleme olmaz ise 5510 sayılı Kanunun 106 ncı maddesi son fıkrası uyarınca 01/01/2012 tarihinde, 3816 sayılı Kanun yürürlükten kalkacak ve yeşil kart uygulaması sona erecek. Aynı Kanunun geçici 12 nci maddesi dördüncü fıkrası uyarınca da 3816 sayılı Kanun kapsamında yeşil kart verilen ve verilecek kişiler durumlarında değişiklik olmaması kaydıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın 01/01/2012 tarihinden itibaren 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılacaklar ve artık bunların da sağlık giderlerini Sosyal Güvenlik Kurumu karşılayacak.

01/01/2012 Tarihinden Sonra Yeşil Kartlılar Genel Sağlık Sigortası Primi Ödeyecek mi?

Yukarıda belirtildiği şekilde 3816 sayılı Kanun kapsamında yeşil kart verilen ve verilecek kişiler durumlarında değişiklik olmaması, yani yeşil kart sahibi olma haklarının devam ediyor olması kaydıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın 01/01/2012 tarihinden itibaren genel sağlık sigortası kapsamına alınacaklar ve bunların genel sağlık sigortası primi devlet (hazine) tarafından ödenecek. Muhtemelen Sosyal Güvenlik Kurumu gelir testi uygulamasını başlattığında, bunları da gelir testine tabi tutacak; harcamaları, taşınır ve taşınmazları ile bunlardan doğan hakları da dikkate alınarak, Sosyal Güvenlik Kurumunca belirlenecek test yöntemleri ve veriler kullanılarak tespit edilecek aile içindeki gelirin kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretin üçte birinden yani 279 TL’den az olanların genel sağlık sigortası primi yine devlet (hazine) tarafından ödenecek. Ancak bu gelir testi sonucunda geliri asgari ücretin üçte birinden yani 279 TL’den fazla olduğu tespit edilenler bu kapsamdan çıkarılacak ve aşağıda belirtilen tutarda genel sağlık sigortası primi ödeyecekler. Buradaki hesaplamada, 01/01/2012 tarihine kadar geçerli olan aylık brüt 837 TL tutarındaki asgari ücret esas alınmış olup, asgari ücret miktarının değişmesi halinde burada belirtilen rakamlar da aynı oranda değişecektir.

Genel Sağlık Sigortası Primi Ne Kadar Olacak?

Yeşil kartlılar dışındakilerden Sosyal Güvenlik Kurumuna tabi herhangi bir işte çalışmayan, isteğe bağlı sigortaya prim ödemeyen ve herhangi bir yerden gelir – aylık almayan yani sadece genel sağlık sigortasına tabi olanlardan da aynı şekilde aile içindeki gelirin kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretin üçte birinden yani 279 TL’den az olan vatandaşların genel sağlık sigortası primi devlet (hazine) tarafından ödenecektir.

Sosyal Güvenlik Kurumuna tabi herhangi bir işte çalışmayan, yani 4/a, 4/b ve 4/c kapsamında sigortalı olmayan, isteğe bağlı sigortaya prim ödemeyen ve herhangi bir yerden gelir – aylık almayan, dolayısıyla sadece genel sağlık sigortasına tabi olanlardan ise;

Kurumca belirlenecek test yöntemleri ve veriler kullanılarak tespit edilen aile içindeki gelirin kişi başına düşen aylık tutarı;

- Asgari ücretin üçte birinden asgari ücrete kadar olduğu tespit edilen yani 279 TL’den 837 TL’ye kadar olan kişilerden aylık 33 TL,

- Asgari ücretten asgari ücretin iki katına kadar olduğu tespit edilen, yani 837 TL’den 1.674 TL’ye kadar olan kişilerden aylık 100 TL

- Asgari ücretin iki katından yani 1.674 TL’den fazla olduğu tespit edilen kişilerden aylık 200 TL,

genel sağlık sigortası primi alınacaktır.

Yukarıdaki örnek hesaplamalarda, 01/01/2012 tarihine kadar geçerli olan aylık brüt 837 TL tutarındaki asgari ücret esas alınmış olup, asgari ücret miktarının değişmesi halinde burada belirtilen rakamlar da aynı oranda değişecektir.

Öte yandan, gelir testi ile ilgili altyapı Sosyal Güvenlik Kurumu'na bağlı ünitelerde oluşturulana kadar, muhtemelen bu konudaki işlemler şu an yeşil kart uygulamasında olduğu gibi Kaymakamlık ve Valiliklere bağlı birimlerce yapılacak.

Burada sayılanlar için gelir testleri Kurumca sonuçlandırılıncaya kadar aylık asgari ücret yani 837 TL aylık kazanç tutarı olarak esas alınacak, dolayısıyla bunlar aylık 100 TL genel sağlık sigortası primi ödeyeceklerdir. Ancak gelir testi sonuçlandırıldığında, aile içindeki gelirin kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretin altında kalan genel sağlık sigortalılarının bu sürelerde gelir testi sonucuna göre ödemeleri gereken tutarların üzerinde yaptıkları ödemeler herhangi bir faiz uygulanmaksızın iade veya mahsup edilecektir. Yani henüz gelir testi sonuçlanmadığı için aylık kazancı asgari ücret olarak esas alınan ve bu doğrultuda genel sağlık sigortası primi ödeyenlerden, gelir testi sonuçlandırıldıktan sonra aylık geliri asgari ücretin altında çıkanların, daha önce fazladan ödemiş oldukları genel sağlık sigortası primleri herhangi bir faiz uygulanmaksızın kendilerine iade edilecek veya Kuruma borçları varsa borçlarına mahsup edilecektir. (www.isvesosyalguvenlik.com)


