Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

haçlı seferleri müslümanlar için bozgun mudur


arjantin

Öne çıkan mesajlar

bilmiyorum daha önce tartışıldı mı..

genel olarak haçlı seferleri batılıların başarısızlığımıdır, ya da sizce müslümanlar tarafından başarıyla karşı konulmuşmudur?bence müslümanların gösterdiği çok parlak bir başarı yok-en sonunda kovulmalarından bahsetmiyorum..

bizim tarih kitaplarımız genelde müslümanlar,özelde türklerin haçlı birlikleriyle başarıyla mücadele ettiğini,sürekli bozguna uğrattığını yazar..keza yabancı yazarların eserlerinde de özellikle türklerin iyi savaştığı belirtilmiş.ancak haçlı seferlerinin -en sonunda bütün haçlılar kovuldu,kurulan devletleri yıkıldı,malumunuz- müslümanlar açısından genel olarak başarısızlıklarla dolu olduğunu düşünmekteyim..

çok uzak bir coğrafyadan,ksıstlı lojistik imkanlarla -ki ozamanlar büyük sayıda süvari birlikleri olduğu düşünülürse,atlar için yeterli yem taşımak bile problem- anadoluyu boydan boya yarıp,ortadoğuya varıp,müslüman coğrafyasının ortasında suriye,hatay,kudüs e varıp, devlet kurmak,sonrada uzun yıllar elde tutmak, müslümanların birlik olamaması,iyi savaşamamasını göstermekte.

o zamanlar, teknolojik farkların fazla olmadığını da düşünürsek,bu kadar uzaktan gelen batılı savaşçılar neden kalabalık yerel devletler tarafından kısa sürede püskürtülememiştir?ki bizanslılar ne kadar kılavuzluk yapsada,neticede haçlılar bilmedikleri bir coğrafyada savaşmaktaydı.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Avrupa'nın her yerinden en iyi savaşçılardan daha önce hiç savaşmamış olan insanlara kadar yüzbinlerce savaşçı, ve inanç ve cesaret ile kutsanmış.O orduyla yapabileceklerini yaptılar, daha fazlasını değil. Arapların o zaman tek bi devleti yok, ve zaten araplar savaşmayı bilmeyen bi millet. Türkler olmasaydı şu anda Arap diye bi ırk yeryüzünde olmazdı herhalde. Salahaddin çıktıktan sonra ancak bişiler yapabildiler.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Bu sorunun cevabı bugünün Ortadoğusuna bakarak bile cevaplandırılabilir. Araplar birbirlerinin kuyusunu kazmaktan toparlanıp tek bir güç oluşturup düzgün savaşamamışlar. Hatta aksine, Haçlılar kimin tepesine binseler ona giden destek çekilmiş. "Bugün onlar zıbarsın sonra bu Haçlıların icabına bakarız" düşüncesi güdülmüş herhalde.

Türklerin başarılı savaştığı pek çok kaynakta geçse de, dikkat ederseniz Türkler tüm Haçlıları tepelemeye uğraşmak yerine (ki buna güçleri yetse bile akıllıca olmaz, zayıflayınca arkalarından bıçaklanmaları an meselesi) savaşıp kendi çıkarlarını koruyup geçmelerine izin vermişler.

Bölge coğrafyasını da düşünürsek zaten bu kadar çok çıkar grubunun birleşmesi de zor. Türkler ve Araplar Müslüman olsalar da kontrol için rekabet ediyorlar, öte yanda Bizans var ve o zamanlarda gücünü yitirmeye başlasa da hala tehdit oluşturabilecek kuvvette. Bu durumda destek almadan kim Haçlılar gibi azimli bir kuvvetin karşısına dikilirse kendi ipini çeker, es kaza Haçlıları yense bile diğer çıkar grupları da onu yer.

Olayın belirtildiği gibi Haçlıların seçme savaşçılar ve gözünü din veya para hırsı bürümüş amcalardan oluşması gibi bir diğer yüzü var. Yakıp yıkıp yağmalamaya gelmiş, moral ve kalitesi yüksek bir ordunun karşısında durmak kolay değil.

Haçlıların gücü azalıp ortam müsait olunca da Selahaddin Eyyübi "Yürüyün ula! Yürü!" diye toparlanıp girişmiş zaten. Babasının hayrına da almamış Kudüs'ü, kendi gücüne güç katmak için almış.

