Jump to content
Forumu Destekleyenlere Katılın ×
Paticik Forumları
2000 lerden beri faal olan, çok şukela bir paylaşım platformuyuz. Hoşgeldiniz.

Kıbrıs barış harekatı Güven Erkaya


byzasz

Öne çıkan mesajlar

Güven Erkaya ile yapılan röportaj ibret alınması gereken bir röportaj..Buda bizim Karansebes imiz ama yıl 1974

İlk okulumun ismiydi vede Neden bu isimli birokulumuz olduğunu tabiki sonradan öğrendim Resimdeki zırhlı batırılmıştı.. Dost Ateşiyle 54 şehit vermiştik..
(Alıntıdır)
KOCATEPE'Yi nasil yanlislikla batirdik ?

Kibris Baris Harekati, BM Kore yaptirimi disinda, Türkiye Cumhuriyeti�nin disarida yasadigi tek ciddi sicak savas olayidir.
Harekatin üzerinde en cok konusulan olaylardan birisi, süphesiz, Kocatepe gemisinin batisidir. Kibris Harekati, Kocatepe�nin batisi basta olmak üzere, askeri acidan akademilerde okutulacak, karargahlarda incelenecek ve dersler cikarilabilecek bazi örnek olaylarla doludur. Ayrica bu gerceklerin bilinmesinde, hatta belli bir yere kadar kamuoyuna aciklanmasinda, gelecegin selameti bakimindan sonsuz yararlar vardir.

Aradan ceyrek asirdan fazla bir zaman gectikten sonra, konuya belki daha sogukkanli yaklasmak mümkün olabilir. Belkide olaylari objektef kistaslarla degerlendirecek ölcüde icinde yasayan yetkili kisilerin, kamuoyuna verecekleri bilgiler, bu olayin karanlikta kalmis yanlarinin aydinlanmasina ve gerekli derslerin cikarilmasina katkida bulunabilir.

Amac suclu aramak degildir. Bilakis, sorumluluklarinin ve isin hassasiyetinin bilincinde olan kimsilerin izahat ve yorumlari, ileride cikabilecek benzer durumlar krsisinda takinilacak tavrin tesbitinden oldugu kadar, bu alandaki spekülasyonlarin zararli olabilecek etkilerine ortadan kaldirmak bakimindan da fayda saglayabilecektir.

Taner Baytok:
Bugün seni disaridaki günesli havaya uygun bir keyif ve nese icinde buldum. Amacim neseni ve keyfini kacirmak degil ama bugün yasaminda büyük iz biraktigini bilmeme ragmen, yerli yersiz tartismaktanda hoslanmadigin bir konuya, 26 sene önceki Kibris cikarmasi sirasinda batan Kocatepe gemisi olayina temas edelim istiyorum.
Sen 1974 Kibris Baris Harekati�na katilan ve batan Kocatepe muhribinin komutaniydin. Geminin batisi o zaman kuvvetlerimiz arasindaki koordinasyon eksikligi ile izah edilmisti. O sicak olayi en yakindan yasayan, sorumlu bir kisi olarak, olanlari anlatip degerlendirebilirmisin ?

Güven Erkaya:
Bu olayla ilgili bildiklerimi ve düsündüklerimi, naciz vücudumla birlikte öbür tarafa tasimak hakkina sahip degilim. Bununla ilgili olarak söyleyeceklerimin hepsinin kayda gecirilip bilinmesi lazim.

Kocatepe gemisinin batirilmasi olayindan alinacak büyük dersler vardir. Bu alanda hazirlanacak bir �case study� akademilerde okutulmali, karargahlarda anlatilmalidir. Genel Kurmay bununla ilgili bir rapor hazirladi, konu kapatildi. Seninde dedigin gibi, asil amac suclu aramak degil, gercekleri bir daha vuku bulmamasi icin aciklikla ortaya koymak, eksiklikleri giderip, önlemlerini almaktir.

Söyleyeceklerim bir yerde yazili olarak bulunmalidir. Bunun ne kadarini yayimlayip yayinlamayacagimizi sonra kararlastiririz. Bunlarin kamuoyumuz tarafindan bilinmeside insanlarimizin en tabi hakkidir diye düsünüyorum.

Hatirlayacaksin, ben Kocatepe gemisinin komutani olmadan önce Genelkurmay�daydim. Genel Kurmay Plan Subesinde deniz plan subayiyidim. Daha sonra, Deniz Kuvvetleri�nin Personel Subesi�ne gectim, ama Genelkurmay�daki görevimide yari zamanli is olarak sürdürdüm.

1973 senesinin Agustos ayinda, Kocatepe�nin komutanligina atandim. Gemi, bizim bahriye lisaninda �overhaul� dedigimiz genel bakimdan yeni cikiyordu. Gemi personelinin, bu genel bakimdan sonra tim egitimine katilmasi gerekiyordu. Bu sirada, NATO�nun Akdeniz Cagri Kuvveti�ne bir gemi göndermemiz gerekiyor. Deniz Kuvvetleri, Kocatepe�yi secip NATO�Ya onun ismini bildirmis. Tazeleme egitimine giremeden, dogrudan dogruya Cagri Kuvveti�ne katildik. Cagri Kuvveti�nin iki tadbikati oldu. Ikisinede benim gemim katildi. Birisi 1973 sonbaharinda, digeri 1974 ilkbaharinda.