Anlamadım ben bu olayı. Kimin için iyi kimin için kötü ? Ben işsizim ve üniversiteden yeni mezun oldum. Ben ne yapacağım bu durumda mesela ?
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

25 yaşına kadar kadınlara gss devam edecek anne baba çalışıyorsa eğer. fakat erkek cocuğu isen ailenin gelirine bakılacak sen sağlık güvencesi istiyorsan yukarıdaki meblağları ödeyeceksin. mesela ailenin geliri kişi başı asgari ücretin 2 katı ise aylık 200 tl kaktıracaksın.

aylık gelirin 4500 tl 3 kişisiniz kişi başı 1500 tl oluyor anlatabildim mi? 200 tl bir zahmet ödeyin.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

işte kapitalizm özelleşmiş sağlık sistemi, eskiden eczanelerde kuyruğa giriyorduk şimdi heryerden ilaç alabiliyoruz diyenlerin seçtiklerinin eseridir. yiyin oturun :) asıl sürpriz daha sonra gelecek. :) esnek çalışma saatleri felan. işveren ihtiyacı olursa işçiyi çağıracakmış sağlıkla ilgisi yokta olsun. şu forumda hepimiz işveren değiliz sanırım.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

said:
- Asgari ücretin üçte birinden asgari ücrete kadar olduğu tespit edilen yani 279 TLden 837 TLye kadar olan kişilerden aylık 33 TL,

- Asgari ücretten asgari ücretin iki katına kadar olduğu tespit edilen, yani 837 TL’den 1.674 TLye kadar olan kişilerden aylık 100 TL

- Asgari ücretin iki katından yani 1.674 TLden fazla olduğu tespit edilen kişilerden aylık 200 TL,

Odi o kadar da kötü değil bu rakamlar, ayrıca aile fakirse devlet yatırmış sayılıyor ve ödetmiyor yine yeşil karttan farkı yok yani. Köylü-kentli herkesin sigortası olması güzel bişey ayrıca, sonuçta kimin ne zaman hastaneye düşeceği belli olmaz.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

odiflame said:

işte kapitalizm özelleşmiş sağlık sistemi, eskiden eczanelerde kuyruğa giriyorduk şimdi heryerden ilaç alabiliyoruz diyenlerin seçtiklerinin eseridir. yiyin oturun :) asıl sürpriz daha sonra gelecek. :) esnek çalışma saatleri felan. işveren ihtiyacı olursa işçiyi çağıracakmış sağlıkla ilgisi yokta olsun. şu forumda hepimiz işveren değiliz sanırım.

Tamam her şeye bok atıyorsun buna bari atma. Cidden bak başka her şeye at şuna atma.

Neden mi?

AKP SGK reformu yapmadan önce bu ülkede çocuklar sigortası olmadığı için ölüyordu evet bildiğin ölüyordu yani başka açıklaması yok cebinde parası olan adam bile sigortasız hastaneye gitmediği bir yerde hiçbir geliri olmayan ailelerin çocukları telef oldu yıllarda, tedavilerini yaptıramadılar. Hastanelerde rehin kalmayı bırak içeri alınmadılar bile.

Ama SGK reformuyla her çocuk 18 yaşına kadar SGK'dan yararlanıyor. Ailesi prim ödesin ödemesin, çalışsın çalışmasın. Başka her şeyde bok atarım ama bunun için bu hükümeti alkışlarım.

Yapılan iş bunu bir adım ileriye götürmek olmuş.

Başta dediğim gibi her şeye bok atabilirsin umrumda değil ama her şeye bok atıcam hevesiyle rezil duruma düşüyorsun en azından biraz vicdanlı insanların gözünde.

Nedir abi bunun değerini anlamak için illaki hasta bir çocuğa sahip işsiz biri mi olmak zorundasınız? Kendisini bu olmadan da yerine koyup düşünemiyor musun çok mu zor nedir bana söyleyin yani? Merak ediyorum.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Oku evladım oku. iyi oku iyi. ampüllenme hemen.

Sosyal Güvenlik ve SSGSS Yasaları Ne Getiriyor?

“Sosyal Güvenlik” ve “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası” düzenlemeleri ile, “tüm yurttaşlara sosyal güvenlik hakkı” ve “herkese ücretsiz sağlık hizmeti” getirdiğini iddia eden AKP Hükümeti geçtiğimiz ay yasalaştırdığı düzenlemeler ile emekçilerin ve halkın sosyal güvenlik ve sağlık hakkını önemli ölçüde sınırlayan değişiklikler yaptı. Türkiye’nin IMF ve Dünya Bankası ile yaptığı yapısal uyum ve kredi anlaşmalarının temel şartı sosyal güvenlik ve sağlık politikalarının, Başbakan’ın ifadesiyle “pazarlanabilir”, ya da “rekabet edilebilir” hale getirilmesiydi. Bunun bugünkü ve gelecek kuşaklar için anlamı, sağlık hizmetlerinin paralı hale getirilmesi, hastanelerin, sağlık ocaklarının özelleştirilmesi ve emeklilik yaşının artırılarak sosyal güvenlik sisteminden yararlananların sayısının daraltılması oldu.