Kısaca durum budur. Haçlılar geldiğinde o coğrafyada güçlü merkezi bir imparatorluk olsa nal toplarlardı. Oysa onlara arka çıkan Bizans ve karşılarında bir sürü küçük güç var, ortam tam onlara göre.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

1. haçlı seferinden sonra 2. ve 3. haçlı seferlerinde hemen bütün büyük avrupa ülkelerinin kralları savaş sahasındaydı.

adamlar binlerce gemiye sahip, ne lojistik sorunu? anadoluda artık ömrünün sonuna gelmiş anadolu selçukluları, arabistan'da siyasi birlik namına birşey yok. allah salahaddin gibi bir komutan göndermiş de haçlılar avucunu yalayıp geri döndüler. özellikle 3. haçlı seferleri sırasında araplar arasındaki bölünme had safhaya varmış, sur kalesi önünde arap askerleri salladdin adına bir zafer daha kazanmak istemediği için geri çekiliyor, avrupalı tarihçilerin anlatmasına göre bu zafer richard'ın karizmasına bağlanıyor dfaln fian.

anadolu ise üstüne düşeni fazlasıyla yapmıştır, o konuda şüphen olmasın.

ekleme: en başında yazacaktım unutmuşum. arada teknoloji farkı var müslümanlarla haçlılar arasında. fark şu: haçlıların zırhları 1. sınıf, müslümanların ise kuşatma silahları daha üstün. bu demek değil ki avrupadan gelenlerin yanında kuşatma silahları yok. aksine o binlerce gemilerden pek çoğu aslında portatif mancınıklar ama adamlarda balistik diye ilim yok, matematik zayıf. hatta şunu da ekleyeyim; 3. haçlı seferleri sırasında bir haçlı şövalyesinin zırhı arap ordugahının pazarında 2 senelik geliri karşılığında arap şövalyelerinden talep görebiliyormuş.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Huun'un dediği gibi teknik farka ek profesyonnellik farkı da bence önemli. Avrupa'da gelen amcaların silahları Doğu silahları kadar sağlam ve kaliteli değil. Ancak bununla beraber, Doğu'da ağır zırh kavramı yok. Ayrıca şunu unutmayın, Batı'da Feodalizm sonrası ciddi bir profesyonel asker yetiştirilme olayı var, "şövalye" dediğin adam yiyip içip eğitim yapıp hazırlanıyor sonra da patronu için savaşa gidiyor. O yüzden 60-70 kilo zırhla savaşıp ağır silahlarla dövüşebiliyor. Haçlı Seferi'ne de bir sürü kral ve soylunun destek verdiğini düşünürseniz, Avrupa'dan Ortadoğu'ya akın eden bir sürü ağır ve gergin abi var.

Bunların karşısına çıkan toplumlarda ise profesyonel ordu kavramı çok gelişkin değil. Seneler sonra Osmanlı'ya baktığınızda bile işi "tımarlı sipahi" götürüyor, adamlar eyalet milisleri ve çiftçilik yapıyor, savaş oldu mu "adam yolla" diyorlar, atlıyor atına kapıyor silahı savaşa gidiyor.

Bunlara Huun ve benim söylediğimiz gibi Arapların birliksizlik isteğini eklersek, elinizde morali düşük, birlik haline gelmek istemeyen ve ağırlığını etraftan eli silah tutan adamların oluşturduğu bir ordu yapısı oluyor. Doğal olarak böyle bir ordu, onu yemeye gelen yüksek moralli, iyi donanımlı ve askerleri eğitim görmüş bir ordudan dayak yer.