Bu tadbikatlardan sonra, ben Brüksel�deki NATO Askeri Delegasyonumuza atandim. Kursumu tamamladiktan sonra, Brüksel�deki görevimin basina gidecegim. Ankara�dan bir görev verdiler. �Cumhurbaskani Fahri Korutürk, Edremit�ten Erdek�e gececek, geminli ona refakat et, sonra Brüksel�e gidersin� dediler. Tam Ankara�ya gidecegim, bu sefer Deniz Kuvvetleri Komutani Kemal Kayacan�in Karadeniz gezisine katilmami emrettiler. Onunda arkasindan, Denizkurdu Tadbikati�na katildiktan sonra, Kemal Kayacan�i Mersin�e birakip NATO�ya gececegim bildirildi.

Ben ayrilmak üzereyken Kibris�ta Nikos Somson�un darbe yaptigi haberleri geldi. Gemideki arkadaslarimi toplayip, bu darbenin Türkiye ile Kibris arasinda bir harp demek olacagini söyledim. Ona göre hazirlik yapmamiz lüzumunu belirttim. Ankara�ya dönme durumu, artik ortadan kalkmisti.

Kibris Harekati�na Mersin�den katildim. Ilk is olarak, gemi personelinin egitimine egildim ve hava savunma ve gemiyi terk egitimlerine öncelik verdim. Cünkü ABD�nin 2. Dünya Harbi�nde kullandigi, elimizdeki Kocatepe, Adatepe ve Tinaztepe gemilerinin dogru dürüst hava savunma sistemleri yoktu.

Bunlar, ucak gemisini denizaltilara karsi korumak üzere yapilmis gemilerdi. Üzerlerinde denizaltilara karsi savunma silahlari, birde 5 pusluk, 12.7 cm�lik toplari vardir. Ikisi basta, ikisi kicta dört namlu. Bunlar, suüstü harbi ve kara bombardimani maksatli olarak kullanilirlar. Hava savunmasinda pek etkinlikleri yoktur. Atis süratleri düsüktür. Dakikada 16 mermi atarlar. Atis kontrol sisteminin kontrol edebilecegi ucak sürati 400 mp/h civarindadir. Süratli ucaklara 2-3 mermi ya atarsin, ya atamazsin. O 2-3 atista vurdun ne ala. Vuramazsan gitti demektir. Bu gemilerle suüstü savasini yapabilirsin. Zaafiyet hava savunmasinda. Bunun icin egitimde, bu sahaya öncelik verdim.

Egitimde birde, gemiyi terke önem verdim. Buda basli basina bir konu. Her bireyin egitim almasi gerekli. Ögle erler varki, Donanma�ya girene kadar ayagi deniz suyuna girmemis. �Gemiyi terk et� dediginde, adam kendisini denize etmiyor. Erleri buna alistirdik, can sali nasil denize nasil atilir, sala nasil cikilir, salda nasil yasanir, can yelegi nasil baglanir, bunlari göstere göstere, erleri egittik.

Ben, gemimle zaten Mersin�deyim. Digerleride Mersin�e gelerek yükleme yaptilar, Kibris�a dogru yola ciktik. Harp filosu komutanimiz Tinaztepe�de. Bizim komodorumuz Irfan tinaz ise Meresal Cakmak gemisinde. Ilk planda, hedef Magosa olarak belirlenmisti. Sonra, hedef Girne Plaji olarak degistirildi ve planlarda buna göre yeniden hazirlandi.

Planlari hazirlamak icin yapilacak isler var. Muhriplerin, cikarma araclarinin yapacaklari isler var. Cikarma birlikleri karaya ciktiklarinda yapilacak kara bombardimani var. Gelecek olan ucaklarla irtibat var. Ucaklarda tanima-tanitma var. Yapilacak bircok sey var, bunlarin hepsinin planlanmasi lazim.

Bu arada, Ikinci Taktik Hava Kuvvetleri, Yunanistan�dan gelebilecek bir harekata karsi kullanilmak üzere ayrildi. Kibris�taki hedeflerin belirlenmesi, ilk elde sonuclandirilmasi gereken konular olarak karsimiza cikti. Bunda, zaman zaman zorluklarla karsilasildigini, herseyin herzaman iyi gitmedigini söylemek gercekci bir davranis olacaktir.

Rum Kibris�in iki tane hücumbota sahip oldugunu biliyorduk. Denizaltisi, hava kuvveti yok. Yani, bize tehdit olusturabilecek fazla bir kuvvet yok karsimizda. Ama gemideki personelin psikolojisi degisik. Simdi sana komik gelecek ama, icinde yasanirken ciddi endiseler yaratan ve askeri harekati büyük hatalara sürükleyebilecek karekterde bir olay anlatayim.

Denide giderken, birden civarimizda bir denizaltinin mevcut oldugu söylendi. Bunun mümkün olamayacagi elimizdeki bilgilerden anlasiliyor. Ama tedbirli olmak gerekir. Gözcü, sancak bas omuzda 500 m�den bir denizalti rapor ediyor. Hemen gerekli savunma önlemini aldim.