Hükümetin sağlık hizmetlerini tek elde toplamak ve tüm ülkeyi sağlık sigortası kapsamına almak olarak tanımladığı yasal düzenlemelerin içeriğine bakıldığında amacın, devleti sağlık hizmeti sunumundan büyük ölçüde çekmek ve bu topraklarda yaşayan insanların sağlık ve sosyal güvenlik hakkını piyasaya, ilaç tekellerine, özel emeklilik ve sigorta şirketlerine, özel hastanelere teslim etmek olduğu kısa sürede anlaşıldı.

Geçtiğimiz günlerde kabul edilen Sosyal Güvenlik Yasası ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasaları ile Türkiye’deki tüm emekçilerin geleceğini ilgilendiren ciddi hak kayıpları yasalaştırıldı. Ancak herkesi ilgilendiren bu tasarılar, halkın büyük bir kısmının hiç haberi olmadan ya da yanlı ve yanlış bilgilendirilerek, emek örgütlerinin, sendikaların itirazları dikkate alınmadan neredeyse birkaç milletvekilinin oyu ile yasalaştırıldı. AKP milletvekillerinin “kaldır parmak-indir parmak” usulü geçirdikleri yasa ile sosyal güvenlik sistemini ve sağlık hizmetlerini tümüyle piyasaya açma yolunda önemli adımlar atıldı. Böylece başta IMF, Dünya Bankası olmak üzere, yapılacak düzenlemelerden rant bekleyen özel hastanelere ve ilaç tekellerine verilen sözler yerine getirilmiş oldu.

Türkiye’de yaşayan milyonların tamamını kapsayan ve sosyal ve ekonomik haklarda her yönüyle ciddi gerilemeleri beraberinde getirecek olan söz konusu yasaların içeriği konusunda hala bir belirsizlik sürmekte ve en çok “şimdi ne olacak” sorusu sorulmaktadır. 1 Ocak 2007 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek olan Sosyal Güvenlik ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasalarının ne getirdiğine geçmeden önce, mevcut sistemde yapılan değişiklikleri ana başlıkları ile sıralamak gerekirse;

# Emeklik yaşı kademeli de olsa kadın ve erkeklerde 65'e çıkacak,
# Prim gün sayısı 2007'den itibaren her yıl 100'e artarak 9 bin olacak,
# Emeklilik maaş bağlama oranları önce yüzde 2.5, sonra yüzde 2'ye düşecek,
# Emeklilik maaşları yüzde 23-33 oranında azalacak,
# Aylık geliri 127 YTL olandan 64 YTL GSS primi kesilecek,
# Halen çalışan memurların aylıkları, GSS kesintileri nedeniyle bugünkünden yüzde 5 daha azalacak,
# Prim borcu olanlara sağlık hizmeti verilmeyecek,
# Sağlık hizmeti alabilmek için en az 30 günlük sigortalılık aranacak,
# Muayene, tetkik ve tedavinin her evresinde katkı payı adı altında ek ödeme alınacak,
# Teminat Paketi'nde olmayan hastalıklar kapsam dışında tutulacak,
# Teminat Paketi'ni belirleme yetkisi Sosyal Güvenlik Kurumu'nda olacak,
# Ayakta tedavide, hekim ve diş hekimi muayenesinde 2 YTL katkı payı alınacak,
# Ortez, protez, iyileştirme araç ve gereçleri için yüzde 10-20 oranında katkı payı istenecek,
# Ayakta tedavide kullanılan ilaçlar için de yüzde 10-20 oranında katkı payı kesilecek,
# Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı ve Yardımcısının görev süresi hükümetle uyumuna bağlı olarak kısalacak ya da uzayacak.
# Emekli aylıklarına yapılacak zamlarda Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) baz alınacak. Böylece emekli aylıklarına yapılan zamlar ülke ekonomisinin büyümesinden pay alamayacak.

Sosyal Güvenlik Sistemi Neden Değişiyor?
1990’lı yılların başından itibaren, dünyanın çeşitli ülkelerinde sosyal güvenlik sistemlerinin özelleştirilmesinde, sosyal güvenlik sistemlerinden yararlanan emekçilerin haklarının daraltılmasında en önemli rolü Dünya Bankası oynamıştır. Dünya Bankasının sosyal güvenlik sistemlerine ilişkin “yeniden yapılandırma” politikalarının özünü, sosyal güvenlik sistemlerinin varlıklarını sürdürebilmeleri için temel yapısal değişikliklerin “kaçınılmaz” olduğu varsayımı oluşturmaktadır.

Sosyal güvenliği, bir ülkede yaşayanlar arasında hiçbir ayırım gözetmeksizin, toplumun bütün fertlerinin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak tarzda, kişilerin bugünlerini ve yarınlarını güven altına almayı hedefleyen bir sistemler bütünü olarak tanımlamak mümkündür. Tarihsel gelişim süreci içinde sosyal güvenlik sistemleri kamusal hakların gelişim süreci ile birlikte gelişmiş ve yaygınlaşmıştır.