Adamların Anadolu'dan yayan geçmeyi bırakıp olayı tamamen gemiyle çıkartmaya dökmesiyse Anadolu'da ciddi kayıplar vermeleri. Buna rağmen de Türkler asla Haçlıları tamamen durdurmaya yeltenmemiş, adamları hırpalayıp durmuşlar ve geçmelerine izin verip onlar geçtikten sonra da kendi topraklarına geri gelmişler. Söylediğim sebepten ötürü de gayet mantıklı işte, Türkler Haçlılarla boğuşurken zopayı yiyip zayıflarlarsa hemen ardından bir Arap istilasına uğrayıp silinebilirler.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

açıkçası teknoloji farkı olmadığında ısrarlıyım.arbalet gibi istisna silahlar dışında,vücudu tamamen örten kalın zırhlar teknolojik farklılık değil,tercih meselesidir.ortadoğu ve d.anadolu-asya tipi atlar bildiğiniz gibi ufak yapılıdır,ama uzun mesafe gidebilir.şu halde müslüman savaşçı, kalın zırh giyse,zaten atı onu taşıyamazdı..

gerçi olaya tek yanlı da bakmamak gerekir,o.çağ savaşlarının çoğu,moral-psikolojik üstünlüğün önemli olduğu, gaza gelmeden başarılı olunamayan, savaşta bir kere ivme kazanılınca,haberleşme imkanı olmadığından tekrar kordine olamayan, panikleyen düşman karşısında başarılı olunabilen savaşlar..19.yy savaşlarının aksine savaşta ölüm oranı daha az,çünkü askerler, savaşın akışının kötüye döndüğünü hissettiğünde,kaçma eğilimindeler..ölümler daha çok hastalık,az beslenme,soğuktan kaynaklanmakta..

unutmamalı ki haçlı kralları,papanın huzurunda yemin edereke,seferler boyunca birbirleriyle savaşmayacakları husunda anlaşmışlardır.yüzyıllar sonra, osmanlı imparatorluğu tek başına avrupa seferlerine giderken,arkadaki iran haraketleri ve tehlikesi yüzünden, orduyu bir doğuya bir batıya sürükleyip durmuştur.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

"Teknoloji" farkı yok. Zaten o zamanlar Müslüman dünyası teknolojik olarak daha ileri. "Teknik" fark var, iki grubun silahlanma stilleri farklı.

Demir işleme konusunda daha bilgili olan Müslümanların kılıç, hançer, balta gibi silahları Haçlılardan daha ileriydi diye bilmekteyim. Bunlar batılı muadillerinden daha hafif ve esnekti, bununla beraber çok daha sağlamdı. Ancak Müslümanlar çeşitli nedenlerden dolayı ağır zırh giymediklerinden (bu nedenler 5 vakit namazdan ortalama sıcaklığın çok daha yüksek olmasına ve Arap atlarının batılı atlara göre daha ufak olmasına kadar gider) bu tarz kalın zırh olayında evde yoklar.

Ek olarak, böyle ağır zırhlı savaşçıları altetmek için ya darbe etkisi yapacak gürz, çekiç gibi silahlar kullanmak ya da delici kuvveti yüksek araç gereç kullanmak gerekir. Müslüman kılıçları enlidir ve genel biçim itibariyle de delmekten çok kesip yara açmaya uygunlar; İngilizlerin okçuları gibi de uzak mesafede haşırt diye zırh delme gibi olaylara da Müslümanlar tamamen yabancı. Tabii bu açıklama bütün bozgunu açıklamaz, Müslümanların eli armut toplamıyor, kısa sürede bu tarz farkları ortadan kaldıracak şekilde silahlanabilirler. Ancak bu sefer de devreye Müslümanların dağınıklığı ve ortalama asker eğitiminin yetersizliği giriyor. Savaş sırasında karşı taraf "Yeaaaaaaaaa" diye Tanrı adına girerken sizin saflarınızdaki elemanlar "Banane ya, önce Cafein ve kabilesi ölsün, sonra bakarız" deyip toz oluyorsa istediğinizi yapın yine kazanamazsınız.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

aslinda taraflari anlamak lazim donemin siaysi ve ekonomik kosullari ile dunyanin genel durumunu ele almak lazim

avrupada kaynak yok, klise baskisi iyice artmis insanlar kliseye karsi gelince aforoz edilip bir guzel yakiliyor ve avrupa ulkeleri kendi icinde birbirine dusmus

doguda ise islam imparatorlugu hizla yukselmis ispanyaya girilmis emeviler gitgide gucunu arttiriyor

ama soyle brisey var araplar savasabilen bir millet degil ve fethettikleri ulkelerin halkini donatip yolluyorlar genelde savasa, ispanyaya girmeleri bile bir mucize cunki avrupa ordulari roma geleneginden daha deneyimli ve organzie moral oalrak yuksek