Sonradan, deniazalti olmadigini anladik. Simdi biz, Girne sahillerine kara bombardimani yapiyoruz. Mermilerin bakir ve pirinc kovanlari güverteye düsüyor, oradan da denize. Gemi personelinin görüp denizalti periskopu sandigi, iste bu kovanlardan biri. Baskovan batmayip süyün üstünde yüzüyor. Asagisi agir, yukarisi hafif oldugu icin de, periskop gibi görünüyor. Ancak, isi bilenin bir bakista anlayabilecegi bir fark var. Bu cisim, denizdeki dalgayla birlikte, bir saga bir sola yatiyor. Halbuki, denizalti periskobu olsa, dimdik durur ve denizi yarar gider. Ama daha önce harp görmemis personel, tadbikatlarda ve egitimde ögretilen bu inceligi göremiyor.

Kibris karasularinda seyreden Rus tarama gemisi:
Bu olaydan kisa bir süre önce, Kibris�in karasularinin hemen dibinden bir tarama gemisi görmüstük. Geminin teshisi görevi bana verilmisti. Iyice yaklastiktan sonra, geminin bir rus tarama gemisi oldugunu gördüm. Ruslar harekati izlemek icin, o gemiyi oraya yollamislar. Hemen rapor ettim, ama, �o gemiyi oradan uzaklastirin veya ikaz edin, gitmezse batirin� gibi bir talimat gelmedi. Gemi orada, harekat sahasinin icinde, sakin bir sekilde görevini sürdürdü.

Kibris Rum hücumbotlari ve Ecevit�in talimati:
Bu arada, biz Girne önüne geldik. Cikarma gemisinden birligimizin komutanini, personelini, araclarini sahile cikaracagiz. Bu sirada, Rum Kibris�in iki hücumbotunun süratle, cikarma yapacagimiz plaja dogru gelmekte oldugunu gördüm. Biz, plajin hemen önündeyiz. Girne limani ve oradan cikan hücumbotlar dogumuzda kaliyor. Gemilerle aramizda Adatepe muhribi var. O bölgede karakol görevi yapan Maresal Cakmak gemisi ise Girne�nin batisinda bulunuyor. Topcu subayina hedef tarif ettim. Hedef üsüne gelmesini istedim ve iki gemi menzile girdiklerinde, �atis serbest� dedim.

Tam bu sirada, Basbakan Ecevit�in direktifleri üzerine oldugu beyan edilen bir emir geldi: �Karsi taraf ates acmadikca ates edilmeyecektir�. Nitekim, hücumbotlar, Adatepe�nin önünden gectiler, Adatepe�den ates edilmedi.

Emir, bütün askeri bilgilerime, okudugum stratejilere, mantiga ters düsmekle kalmayip, bir ülkenin savasta yenilgise ve büyük prestij kayiplarina ugramasina sebep olabilecek kadar tehlikeliydide. Yunan hücümbotu torpidosunu atacak, cikarma gemisini icindekilerle birlikte havaya ucurup denize gömecek, sen bundan sonra hücumbota ates acmissin acmamissin, ne fark eder ? Bu, cikarmanin sonu olur diye düsündüm.

Sayin basbakanin kararinin arkasindaki motifi anlamamak, onu taktir etmemek, elbette mümkün degildi. Ama, o anda icinde bulunulan durum ve yaratabilecegi risk, bu emre aynen uyulmasini makul göstermemekteydi. Topcuya, menzile girildiginde ates emrimi tekrarladim. Rotami doguya cevirdim. Hücumbotlarin üpstüne giderek onlar ile cikarma gemisinin arasina girdim. O sirada, havada iki ucak belirdi. Bunlar dalisa gecerek iki hücumbotu batirdilar.

Bu hususu daha sonra Montreux�den dönerken, ucakta Basbakan Ecevit�e anlattim. �Verdigimiz talimat zamana ve duruma uymadi� dedim. Savastaki birliklere, harp sahasindaki durmu bilmeden, genel yaklasimlar dogrultusunda emirler verilmesinin sakincalarini, tarihteki misalleriyle anlattim.

Birliklerimizin Kibris�a cikisi:
Güven Erkaya:
Bizim cikarma birliklerimiz Girne�ye cikarken, bizde, sahildeki Rum hareketlerini izliyoruz. Cikarma plajinin orada, kamyonlarla silah, havan ve malzeme tasiyorlar. Bir otel binanisnin önündeki agaclarinin arkasina mevzilenmis bir birlik gördüm.
Bize makineli tüfekle ates etti. Bende kara bombardimaniyla birligi yok ettim. Üzerlerine atis yapildigini görünce, arkadaki binaya kactilar. Bu sefer binayi bombaladim. Herkez kendisine göre, gördügü hedef üzerine atis yapiyor.

Taner Boytok:
Cikarma sirasinda zaiyat verdikmi ?

Güven Erkaya:
Gemide bir tabur askerimizt vardi. Zaiyat vermedik. Yalnizca, ilk cikanlardan fabrikada calisan bir isci sehit oldu. O anda cikarma aracinin icindeymis. �Bende cikacagim� demis. Egitimsiz oldugu icin, cikarken mak. tüfek mermisinden korunmasini bilememis ve isabet almis.

Taner Boytok:
Böylece cikarmanin ilk günü heyecanli bir sekilde, fakat büyük bir aksilik olmadan tamamlanmis oldu, degilmi ?

Konvoy ihbari:
Güven Erkaya:
O geceyi Mersin�de gecirirken, Girne önüne dönmemiz emri geldi. Tinaztepe gemisi Deniz Kuvvetleri�yle veya havada bulunan deniz karakol ucagiyla muharebe irtibat gemisi olarak görevlendirilmisti. Tinaztepe Mersin�e ikmal yapmaya gittiginden, bu görevi bana, Kocatepe�ye verdiler.