1980’lere kadar bir sorun olarak görülmeyen sosyal güvenlik sistemleri, fonlarının devlet tekelinde olması ve bu alanda yatırım yapan şirketler açısından “haksız rekabet” yarattığı, bu nedenle de sosyal devlet uygulaması üzerindeki devlet tekelinin kaldırılması gerektiği gerekçesiyle hedefe konulmuştur. Bu iddia en belirgin şekilde, 1995 yılında imzalanan “Hizmet Ticareti Genel Anlaşması” (GATS) ile gündeme getirilmiştir. GATS ile antlaşmaya imza atan hükümetlerden kamu hizmetleri üzerindeki devlet tekeline son verip, başta eğitim ve sağlık olmak üzere, halkın ve emekçilerin yararlandıkları tüm kamu hizmetlerini “serbest rekabete” açmaları istenmiştir. Bu anlayışa göre, kamu hizmetleri içinde önemli bir yeri olan sosyal güvenlik sistemleri yeniden bölüşüm için kullanılmamalı, toplumsal değil bireysel sorumluluk esasına göre yapılandırılmalı, sosyal yardımlar tüm yoksulları hedef almalı ve sosyal riskler karşısında toplum tarafından asgari bir geçim düzeyi geçici olarak sağlanmalıdır. Bunun yolu sosyal yardımın devlet tarafından karşılanması ve bunun dışında kalan sosyal güvenliğin büyük ölçüde özel sektöre devredilmesidir.

Sosyal Güvenlik Kurumları Tek Çatı Altında Birleştiriliyor
Sosyal Güvenlik sisteminde gerçekleştirilen en önemli değişiklik Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur’un “tek çatı” altında birleştirilerek Sosyal Güvenlik Kurumu’na dönüştürülmesi oldu. Sosyal Güvenlik Kurumu ile, işçilerin kurumu SSK, memurların kurumu Emekli Sandığı ve kendi nam ve hesabına çalışanların kurumu Bağ-Kur tarihe karıştı. Üstelik sadece birleşmekle kalmadı bu kurumların teftiş kurulları tasfiye edilerek, yaşanacak olası yolsuzlukların önü açılmış oldu.

Farklı Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına bağlı olarak çalışanların yararlandığı haklar, en dezavantajlı kuruma eşitlendi. 1999 yılında 5 binden 7 bin güne çıkarılan prim gün sayısı yeni sistemde kademeli olarak 9 bin güne yükseltildi. Bu durumda, 1 milyon geçici işçinin tam maaşa hak kazanması için her yıl 120 gün iş bulursa 95 yaşını, her yıl 90 gün iş bulursa 120 yaşını bitirene kadar beklemesi gerekecek. Yine sistemde kadrolu bir öğretmenin emekli olmak için 25 yıl fiilen çalışması gerekirken; geçici sözleşmeli, ücretli vb statüde çalışan bir öğretmenin en az 50 yıl fiili olarak çalışması gerekecek.

Mevcut Çalışanların Durumu
Sosyal Güvenlik sisteminde yapılan değişiklikler 1 Ocak 2007 tarihinden itibaren geçerli olacağı için şu anda emekli olanlar, ya da 1 Ocak 2007 yılından önce emekliye ayrılacaklar, yapılacak değişikliklerden etkilenmeyecek. Mevcut sosyal güvenlik mevzuatına göre bağlanacak aylık miktarları aynı olacak.

1 Ocak 2007 tarihi itibarıyla emekliliğine beş yıl ve daha fazla süre kalanların hizmet süresine göre, ileride bağlanacak emekli aylıkları ise düşecek. 2007 yılında 20 hizmet yılı dolduran bir öğretmenin emekli olması için 2007’den sonra 5 yıl daha çalışması ve bu süre sonunda emekli olması durumunda; 2007’den önceki hizmet süresi bugünkü mevzuata göre, 2007 yılından itibaren geçireceği her hizmet yılı yeni kanuna göre yapılacak. Öğretmenimiz emekliliğe hak kazandığı zaman eski ve yeni sistemde geçirdiği süre hesaplanarak ağırlıklı ortalaması alınacak ve emeklilik işlemleri bu hesaplamaların ardından başlatılacak.

Emekli Maaşları Nasıl Azalacak?
Yeni yasayla memur aylıkları 1 Ocak 2007’den itibaren geçirilen süreye bağlı olarak olumsuz etkilenecek. Uzman kadrosunda bulunan memurlar hariç, memurların geneli itibariyle, çalışma süresinin tamamını bugünkü sistemde geçiren bir memur emeklisine göre, çalışma yaşamının tamamını yeni sistemde geçirecek memur emeklisinin aylığı üçte bir oranında (%33) azalmış olacak.

Yeni sistemde, bugünkü sisteme göre emekli aylıklarının düşecek olmasını üç şekilde açıklamak mümkündür;
# Çalışılan her yıl için emekli aylığı bağlama oranı yeni sistemde kademeli olarak aşağı çekilecek.
# Prim yatırılırken esas alınan kazançların güncellenme koşulları değişecek. Emekli aylıkları en son aylığa göre değil, toplam kazançların ortalaması alınarak hesaplanacak. Böylece ele geçen aylık miktarı düşecek.
# Mevcut sistemde gerek SSK'da, gerekse Bağ-Kur'da emekli aylığındaki asgari taban uygulaması kalkıyor. Böylece, kişileri gerçek gelirleri üzerinden değil, daha düşük ücretten prim ödemeye teşvik edileceği için yeni sistemde taban aylık güvencesi olmayacak. Emekli Sandığı’na bağlı olarak çalışanların aylığının hesaplanması açısından bugünkü sistem ve yeni sistem arasındaki fark şu şekilde olacak:

Memur/Emekli Sandığı (1 Ocak 2007’ye kadar) :
# Yüksek maaş alanlara ödenen makam, görev ve temsil tazminatlarından emeklilik primi kesintisi yok. Bu nedenle ücretin tamamından prim kesintisi yapılmıyor.
# Emekli aylıkları, 25 yıllık çalışma karşılığı, son aylığının yüzde 75'i (yıllık %3) oranında belirleniyor. 25 yıldan sonra çalışılan her yıl için bu orana % 1 ekleniyor.
# Emeklilik kesintisine tabi tutulmadığı halde makam, görev ve temsil tazminatlarını emeklilikte de alınıyor.
# Bugünkü sistemde geçmiş yıllarda sağlanan kazançlar, Emekli Sandığı tarafından en son memur aylık katsayısına göre güncelliyor.