emeviler arap olmiyan muslumanlara pislik muamelesi yapiyro resmen ve zorla cepheye yolluyor, yeni kesfettikleri turklerde dahil buna

harrandan cikan abbasiler bolgedeki turklerle iyi anlasiyorlar ve zaten emevilerden memnun olmiyan turkler abbasilerden yana saf tutup emevileri devirip abbasileri halifelige tasiyor

bu islam imparatorlugunun kirilma noktasi aslinda cunki bu sebepten dolayi abbasiler turklere genis otonomi veriyor ve orduyu turkler olusturuyor ve abbasilerin develtinde turkler hep kilit konumalrda yer bulmaya basliyor

bagdat dunyanin en buyuk sehri ve kultur merkezi oluyor araplar dunay ticaretini elinde tutuyor

haliyle bati ile dogunun arasinda olusan ucurum batida bir huzursuzluk yaratmaya basliyor

bundan sonra abbasi halifeleri turkler ustundeki etkisini yitirmeye basliyorlar
ababsilere bagli yasiyan turkler garnizon oalrak bulunduklari ulkelerde yavas yavas gucu ellerine aliyorlar

gazneli mahmut ilk defa emir yerine sultan lakabini kullanip abbasilerden bagimsizligini ilan edince ipler cozuluyor ve turk garnizon komutanalri bulunduklari bolgelerde cetin bir mucadeleye girip bir bir bagimsizliklarini ilan ediyorlar

yanniz soyle birsey var
develtleri kurduklari topraklarin halki turk degil ama ordu develti yonetenler turk ve bunalr genelde yerlesik hayata gecememis savasarak yasiyan turkler

o yuzden kendi iclerindede bolca iktidar mcuadelesine giriyorlar ve abbasilerin kalintilari birbiri ile savasarak geciriyor zamani ve araplar uzaktan izliyorlar

bundan sonra selcuklular sahneyi aliyor ve abbasilerin parcalarini supurur kendi bunyesine aktarken anadoluya dogru genislemeye basliyorlar, o tarihte oguzlar daha yeni yeni yerlesik hayata gecmeye baslamis ancak topraklar verimsiz ve nufus kalabalik
anadoluda verimli deniz kiyisindak itopraklar ve su kaynakalrinin bol olmasi cezbediyor ve malazgirt ten sonra oguz henuz yerlesik hayata gecmemis oguz boylari akin akin anadoluya geliyor yerlesmek icin ve yasiyicaklari topraklari kendileri belirliyor ve icislerinden tamamen bagimsizlar

anadoluya bu sekilde bodoslama girmeleri bizansi mahfediyor ve ortodox bizans katoliklerden yardim istiyor sonunda

atesliyici zaten bu oluyor ve avrupadaki birikmis butun o tansiyon doguya bosaliyor

haclialr turkleri atmak icin gelselerde bizans pek umurlarinda degil asil dogunun zenginligini yagmalamaya gelmsi adamlar ve anadoluda o tarihte hicbirsey yok

turkler yerlesik hayata tam gecmediigi icin gelciek ordularin haberini aldiklarinda hemen tasi taragi toplayip onalrin yolundan cekiliyor ve gerilal taktikleri ile hirpaliyor

ki zamanlama oalrak hacl iseferleri ababsilerin mriasligina soyunan selcuklularin coksu donemine denk geliyor

turklerle yaptiklari en buyuk savas antakyada ki zaten o tarihte anadoludaki en buyuk sehir o ve halkin cogu hristiyan kalenin garnizonu turk haclialr gelince icerdede huzursuzluk olunca dusuyor hemen

bunun yaninda asil sebebe gelirsek dogu zaten kendi arasinda bolunmus selcuklularda guc kaybedince msuluman toprakalrini koruyabilicek bir merkezi guc kalmamis

zorla toplanan araplar savasmiyor, turkler o tarihte daha cok anadolu ile ilgililer kalanlar haclialrla savasmak konusunda cok istekli degil o yuzden organize olmus bir ordudan cok topragini korumak istiyen yerel halkla gonulluleri topliyabiliyrolar anca

yani hacli seferleri olmasada durumalri oyle cok ic acici degil

merkezi bir otorite olsaydi zaten haclilar avrupadan kalkip ortadoguda o kadar rahat at kosturamazlardi ama o yoktu iste