Bu arada, deniz karakol ucagi bir rapor gecti. Raporda, bir konvoyun doguya, Baf�a dogru yol aldigi belirtilmekte ve bizden bu gemilerin Kibris�a cikmalarinin engellenmesi istenmekteydi.

10-12 gemiden olusan bir konvoyun Kibris�a dogru yol aldigina dair, Mugla�daki Jandarma Il Komutanligi�ndan alinan ham bir istihbarata dayan bir emir. Emirde konvoyun rotasi Baf olarak belirtiliyor. Sürati bildiriliyor.

Ben Konvoy olarak belirlenen gemi toplulugundaki gemilerin tiplerini ve milliyetini sordum. Deniz karakol ucagindan, bunlarin bilinmedigi cevabini verdiler. �Sabah alaca karanligi kesfinde bunlari ögrenip birlige bildirin� dedim.

Simdi ne olmus, burada kesip öncesine döneyim. Mugla�daki Il Jandama Komutanligi�ndan Mugla valisine, ondan Jandarma Genel Komutanligi�na, bu komutanliktan Genelkurmay�a, Genelkurmay�dan da Deniz Kuvvetleri Komutanligi�na bir rapor gelmis. Rapor su: �Rodos�ta, Madrake Burnu aciklarinda asker yüklü 10-12 gemi�. Iste bütün olaylari baslatan rapor bu.

Bir hesap yapmislar. Bunlar gitse gitse 8 mil, hadi bilemedin 10 mil süratle gider, o süratle Baf�a su saatde varirlar. Bizden istenende, o saatden önce Baf önlerine varip, bunlarin Baf�a girmesini önlememiz.

Bu 10-12 gemilik asker yüklü toplulugu konvoy olarak vasiflandirmislar. Konvoy, askeri gemi toplulugu demek. Bir yerden bir yere ya asker, ya askeri malzeme ya da yiyecek tasiyor. Bunu koruyan bir Yunan birligi varmi ? Koruyan 10 muhrip varsa, biz bunu üc gemiyle nasil durdururuz ?

Konvoya saldiri emri:
Bekledigimiz emir sabaha karsi Ankara�dan geldi. Ankara, �Efendim siz üc gemiyle konvoya müdahale edeceksiniz� diyor. �Önce Hava Kuvvetleri, sonra siz taarruz edeceksiniz� deniliyor. Harekat sahasinda da uzak durmamiz isteniyor. Simdi harekat sahasi neresi ? Harekat sahasi diye bir yer cizilmemis. Harekat sahasi belirlenmedigine göre, sen kendin tayin edeceksin. Nasil tayin edeceksin ? Birligi vur emri dogrultusunda. Ben öyle bir yerde bulunmaliyim ki, hava taarruzundan sonra, oraya ulsabileyim ve konvoy Baf�a girmeden bunu önlemek imkanina sahip olabileyim.

Aldigimiz emir karsisinda, benim istedigim bilgiler daha da acil hale gelmis oluyordu. Tekrar deniz karakol ucagiyla temas kurup, gemilerin tipi, milliyeti ve refakat durumlariyla ilgili bilgileri göndermelerini istedim. Cevap, �Sis yüzünden asagisini göremiyoruz� oldu.

Bana radar bilgilerini verebiliyorlardi sadece. Bununda yeterli olmadigi meydandaydi.

Bir ara, deniz karakol ucagi, Mersin�e intikal emri verilen mayin tarama gemilerimizide Yunan hücum botu olarak rapor etti. Ama elinde daha fazla bilgi bulunan ve oradaki mayin tarama gemilerinin mevcudiyetinden haberdar olan filo komutaninin müdahalesiyle, bu yanlislik düzeltildi. Bilmem durumu anlatabiliyormusum ?

Bir türlü, konvoy denilen gemi toplulugunun ne oldugunu anlayamiyoruz. Gelen raporlar celiskili oluyor. Bazen konvoyun 8-10 muhriple korundugunu duyuyoruz. Biz ise sadece üc muhribiz. Bazen, �Korumada muhrip yok� deniyor, bir baska haberde, konvoyun yildiz seklinde dagildigi bildiriliyor. Biz ise, üc muhrip, azami süratle Baf�a dogru ilerliyoruz. Orada bir sey var, ama ne oldugunu bilemiyorlar. Deniz karakol ucagi, konvoyun tesadüfen bir araya gelmis, ticaret gemileri oldugunu dahi söylüyor. Gözle yapilan istihbarata dayanmayan bu bilgilerin hangisinin dogru oldugunu bilmek mümkün degil.

Taner Boytok:
Belkide birileri radarlari sasirtiyor.

Güven Erkaya:
Oda mümkün. O bölgede bunu yapabilecek kabiliyette Amerikalilar, Israillliler ve Ruslar var. Amerikalilarin ve Israillilerin bunu yapacaklarini sanmiyorum. Geriye Ruslar kaliyor. Biraz evvel bahsettim, bölgede bir Rus tarama gemisi var zaten.

Bize konvoy dedikleri gemiler toplulugunun mevki, sürati ve rotasiyla ilgili bilgiler geldikce ben, �Bizi ilgilendiren gemilerin tipi, milliyeti ve koruma durumudur� diye mukabil bir mesaj gectim. Cevap, �Kuvvet komutanimiz bölgedeki bütün Yunan gemilerinin batirilmasini istemektedir� seklinde oluyor.