Yeni Durum (1 Ocak 2007’den Sonra)
# Hizmet süresinin tamamını yeni sistemde geçirenlerin ortalama aylık kazançları enflasyon dikkate alınarak güncellenecek. Büyüme rakamları hesaba katılmayacak.
# Aylık bağlama oranı: 1 Ocak 2007'den sonraki ilk dokuz yıl, çalışılan her yıl için yüzde 2.5, sonraki her yıl için yüzde 2 olacak. Aylık bağlama oranının düşürülmesi nedeniyle memur emeklisinin aylığı mevcut duruma göre % 33 azalacak. Bugün 1000 YTL alan memur, gelecekte ancak 660 YTL alabilecek.
# Düzenli alınan her türlü maaş, tazminat gibi gelirlerin tamamından emeklilik sigorta primi ödenecek.
# Emekli aylıkları, en son aylığa göre değil, prim öderken elde edilen kazançların ortalaması dikkate alınarak hesaplanacak.
# Çalışmasının bir kısmını eski sistemde, diğer kısmını yeni sistemde geçiren memurların, eski sistemde geçirdikleri süreyle bağlantılı olarak makam tazminatıyla temsil ve görev tazminatına karşılık gelen tutarlar da emekli aylıklarına ilave edilecek.

Genel Sağlık Sigortası Sağlık Hakkını Piyasaya Açıyor
AKP Hükümeti, iktidara geldiği günden bu yana benimsediği piyasacı-özelleştirmeci sağlık politikaları ile, sağlık hakkının temel insan haklarından birisi olduğu görüşünün tam karşısında olduğunu yaptığı uygulamalar ile gösterdi. Bu anlamda AKP Hükümeti sağlığı, piyasa koşullarında üretilmesi ve satılması gereken bir “ticari mal” olarak görmektedir. Bu anlayışın bir ürünü olarak AKP Hükümeti tarafından sağlık hakkının piyasaya açılması için “Sağlıkta Dönüşüm Programı” hazırlanmış, IMF ve Dünya Bankasının istekleri doğrultusunda sağlık alanında yaşanan “finansman sorunu”nun çözülmesi için Genel Sağlık Sigortası (GSS) gündeme getirilmiştir.

Kısaca belirtmek gerekirse GSS, sağlığın kamusal niteliklerinin ortadan kaldırıldığı, sağlık hizmetlerinin sunumu ile finansmanının birbirinden ayrıldığı, toplumsal ihtiyaçların değil “karlılığın” esas alındığı ve buna uygun olarak her hizmetin parça başı ücretlendirildiği, ek prim, katkı ve payların devreye girdiği bir sistemdir. Bu anlamıyla Genel Sağlık Sigortası’nın temel hedefi; hastaneleri işletme, hastaları müşteri haline getirerek, sağlık hizmetlerini kar-zarar hesabı ile sunmak ve sağlık alanında devletin işlevini en aza indirmektir.

Türkiye için gündemde olan GSS’nin uygulanabilmesi için; işsizliğin, tarım nüfusunun toplam nüfusa oranının düşük olması, düzenli-süreğen iş olanağının çok olması, kayıt dışı sektörün dar olması, kişi başı sağlık harcamalarının düşük olması gerekiyor. Yani özetle GSS modelinin uygulanması, “gelişmiş kapitalist ülke” profili gerektirmektedir.

Genel Sağlık Sigortası Herkesi Kapsayacak mı?
Yeni Sosyal Güvenlik sisteminde herkesi kapsayacağı iddia edilen Genel Sağlık Sigortası'nda (GSS) ayakta tedavi dahil olmak üzere tüm hizmetlerden işçi, memur, esnaf farkı gözetmeksizin katkı payı alınacak. Ayakta tedavilerde hekim ve diş hekiminin her muayenesinde hastadan 2 YTL katılım payı alınacak. Ortez, protez, iyileştirme araç ve gereçleriyle ayakta tedavide sağlanan ilaçlar için çeşitli kriterlere göre % 10 ile % 20 arasında değişen oranlarda katılım payı alınacak. Örneğin 1000 YTL’lik bir protez cihazı için 100 ile 200 YTL arasında katılım payı alınacak. Ödenecek katkı payı miktarı, asgari ücretin yüzde 75'ini (398 YTL) aşamayacak.

Hangi Hastalıklar Sigorta Tarafından Karşılanacak?
Ayakta veya yatarak verilen tıbbi müdahale ve tedaviler, organ, doku ve kök hücre nakline yönelik sağlık hizmetleri Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacak. Ağız ve diş muayenesi, tetkik ve tahliller, diş çekimi, konservatif diş tedavisi ve kanal tedavisi, travmaya ve onkolojik tedaviye bağlı protez uygulamaları ise gerekli katılım payları alındıktan sonra Genel Sağlık Sigortası tarafından karşılanacak. Ayrıca, 18 yaşını doldurmamış kişilerin ortodontik diş tedavileri ile 18 yaşını doldurmamış veya 45 yaşından gün almış kişilerin diş protezlerinin, kurumca belirlenecek tutarının yüzde 50'si verilecek. Çocukların ortodontik diş tedavileri karşılanmayacak.