bunun yaninda can kyiplarini ve yikimi gectim hacl iseferleri sirasinda iyice bolunen islam dunyasini felek bri kez daha mogollar ile vurdu

mogollar geldiginde karsialstiklari direnis cok zayifti ve islam dunyasi kaderine teslim olmustu

mogollarin gelmesi ile o cografyada artik yonetmekten cok yasamak onemli oldugundan halk kendini kimin yonettigine onem vermemeye basladi

vahsi haclilarin musluman ve yahudi katliyamlari ve muslumanalrin onlar karsisindaki acizligi islam dunyasini ice kapatti ve bugune kadar kendilerini dunyadan soyutladilar ve milelti egctim dini olarak bile bir coskulari kalmadi

ortodokslar ozellikel istanbulun yagamlanmasi ve 1000 kusur yillik hazinelerin ve kutsal esyalarin calinmasi yuzunden katoliklerle baglarini kopardilar ki haclilar onalrada cok zulmetti ve rumalri vahsice oldurdu ki turkler daha akctiginda korumasiz kalan anadoludaki rum koyleri haclilarin eglence noktalari oldu

ama islam dunyasinda hacli seferlerinden en karli cikan turklerdi

bizans iyice zayifladi ve anadoludaki rumalrin turklere direnciek morali kalmadi
ozellikle fatih istanbulu kusattiginda papadan yardim istenilmesi konusunda papa kliselerin birlestirilmesini isteyince "istanbulda altin kulahi gormektense turk sarigi gormeyi tercih ederiz" dediler

fetret devrinde bile anadolu beylikleri ayaklanirken ortadoks rumalr ve balkanlarda yasiyan diger uyruklar osmanli yoentimine karsi ayaklanmadi cunki haclilardan ve bizansin acizliginden sonra onalri kendi haline birakan turklerin yonetimi cazip gelmsiti

doguda ise mogollardan sonra cok guclu bri develt cikip islam dunyasini birlestiremedi ve osmanli tereyagindan kil ceker gibi kolay bir sekilde afrikayi ve ortadoguyu fethetti



bugun bile hacli seferlerinin sancilari suruyor
ozellikle osmanli gene hacli zihniyeti ile cokertildikten sonra ortadogu kendi arasinda parcalandi ve bir turlu istikrar saglanamadi, israilinde bolgeye gelmesi isin tuzu biberi oldu ancak israil arap savaslari denen komedi oyunundan sonra kuru gurultuden oteye gidemediler ve ortadoguda aysiyan halkin gun be gun yasamak disinda bir coskusu veya hayattan beklentisi kalmadi
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Cafein said:

Demir işleme konusunda daha bilgili olan Müslümanların kılıç, hançer, balta gibi silahları Haçlılardan daha ileriydi diye bilmekteyim. Bunlar batılı muadillerinden daha hafif ve esnekti, bununla beraber çok daha sağlamdı. Ancak Müslümanlar çeşitli nedenlerden dolayı ağır zırh giymediklerinden (bu nedenler 5 vakit namazdan ortalama sıcaklığın çok daha yüksek olmasına ve Arap atlarının batılı atlara göre daha ufak olmasına kadar gider) bu tarz kalın zırh olayında evde yoklar.


cafein'in dediği gibi ağır zırh kullanmamalarının çeşitli sebepleri var ama asıl ve en büyük neden şu: Arabistan'da demir madeni yoktu. Arapların demir kaynakları çok kısıtlıdır ve ilginçtir özellikle 3. haçlı seferleri sırasında ihtiyaç duydukları demiri Avrupa'dan İtalyan'lar sayesinde temin etmişlerdir. O yıllarda demiri işleyip silah zırh yapmak için kullanılan bir madde var adını hatırlamıyorum şimdi bilmem ne tuzu deniyor o da Arapların elinde bol bulunuyor Avrupada çok kısıtlı. İşte bu sebepten savaş sırasında bile iki taraf da bu maddelerin ticaretini kesemiyor ama Arapların genel olarak demir sıkıntısı çektiği bir gerçek.