Kocatepe�ye hava saldirisi:
Biz sahaya iyice yaklastik. Onlarin verdikleri mevkileri koyduk haritaya. Bölge bizim radarlarimiza girdi. 20 milde olsan gemileri, bizim görmemiz lazim. Ama konvoy filan görünmüyor. Sadece bizim güneyimizde iki gemi göründü. Iki tekne arasinda 5 mile yakin mesafe var. Diger muhriplerimizin radar görüntülerni istedim. Onlarda sadece bu iki gemiyi teyit ettiler. Bunlardan baska birseyi onlarda görmüyorlar.

Söyle bir sey geldi aklima: Burada gemi toplulugu yok. Iki tane gemi var. Deniz karakol ucaginin pilotu, durmadan konvoy rapor ediyor. Biz buraya yaklasiyoruz. Daha Hava Kuvvetleri�nin taarruz zamanida gelmedi. Harekat sahasi dedikleri bir alaninicine dogru yaklasiyoruz. Öyle bir durum olacak ki, o iki gemi, bizde onlari korumakla mükellef 3 muhrip, 5 gemi olacagiz. Konvoy olarak rapor edilen gemiler bir anda biz oluverecegiz.
Hava Kuvvetleri�ne menzup ucaklarda gelip bize saldiracaklar.
Bundan endise ederek Ankara�ya bir rapor gectim: �bizim mevkiimiz, rotamiz, süratimiz, nizamimiz sudur. Nizamdaki gemilerin isimleri sunlardir. Birlik komutani su gemidedir. Sizin konvoy diye nitelediginiz gemi toplulugunun yeri olarak rapor ettiginiz yerde, biz birsey göremiyoruz. Sadece 20 mil mesafede, su ve su mevkiilerde 2 gemi var.
Bunlarin aralarinda da 5000 m mesafe var. Simdi bize:

1) Bu iki geminin geminin tip ve milliyetini söyleyin;

2) Konvoy diye nitelediginiz gemi toplulugunun mevkiini bildirin.

Deniz karakol ucagindan pilotundan gelen cevapta, karakol ucaginin bahsettigimiz iki geminin üzerinde oldugu, bizide gördügü bildiriliyordu. Konvoy denen topluluk, bu raporda iki gemiye inmisti. Gemilerden birinin Yugoslav, digerinin Italyan ticaret gemisi oldugu, nihayet anlasilmisti. Konvoyun mevkii ise, önce bildirilenlerden farkliydi.

Vuzuha kavusan durumu özetlemek üzere, Ankara�ya, Deniz Kuvvetleri�ne bir mesaj yolladim.

Bu sirada carkcibasim Metin Sürüs köprü üstüne, yanima geldi. Cokda güzel bir hava. Saat 13 sulari. Kumanyalarimizi yiyoruz. Metin, �Komutanim, buraya Yunan ucaklari gelirmi?� diye sordu. �Metin, buraya Yunan ucaklari gelmez, ama biraz sonra Türk ucaklarinin gelmesinden endise ediyorum. Biz buraya yaklastik, yaklastik ve adeta sözü edilen konvoyu olusturduk. Konvoy sanip bize taarruz etmelerinden korkuyorum dedim"�
Ben daha lafimi bitiremeden, radardan Türkiye yönünden gelen ucaklari rapor ettiler. Bu yanlisin bir yerinden döneceklerini sanip baslangicta ates etmeyi düsünmedim. Üzerimizden iki roket gecip hemen yanimizda denize düstü. Suyu geminin üstüne sicratti. Vay anasina, olacak is degil. Ancak o zaman, "�ates serbest� emrini verdim.

Tepemizdeki ucaklar saat 16�ya kadar gittiler, geldiler. 1. Ve 2. roketleri siyirmistik. Ama 3. Ve 4. roketlerle tam isabet aldik.
Bunlardan birisi kictaki topu vurdu. Digeride bacayi deldi ve savas harekat merkezine girdi. Ben o roketleri görünce, hemen telsiz kamarasina inip, birligin roket saldirisina ugradigini rapor ettim. Mevkkimizi ve rotamizi bildirdim. Gemi o sirada bir daha sarsildi. Hemen savas harekat merkezine ciktim. Roket bu kez harekat merkezinde patlamisti. Bütün radarlar, atis kontrol kulesi devreden cikmis, iceride yangin baslamisti.

Taner Baytok:
�Gemi saldiriya ugradi� mesajini cekerken, bunun kendi ucaklarimiz tarafindan gerceklestirildigini vurgulamismiydin?

Güven Erkaya:
Hayir, gemi kictan isabet alinca, pilot bunu rapor etti. �Bu gemiyi kictan vurup topunu susturduk, ona kictan yanasacagiz� diye. Silahi olmayan gemiye yaklasmak elbette daha kolay olmaktaydi. Bu arada, diger iki muhribimizde yara almisti. Bizde, harekat merkezinden sonra, telsiz kamarasinda da yangin cikti. Dinamo devreden cikti. Gemi bir anda cöküp kalmisti. Deniz suyu devrelerinde takat kalmadi. Yedek yangin tulumbalari güvertedeydi. Onlarda artik yoktu.

Kocatepe muhribinin batisi:
Ucaklarin mermileri bitince döndüler, ama yine geliyorlar. Diger iki muhribimiz kuzeye dogru devam etti. Biz bir anda kucakta kaldik.