Sağlık Hizmetleri Çocuklar İçin Gerçekten Parasız Mı?
Başbakan’ın GSS yasası ile ilgili iddiaları arasında en ilgi çekeni, “primini ödensin veya ödenmesin tüm çocukların 18 yaşına kadar tüm sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanacağı” oldu. Ancak 18 yaşın altındaki bütün çocukların GSS’den yararlanması için ailesinin GSS kapsamında olması gerekiyor. İkincisi mevcut yasalara göre de SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı kapsamındaki emekçilerin çocukları zaten ücretsiz tedavi hakkına sahip. Üçüncüsü; ebeveyni üzerinden sağlık hizmeti alan çocuk eğer lise veya dengi okulda ise 20 yaşına kadar, yükseköğrenim görüyorsa 25 yaşına kadar sağlık hizmetinden yararlanabilecek. Bu yaşın üzerindeki çocuklar, GSS açısından bireysel olarak değerlendirilecek. Kendi çalışmaları nedeniyle gelirleri varsa ve bu gelir aylık 127 YTL'nin üzerinde ise kazançlarının yüzde 12'si oranında prim ödeyecek. Eşik değerin altındaki gelir sahibinin primini devlet verecek. Bugünkü yasalara göre evlenmemiş, çalışmayan, iş bulamayan kız çocuğu, yaşı ne olursa olsun sağlık sigortasından yararlanırken, yeni yasayla kız çocuklarının sağlık sigortası hakkı 18 yaş ile, eğer üniversite öğrencisi ise 25 yaşına kadar geçerli olacak.

Kayıt Dışı Çalışanların Durumu Ne Olacak?
Herkesi kapsayacağı iddia edilen Genel Sağlık Sigortası, kayıt dışı çalışanları kapsamıyor. İşvereni primini yatırmadığı, ve devlete herhangi bir gelir beyan edemediği için kayıt dışı çalışan milyonlarca kişi GSS kapsamı dışında kalacak. İşsizlerde ise ancak İşsizlik Sigortası kapsamında olan çok sınırlı bir kesimin primini devlet yatıracak. Diğerleri ise prim yatıramadıkları için bu sigortanın kapsamı dışında olacaklar. Yeşil kartlıların primi aylık gelirleri 127 YTL’den az ise devlet, daha doğrusu kayılı işgücü tarafından ödenecek. Yalnız ister kayıtlı, ister kayıt dışı, isterse yeşil kartlı olsun herkesten katkı payı alınacak.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TUİK) rakamlarına göre Türkiye’de toplam istidam edilenlerin sayısı 22 milyondur. Kayıt dışı çalışanların oranı ise %60’a yaklaşmıştır. Bir fon olarak çalışması planlanan GSS’nin kayıt dışı istihdamı modele nasıl dahil edeceği şüphelidir. Bunun durum, prim yükünün önemli ölçüde kayıtlı işgücü üzerine (kamu emekçileri ve kayıtlı çalışan ücretliler) yıkılacağı anlamına gelmektedir.

GSS Ne Kadar Sağlık Güvencesi Getiriyor?
GSS, her sigortalıdan prime esas gelirinin yüzde 12.5’u oranında sağlık primi kesilmesini öngörüyor. Bunun yüzde 7.5’u işveren, yüzde 5’i çalışan payı olacak. Yasaya göre primini ödemeyenler, sağlık hizmetlerinden yararlanamayacaklar.

Yasanın kapsamındaki nüfus için çok bir şey değişmiyor gibi görünüyor ama, burada en temel noktalardan birisi, sağlık hizmetlerini sınırlayan Temel Teminat Paketi uygulaması. Her ne kadar temel teminat paketi ifadesi kavram olarak yasadan çıkarılsa da bugün aldığımız sağlık hizmetlerinin 1 Ocak 2007’den itibaren sınırlandırılacak. Temel Teminat Paketi dışında kalacak hizmetler ücretsiz alınamayacak. Almak istenirse cepten ödeme yapmak gerekecek.

GSS Sistemini Uygulanan Ülkelerde Durum Nedir?
GSS sistemi uygulayan tüm ülkelerde bir süre sonra hizmet azalmış, ancak katkı payı sürekli artırılmıştır. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre ülkeler bu sistemden dönmeye çalışmaktadırlar. Almanya’nın “sağlık paketini” daraltma ve prim oranlarını artırma eğilimine girmesi yüzbinleri sokağa dökmüştür. Almanya emeklilere ödenen maaşları yüzde 10 azaltmayı planlamaktadır. İtalya da 2008 yılından sonra, emeklilik yaşını 60’dan 65’e, minimum çalışma süresini 35’ten 40’a çıkarmayı planlamaktadır. İsviçre’de hastaların tedavi masraflarında, katkı payı % 10’dan % 20’ye çıkarılmıştır.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde yapılan reformlar, hedeflendiği gibi kamu harcamalarının/sağlık giderlerinin azalması sonucunu doğurmamış, özel sermayenin sağlık piyasasına girmesi, iddia edildiği gibi fiyatların düşmesine ve daha nitelikli hizmet alınmasına neden olmamıştır. Aksine, özellikle 1980 sonrasında yapılanlar, sağlık hizmetlerinin kapsamının daraltılmasından hastanelerin özelleştirilip kapatılmasına kadar değişen boyutlarda sağlık sistemlerini etkilemiştir ve hala etkilemektedir.