Bu bilmem ne tuzu ile ilgili hafızam beni yanıltmıyorsa şöyle bir olay oluyor hatta: İtalyanlar bir ara diğer ülkelerden gelen baskı üzerine Araplara demir tedariğini durduruyorlar. Haliyle Araplarda bu maddeyi satmıyorlar Avrupalılara. Bir ara Avrupalıların elinde bireken aşırı demiri eritmek için daha sonra İtalyanlar tekrar ticarete başlıyorlar ama talep fazlalığı yüzünden Araplar eskisinden yüksek paralara bu maddeyi satıyorlar epey bir kar ediyorlar falan. Çok hayal mayal hatırlıyorum, bilgiler net değil ama vardı böyle birşeyler.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

bence sebepler şunalr

1-müslümanlarda feodal avrupada olduğu gibi savaşçı(şovalye)-köylü (serf) ayrımı yoktu. avrupada feodel beylikler, şovalyeler ve vassallar, barış zamanında sürekli askeri talim yapan,savaşa katılan,karşılığında köyleri sömüren kimselerdi-benzer bir kurum olarak samuraylık..o günün dünyasında çok çok pahalı olan zırhlar yaptırıyor,çok sayıda harada at besliyor,seferlerde birkısım köylülerini de toplayıp savaşa gidiyordu..e parası olmayanlar yayan gidiyordu sefere, hayatın kuralı bu..

müslümanlarda ise bu derece profesyonel askerlik yok..savaşlara "haydi yallah" tarzında herkes katılıyor, ganimet toplamak, bu, sayısal olarak çok gözükmesine karşın, niteliği, talimi olmayan ve daha kötüsü savaşta ufak bir panik anında birbirini ezen, orduların bütün dengesini bozan, tabana kuvvet geri kaçan muazzam bir ayaktakımı kalabalığı demek oluyor.

2-dar bir coğrafyada,ekonomik sömürü olarak çoktan paylaşılmış avrupada yoğun nüfus artışıyla oluşmuş toplumsal baskı, çok çok zengin olduğu düşünülen kutsal topraklara yapılacak seferle yansıtılıyordu..işin içine cennet vaadi falan da girince kilise bir taşla 5 kuş vuruyordu..bir yandan sefere katılmak isteyip parası yetmeyenlerin topraklarını satın alıp,arazisini çoğaltıyor,ikinci yandan papalık kurumunu krallıkların üstünde iyice güçlendiriyor,aynı zamanda evrensel rakibi ortodoks kilisesinin bölgesel hakimiyetini kısıtlamaya çalışıyordu..

3-müslümanların silahlarının enli olması,delici olmaması, kanımca önemli bir dezavantaj değil.çünkü aynı tarz enli silahlarla türkler, daha sonra zırhlı şovalyelere karşı avrupada çok savaş kazanmıştır (işin içinde farklı unsurlar da var tabi)..zırh sahibi olmak ,iyi strateji izliyen zırhsızlara karşı büyük bir avantaj sağlamaz, çünkü zırhlının çok büyük dezavantajları vardır,

a)altındaki attan bir kere düştüğünde ,savaş meydanında işi biter..yani filmlerde olduğu gibi attan düşüp ,elde kılıç savaşabilmesi imkansızdır,zırhın ağırlığından kemikleri kırılır,hareket kabiliyeti sıfırlanır..

b)ancak toplu saldırılarda bulunursa etkili olabilir. bunun için geniş düzlüklere ihtiyaç gösterir. sıkışık alanlarda ivmesini kaybedeceğinden, çok kolay hedef olur..

c)yavaştır, kısa mesafede türk atlarının hepsini geçer, ama düzlük olmayan yerde, ok atımı mesafe bırakmış türk atlılarını yakalaması zordur, türkler bunu çok iyi kullanmış, haçlıları uygun noktalarda sabit bir mesafeden sürekli ok yağmuruna tutmuştur- türk okları pek iyi kalitede olmamakla beraber,üretilmesi pahalı değildir..

d)atları çok yük taşıdığından ve epey de iri olduğundan , bozkır otları yeterli olmaz. iyi kalite arpa-yonca karışımı bulmalıdır.uzun süre iç anadolu-o.doğu gibi coğrafyada savaşırsa, ciddi lojistik sorun yaşar, atlarını kaybeder.