Personel geminin icine girdi. Isiklar sönmüs, icerisi duman icinde. Personal ne yapacagini sasirmis vaziyette. Yara savunma subayi geldi. �Efendim, gemisnin su üstünde durma kabiliyeti kalmadi, gemiyi terk karari vermeniz lazim� dedi. Geminin su alip almadigini sordum. Almadigini söyledi. �Siz yanginla mücadeleye devam edin, ben zamani gelince terk emrini veririm� dedim.

En tehlikeli durum, kazan dairesindeki yangin. Kazan dairesiyle kictaki er kamarasindaki yangin cephanelige gecerse, bütün gemi icindekilerle birlikte inflak edecek. Simdi iki durum arasinda karar vermek zorundaydim. Terk emri versem, personel turuncu can yelekleriyle güvertede toplanacak, havadaki ucaklara hedef olacak veya daha can sali denize inmeden kendilerini denize atip telef olacaklar. Beklesen, geminin inflak riski var. Hepsi birden gidecek.

Ben böyle düsündüm: Ucaklar havadayken terk emri verirsem, bu ucaklar hemen saldiracaklar. Bütün personeli kaybedecegiz. Geminin ne zaman inflak edecegi ise belli degil. Onun icin, ucaklar gidene kadar beklemeye karar verdim.

Ucaklar ortadan kaybolduktan sonra, gemiyi terk düzenine gectim. Personeli indirmeye basladik. Tabii, düsünülmeyen bir cok nokta cikiyor karsimiza. Bazi can sallari hava taarruzu sirasinda mermi isabeti almis ve delinmis. Gemi komutani, vasita motoruyla gemiyi terk eder. Taarruzda, vasita motoruda parcalanmis. Barista koyulan kurallarin, harpte bazen islemediginin bircok örnegi ile karsi karsiyayiz.

Ben köprü üzerindeyim. Geminin terkini köprü üzerinden idare ediyorum. Herkes sala binip gemiyi terk etti. Benim yanimda muharebe subayi ve seyir astsubayi kaldi. Gemiyi o halde birakip gidemiyorum. Cakilip kaldim. Iradem beynime hükmedemeiyor. Seyir astsubayi cebinde bir sigara cikardi. Burus kiris olmus sigariyi alip yaktim. Topcu subayi kuledeydi. Ben ucaklarin olasi bir saldirisina karsi top personeli ile, cephanelik personelinin en sona kalmalarini istemistim. Herkes terk ettikten sonra, bas taraftaki bu personelinde sallara binmesini söyledim. Sehit topcu subayi Ercan Dincoglu cok mert, cesur ve bulunmaz bir cocuktu. Savas sirasinda bütün bu meziyetlerine yakindan sahit oldum. Terk etmeden önce, bütün gemiyi dolasmis. Güvertede, delinmis sallarin erzak torbalarini toplamis. Suda daha uzun süre kalabiliriz diye. Sonra gitmis, silah deposundan hafif silah ve mermilerini almis.

Onlarda ayrildiktan sonra, seyir ve muharebe subaylarini yanima alarak bas öne gittim. Bir tarafta benim binmem gereken sal, öbür tarafta Ercan Dincoglu�nun sali. �Komutanim, ne olur bizim sala gelin� diyor.

Muharebe Subayi Necati Gürkaya evladim, seyyar telsiz cihazini almis bir naylon torbaya koymus, boynuna baglamis. Can yelekleri sisirmeli. Baktim, muharebe subayi can yelegini sisirmeden atiyor kendini. �Sisirde öyle atla� dedim. �Efendim, usul sisirmeden atlamaktir, denizde sisirecegim� dedi ve atladi. Boynundaki tesizin agirligiyla olsa gerek, gömüldü, gitti. Ya da yelegin icindeki karbondioksit gazi bitmisti.

Seyir astsubayinin arkasindan, bende atladim. Böylece geminin terki tamamlanmisti. Ercan Dincoglu�nun salina gectim. Sidettli rüzgarda sallar kayiyor. Biz sallarin üstünden kayiyoruz. Gemi alev alev yaniyor.

Maresal Cakmak gemisi rotasini kuzeye ceviriyor:
Bir süre sonra kuzeyden bir geminin yaklastigini gördüm: Maresal Cakmak gemisi. Herhalde denizin üstünde bizi gördü. Toplamaya geliyor diye düsündüm. Yanilmisim.
Saat 18.30 sularinda, bir hava saldirisi daha oldu. Ama sallara degil. Yanan Kocatepe�ye. Maresal Cakmak gemisi havaya dogru ates etmeye basladi. Sonra rotasini kuzeye cevirdi. Saat 21 sularinda, Kocatepe büyük bir inflakla batti. Geminin akaryakit ve cephanesiyle birlikte inflak edisini ve batisini unutamiyorum. Saldaki cocuklardan bir kismi, saldiri sirasinda kendilerini denize attilar. 5-6 kisiyide böylece kaybettik.

Suda kalmanin ruh haleti:
Ben 24 saat suda kaldim. O suda kalma sirasinda, herkezin ruh haleti degisik oluyor, ama herkezi bir ölüm korkusu sariyor. Bir kismi suyunun asinin biteceginden endise ediyor. Nir kismi hava saldirisindan endise ediyor. Bu korkuyla, bagzilari kendilerinini denize atip, yüzerek karaya cikmayi denediler. Bir kac kisiyide bu yüzden kaybettik.
Salin icinde dursa, sürüden ayrilmasa, bir sey olmayacak. Ama anlatamiyorsun.