Sonuç
Türkiye'de ne dünyada sosyal güvenlik ve sağlık sistemlerinin krize girmesinin nedeni “yaş sınırları” ya da “prim gün sayısı”nın azlığı değildir. Çünkü mevcut sosyal güvenlik sistemleri; işçi ve emekçilerin asgari olarak düzenli bir işte sigortalı olarak (emeklilik ve sağlık sigortası), 25-30 yıl çalışarak emekli olmalarını, bu süre içinde sağlık sisteminde de her tür sağlık hizmetini parasız olarak almaları üstüne kurulmuştur. Ve bu sistem, bu temel düzen değişmedikçe, tüm eksikliklerine karşın olumlu bir işlev görmüştür. Gelişmiş kapitalist ülkelerde sistem “daha çok hizmet” verirken geri ülkelerde “az hizmet” vermiş, ancak işleyiş mantığı ve amacı aşağı yukarı aynı olmuştur.

Esnek çalışma biçimlerinin, üretim ve hizmet birimlerinde mevcut çalışma ilişkileri sistemini parçalayarak; düzenli ve belirli bir iş günü, belirli bir iş haftası ve sigortalı çalışma zorunluluğunu (yasalarda bu zorunluluk olmasına karşın) ortadan kaldırmış olması; sosyal güvenlik sistemlerini çöküşe götüren yolu açmıştır. Ortaya çıkan açıkların hazineden karşılanması yerine hükümetler; bunu giderek sayısı ve prim ödeme imkanları azalan sigortalıların üstüne yıkan yöntemleri devreye sokmuş ancak; yapılan “düzenlemelere” karşın sistemdeki çöküş sürmüştür. Çünkü; esnek çalışmanın, kuralsız ve sigortasız çalıştırmanın yaygınlaşması, yapılan “iyileştirmeleri” bile önemsiz hale getirmiştir.

Sosyal güvenlik ve sistemini tahrip eden temel faktör; çalışma düzeninin esnekleştirilerek, çalışma ilişkilerine kuralsızlığın egemen olmasıdır. Bu temel etkene karşı mücadele edilmeden; 4857 Sayılı İş Yasası ile yasallaştırılan esnek çalışma yöntemlerine karşı mücadele etmeden; Yeni Personel Yasası ile getirilmek istenen değişikliklere karşı birleşik bir mücadele hattı oluşturmadan; bugün yaşanan tahribatın sonuçlarını ortadan kaldıracak bir sosyal güvenlik sistemi ve sağlık hakkı için mücadeleye girişmek zordur.

Bütün anlatılanlardan hareketle, sağlık sistemini tek çatı altında toplayarak hizmetlerin merkezileşmesi ve halka daha iyi hizmet anlayışının sunulması koca bir yalandır. Sağlık Bakanlığı, bugün ülkedeki tüm sağlık hizmetlerinden sorumlu kurumdur. Ancak bu sorumluluğunu ne kadar yerine getirebildiği, sağlık sisteminin içinde bulunduğu içler acısı duruma bakınca kolaylıkla görülebilir. Bütçenin üçte birini faiz harcamalarına ayırırken, halkın eğitimine ve sağlığına gelince “para yok” diyenlerin, sağlık hizmetlerini düzeltmesi ve herkese eşit sağlık hizmeti sunması mümkün değildir.

Türkiye’de tıpkı özelleştirmeler ve “mezarda emeklilik” tartışmalarında olduğu gibi, kamu emekçilerine, işçilere, halka yönelik olarak yapılan dezenformasyon (yanlış bilgilenme), başka bir ifade ile yalan propaganda en üst seviyelere çıkmıştır. Kamu hizmetlerinin işlememesi için elinden geleni yapan AKP Hükümeti, halkın gözünün içine bakarak “bu hizmetleri özelleştirirsek, daha kaliteli hizmet alırsınız” demektedir. Ancak bu yalan propaganda yapılırken, yoksul halkın cebinden kaç para çıkacağından, kamu emekçilerinin ne gibi hak kayıplarına uğrayacağından hiç bahsedilmemesi, “reform” olarak geçirilen söz konusu yasaların kolay kabullenmesi için yaratılan bilinç bulanıklığından başka bir şey değildir.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

odiflame
Azmini takdir ediyorum. Genel Sağlık sigortası güzelce anlatılmalı. Ne yazık ki bizim halkımız başı yanmadan olayları anlamaz.
Öncelikle desteklediğiniz GSS'nin ne olduğunu bilin.
Güzel yanları var tabii ki ama kaşıkla verip kovayla alacaklar sizden.
Devlet elini ayağını çekcek, sağlık hizmeti özellere, para düşkünü hırsızların eline kalacak, ve bunlar sadece paranızı değil sağlığınızı çalacak. Bizim canımızı sıkan ve aklımızın almadığı kısım bunlar. Yoksa biz doktorlar olarak mental hastalığımız mı var ki, birinci amacımız halkı sağlığına kavuşturmak iken, çocukların rehin kalmadığı ve devletin sağlığı herkese eşit dağıtacağı bir düzene karşı çıkalım??
Dostça bir tavsiye: biraz hükümeti dinlemek yerine işin aslını inceleyein, sağlığın erbabları doktorları ve tabipler birliğini dinleyin. Sonra içinize siniyorsa sonuna kadar savunun GSS'yi.
İş işten geçtikten sonra dövünmenin manası yok.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Selam,

Odiflame yazının yorum içermeyen kısımlarını okudum da anlamadığım bazı şeyler var

biri beni aydınlatsın;

Şimdi bu GSS 65 yaş üstü insanlara sigorta sağlıyor mu?
Emekli maaşından kesilen para ( %22-23 ) sigortaya mı gidiyor?