şu halde zırhlı birliklere karşı öncelikle, meydan savaşına girişmeden uzun bir yıpratma savaşı yapılması şarttır.tipik türk tarzı olarak,hafif okçu atlıların vurup kaçma şeklinde yıpratması, keşif kollarına baskın düzenlemesi, geniş düzlüklerden ziyade, zırhlıların manevra yapmakta zorlanacakları alanlara çekmeye çalışması, geri çekilirken su kaynaklarını kullanılmaz hale getirmesi, haçlıların hem koordine-toplu hücum tarzında klasik saldırlarını engellemiş,hem morallerini bozmuştur..

türkler bu seferlerde topyekün meydan savaşını ancak, yıpranmış ve morali bozulmuş düşmana karşı yapmıştır..birkaç batılı eserde haçlıların, "türkler kadar savaşçı bir millet zor bulunur, keşke hristiyan olsalardı" tarzında hayranlık ifadelerine yer verir..

seferlerde arapların çok kötü performans gösterdiği açık. bu seferlerden en karlı çıkan ise türkler gibi görünüyor..anadolu ve ortadoğudaki bütün rakipleri yıpranırken, sonraki yıllarda türklerin buraları egemenliği altına alması kolaylaşmıştır..

başka bir konu da selahaddin eyyubi nin hangi milletten olduğudur.kürt kökenli olarak duymuştum birkaç yerde,ancak kardeşlerinin isimlerini okuyunca şaşırıdm..
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

Elimde 1987 tarihinde basılmış, Doç. Dr. Ramazan Şeşen'in bir kitabı var "Salahaddin eyyubi ve Devlet" adında. Geçenlerde yeni kitapları var mı diye baktım Prof. olmuş idi kendisi.

Onun kitabından alıntı yapıyorum şu anda Salahaddin Eyyubi'nin kökeni ile ilgili.

"... Salahaddin gibi örnek insan, din ulusu bir kahramanı ırkçılığın ve katı milletçiliğin dar hudutları içinde ele almanın yanlışlığı gün gibi aşıkardır. Fakat, onu kendi ırkçılıklarına ve katı milliyetçiliklerine alet etmek isteyenler olduğu için burada kısa bir mütaalada bulunmanın... Birinci çalışmamızda* anlattığımız gibi, Salahaddin melez bir aileden gelir. En eski atası 758 yılında aşıretiyle birlikte Basra'dan Azerbaycan bölgesine nakledilern Yemen Araplarından Ravvad b. el-Müsenna el-Ezdi'dir**. Ravvadiler bundan sonra Azerbaycan bölgesinde Hezbaniyye Kürtleriyle karışmışlar, X. yy. itibaren kendilerini bu kabilenin bir kolu saymışlardır. Daha sonra Salahaddin'in babası Necmeddin Eyyüb ve amcası Esedüddin Şirkuh Selçukluların ve Zengilerin hizmetinde çalışan büyük emirler arasına girmişler, bunun sonucunda Eyyubi ailesi Türklerle karışarak Türkleşmiştir. Salahaddin'in ağabeysi Turanşah, kardeşleri Tuğtigin ve Böri Öztürkçe isimler taşılar... (burdan sonrasında annesinin kökeni, kardeşlerinin evlendiği insanların kökeni falan anlatılıyor)

Bir de şöyle birşey yazılı:

Bir Arap şairi olan İbn Sena el-Mülk'ün Halep'in zaptı dolayısıyla, Salahaddin'e sunduğu kaside, "Arap milleti Türklerin devletiyle yüceldi. Ehl-i Salib'in davası Eyyüb'ün oğlu tarafından perişan edildi."

* : İlk kitap da var elimde, orda çok daha detaylı bir şekilde anlatılıyor kökeni ama kitap Ankara'da mı, Samsun'da mı bilmiyorum. Göçebeliğin kötü yanları. Bulabilirsem ordan da yazarım.

** : Rus tarihçileri tarafından ortaya atılan ve bugün bazılarının sahiplendiği bir iddiaya göre; Salahaddin'in kökeni Ermenistan'da yaşayan bir Kürt aşiretindendir.

--------------------------------------------------------

Aslında kitabın bundan sonrasında milliyetçiliğin de çok güzel bir tanımlaması yapılıyor; ama baya uzun oraları ortaya atılan fikirlerle birlikte yazmadıktan sonra bir anlamı yok. Kısaca milliyetçiliği saf kan bağı olarak algılamamak üzerine.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...