Gece olunca, kötü düsünüp, kötü seyler yapmasinlar, biraz oyalansinlar diye bir vardiya sistemi kurdum. Bazilarina gözetlemek, bazialarina hafif hafif kürek cekmek, bazilarina sali temizlemek, bazilarinada olaylari not etmek görevini verdim.

Bizim gemiden 30 sal vardi. Ilk taarruzdan sonra, sallar iplerini keserek birbirlerinden ayrildilar. Mani olamiyorsun. Aslinda usul, hepsinin birbirine bagli olmasi. Baslarinda da motor gidecek, hepsini sürükleyecek. Ama motor yok ki. Gidecegin yere gidemiyorsun, ama toplu halde bulununca, bir kurtarma gelip toiptan kurtarabilir. Ama pisikoloji icinde bagli kalmanin mümkün olamadigini gördüm.

Bütün gece morallerini yüksek tutmalari icin, �suyumuz ve erzakimiz, sekerimiz, sigarimiz var� diye konustum. Susuzluktan korktuklarini görünce, gece boyunca su icmeyip mesaj vermeye calistim.
Ertesi sabahta gecti.

Israil okul gemisi denizden askerlerimizi topluyor:
Ögleden sonra saat 16 ya dogru, bir geminin bize yaklastigini gördük. Ufak bir balikci gemisi görünümünde. Israil Deniz Ticaret Okulu�nun, egitim ve gezi teknesiymis. Kaptani Istanbul�da kalmisti ve Türkce konusuyordu. Beni gemiye aldi.

Yunanistan ziyaretinden dönüyorlarmis. Israil�e mevki koymak icin, Kibris�a yaklasinca, bizi görüp rota cevirmisler. Hemen bizim saldaki ve etrafimizda görebildigimiz 3-4 saldaki cocuklari aldik tekneye. Etrafta görüen sal kalmayinca, Hayfa�ya dogru yola ciktik.

Kaptan�a, dus yapabilmek icin su olup olmadini sordum. Olumlu yaniti üzerine en cok ihtiyacim olan seyi yaptim. Üzerimizdeki is basilari cikarip, beraberimdeki büfeciye yikatip ütülettim. Gemisnin kaptani Binasi, kendi is basilarindan birini, benimkiler kuruyana kadar giyeyim diye bana verdi. Kot kumasindan kisa bir pantolon ve gömlek. �Sen acsindir� diyerek birde sofra hazirlanmis. Sofrada peynir, ekmek ve sarap var. Sonra ben vurdum kafayi yattim.

Kaptan binasi durumu telsizle Hayfa�ya bildirdi. Kurtarilan personelin listesini verdi. Bir THY ucaginin Hayfa�ya gelip, bizleri Türkiye�ye götürmesini sagladi. Kendisinden, basina haber verilmemesini ve iceriye alinmamalarini rica ettim. Bunuda temin etti.

Hayfa�ya geldigimizde, bizi limanlardaki ambarlardan birinin icinde kurduklari deskte karsiladilar. Cikanin adini, soyadini aliyorlar, uzatmadan gümrük ve polis, girdi ciktilarini tamamliyorlar, sonra hepimizin eline birer sandvic, soguk mesrubat ve sigara paketi tutusturarak yolcu ediyorlardi. Türkce bilen memurlar ve cok iyi hazirlanmis bir oirganizasyon sayesinde, hicbir güclük cekmeden bir otobüse bindirildik.

Otobüste Israil�deki atase militerimiz bizi karsiladi. Getirdigi bir karton sigarayi personele dagitti. Ama maalesef oda ihtiyacimiz olan bilgileri verecek durumda degildi.

Ankara�ya vardigimizda bizi karargaha aldilar.

Deniden cikmis insanlariz, bir kismi denize atlarken is basinisini bile cikarmis. Karargahta, bir tabura gectik. Deniz Kuvvetleri Komutani Kayacan cocuklarin kahramanliklarini ve gecmis olsun dileklerini dile getiren bir konusma yapti.

Personele taburda yer hazirlamislar. Orada yatacaklar. Ben, bu personelin savas alanindan geldigini, günlerce denizde ölüm kalim mücadelesi verdigini, bir cogunun piskolojik tedaviye ihtiyaci olabilecegini söyledi. �Pekiyi� dediler.

�Denizin üstünde, hala sizden yardim bekleyen bazi personelim var. Bunlarin kurtarilmasi icin harekete gecildimi?� diye sordum. Kuvvet komutani harekat baskaniyla görüsmem icin talimat verdi. Harekat baskani beni beklemedigim kadar sert bir tavirla karsiladi. Sanki ben yanlis bir is yapmisimda onun hesabini soruyordu. �Sen sallarini bir arada tutamamissin, dagitmissin, simdi onlari ben nereden bulacagim?� dedi.

�Efendim, siz denizde saldayken, üzerinizden hic Hava Kuvvetleri uctumu? O inssanlarin piskolojisinin ne oldugunu biliyormusunuz ? Kimi kendini denize atiyor, kimi salin iplerini kesiyor. Geminin nerede battigi belli. Personelin, sallarinda o bölgede aranmasi gerekir� dedim ve bir plan yapip onun üzerinde nerelerin aranmasi gerektigini anlattim.