Eğer böyleyse,

Zaten GSS geliri olmayanlara vuruyor.
bu durumda 2 durum var, 1 işsiz, 2 emekli.

İşsiz adamın durumuna bakalım,
Zaten gelirin yok, ssk'n yok. Ayda 33 tl ödeyeceksin ki bu devirde kontor parası bile değil. Sigortalanıcaksın, devlet güvencesiyle hemde.

2
Emekli,
Babam 65 yaş üstünde ve emekli. Özel sigortalar 65 yaş üstünü sigortalamıyorlar,
yani Allah korusun bişi olsa, sigortamız yok. Hatta gözünden ameliyat olacak 10 kere düşünüyor adam.
Yani 65 yaş üstüysen, Allah'a emanetsin resmen.

Eğer bunlar düzelecekse, ben zarardan çok fayda görüyorum, ve evet emekli maaşı kesilsin %22,%23; buna razı olmayacak insan tanımıyorum ben 65 yaş üstü
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

o mantıkla şu an hiç bir meslek grubuna güvenmemek lazım.
yok bilgisayarcı anlamadı format attı, yok mütehait malzemeden çaldı vs. vs.
hala doktorlara kafayı takmayı bırakın da, birinicl olarak sizin sağlığınızı etkileyecek bu sistemi okuyun öğrenin.
şu an getirlmke istenen sistem amerika sistemi. merak edenlere önerim sicko filmini izlemeleri

@seagle sana seve seve anlatmak isterim ama hiç vaktim yok. TTB ( türk tabipler birliğinin sayfasında kaynaklar var) bir de bu sistem basamak basamak olarak geliyor ülkeye. yani şu anki hali birebir amerika sistemi değil ama yavaş yavaş.
bir de mesela doktor ve sağlık çalışanları maaşları devlette ciddi oranda düştü, kötü değil yine Allah'a şükür. peki sizin maaşınız veya memurun maaşı arttı mı? sağlık haracamaları düştü mü? hayır üzerine bir de devletin sizden sağlık hizmetlerine aldığı kesinti arttırıldı :) çünkü sağlık personelini ucuzlaştırıp özel hastanelerin sayısını arttırmak istiyorlar. bakın gelecek yabancı doktorlar doğudaki veya devletteki doktor açığını kapamayacak sadece özellerde çalışabilecekler. yabancı doktor yasasının devamı da kesinlikle incelenmeli. Önce kamu hastaneler birliği yasasıyla beraber hastaneler sağlık hizmeti veren kurumlar olmayı bırakıp ekonomik ve ticari yönetimlere devredilip, birinci amacı kar olan kurumlar olacak ve son aşamayla beraber herşey özel sigortalara devredilecek.

dip not : herşeyi anlarım ama sağlığı, eğitimi, hukuku veya askeriyeyi kar etmeyi amaçlayan kurumlara dönüştürmeyi savunan insanlarla oturup bişeyi tartışamam :)
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

kar değilde açığı kapatmak dielim biz ona.

Bişi sormuştum geçen sayfa, doğru mu onlar? değilse aydınlatabilir misiniz?

bide doktorlar konusunda, mecbur olduğumuz için kızgınlık biraz daha fazla.
Bilgisayar tamircisine götürmemeyi seçtiğim için çok içli dışlı olmuştum zamanında, kendim halledebiliodum.

Her işin iyi kötü adamı vardır ve doktorlar diye genellemek yanlış. Ama bi insan için en önemli ve en zayıf yanı sağlık olduğu için böyle bir kanı var insanlarda.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

iyi körüklüyorlar ne yazık ki bu nefreti. dilerim bir an önce doktor ve hastaları arasındaki bu olumsuz hava düzelir.

bahsedilen hesapları duymuştum. ama ne yazık ki vakit yetersizliğinden ötürü detayına giremedim. bu konuda yardımcı olamayacağım için üzgünüm.

bir de sağlık vd. saydığım durumlarda açık olarak görülmemeli. parayı herşeyin önüne koyan bir düzene izin verirseniz (adına açığı kapatmak deyin isterseniz) insan canı bile olsa gözünüzün yaşına bakmaz. yani beğenmediğiniz eski sistemi mumla ararsınız. bu ülkede ameliyat etmek sağlığına kavuşturmak amacından çıkıp da, devlet eliye "performans" adı altında kar amacıyla yapılan bir girşim haline dönüşürse vay hepimizin sağlığının haline.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

GSS bütün sağlıkta dönüşümün bir parçası, her parçayı incelemek ve bunların tek seferde değil basamak basamak geldiğini görmek gerekiyor.
bir kaç mesaj önce bahsettiğim gibi güzel yanlarını destekliyoruz. ama kaşıkla verilip kepçeyle alınmasına karşıyız.
vakit darlğımdan dolayı detaylıca anlatabilmek yerine sadece tavsiyelerde bulunabiliyorum ne yazık ki ve farkındayım bunun. Büyük değişiklikler yapılacak bu sistemi Türk Tabipler Birliği yazılarını okuyarak öğrenmenizi şiddetle tavsiye ediyorum.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...