Bir kisim personelde, Libya�lilar ve Ingilizler tarafindan kurtariliyor:
Bizim Israilliler tarafindan kurtarilimisimizin ardindan, bir grup personelimizde Libyalilarca kurtarildi. Kaddafi bu askerlerimizi en mükellef sofralarda, yiyecek ve iceceklerle agirladiktan sonra, yesil üniformalar, ayakkabilar giydirerek ülkemize yolladi. Bir kisim personelimizide denizden Ingilizler topladi.

Kocatepe personelinin komutanlarina bagliligi:
Bak bir anektod var, onu anlatayim. Benim gelisimden bir gün sonra, bir parti personelimiz daha kurtarilarak, Ankaraya ulastirildi. Hava meydanina, ben geminin komutani olarak, Genel Sekreter Mustafa Turuncoglu, Deniz Kuvvetleri�ni temsilen, Ankara valisiyle gittik. Ucaga Ankara valisi önce, ben en arkada girdik. Vali bir konusma yapiyor. Bazi personel aglamaya basladi. Vali, �Aglamayan evlatlarim, bu sizler icin bir kahramanlik örnegidir, bununla gurur duymaniz gerekir� dedi.
Ast subaylardan birisi, �Ne aglamasi efendim. Bunlar sevinc gözyaslari, biz burada komutanimizin hala sag oldugunu gördük, ona sevinip agliyoruz"�dedi.
Vali, Mustafa Turuncoglu�na döndü �Bizim burada yerimniz yok galiba, biz onlari komutanlariyla bas basa birakalim� dedi ve ayrildilar.
Ucaktan ciktilar, biz ise yeniden sarmas dolas olduk. Beni gemide biraktiklarindan, akibetimden süphe ederlermis.

Taner Baytok:
Güven, bu olay senin ruh halini nasil etkiledi ?

Güven Erkaya:

Kanaatimce, acilarin en büyügü evlat acisidir. Ben evlatlarimi kaybettim. Onlarin hatiralari ve yüzleri, terk etmek zorunda kaldigim gemimin, alevler icinde yanarkenki hali, hicbir zaman gözümün önünden gitmiyor. Tek tesellim, bu cocuklarin birer vatan kahramani oluslari ve sehitlik mertebesine erismis bulunmalaridir.

Ayni derecede kuvvetli birde üzüntüm var. Oda, bu kadar ibretle dolu bir olayin tarafimizdan yeterince incelenip, gelecekte tekrarlanmamasi icin gerekli derslerin, cikarilamadigi yolundaki düsüncemdir.

Kocatepe olayindan alinacak dersler:
Taner Baytok:
Peki bu dersler sence nelerdir ?

Istihbaratin teyidi:
Güven Erkaya:
Birincisi, elde edilen istihbarat. Istihbaratin ilk kurali, alinan bir haberin muhakkak teyit edilmesidir. Nereden ? Ikinci bir kaynaktan. Ayri bir kaynaktan.

Simdi, bir rapor almissin, �Rodos�ta, mendirek üstünde, asker yüklü 10-12 cemse (sonradan Rodos Madrake Burnu aciklarinda, asker yüklü 10-12 gemi olarak düzeltiliyor) var� diye. Bu haberi teyit ettirmek gerekir. Bunun icin zamanin var, imkanin var. Haberin teyit edilmesi bir yana, eldeki bütün veriler, haberin aksini dogruluyor. Bu birinci ders.

Emrin net ve acik olmasi:
Ikincisi, harp alanina gönderilecek emir net, acik ve keskin olmalidir. �Harekat sahasina girme� diye bir talimat yolluyorsan, harekat sahasini koordinatlariyla tanimlayacaksin. Hedef veriyorsan, hedefi tanimlayacaksin. Görev veriyorsan, görevi belirleyeceksin. �Oaralarda birseyler var, git bir bak ve birseyler yap� la olmayacak.

Deniz birligine hava destegi verilmesinin kurallari ve usulü:
Ücüncüsü, düsmana taarruz eden bir deniz birligine hava destegi verilecekse, bunu yapmanin bir usulü, yolu, yordami vardir. Bunlar, Deniz Kursu tadbikatlarinda 8-10 defa yapildi, gösterildi. Egitimde yapip, fiiliyatta uygulamazsan olmaz. Hava dstegi asagidan, gemiden gelir. Önce asagisi tarama talebinde bulunacak, burada isteklerini, muharebe denemesini, parolayi yazacak, gönderecek, bu kabul görecek, sonra tahsis edilen ucaklarin ne zaman oraya gelecegi, kac ucak gelecegi, hangi muharebe devresinden irtibat kurulacagi, parolanin ne olacagi belirlenecek ve bildirilecek. Bunlari formati var.

En önemlisi, o gelen ucaklar, dogrudan dogruya denizdeki komutanin emrine girecek. Bu usullerin, harfiyen uygulanmasi gerekir.

Kuvvetler arasi ve kuvvet ici koordinasyon:
Alinmasi gereken dördüncü ders, kuvvetler arasinda ve kuvvetlerin kendi iclerindeki koordinasyona gereken önemin verilmesidir. Böyle bir harekatin basarisi, herseyden önce kara, deniz, hava, bütün kuvvetlerin bir müsterek harekat odasindan idare edilmesiyle mümkündür. Bu oartak harekat odasina, Genelkurmay baskani ve komutanlar sik sik gitmeli ve olaylari bizzat yerinde veyakindan izlemelidir.
Yukarida haritanin üzerine bir seyler koyup ona göre asagidan, �Komutanin emridir� diye talimat göndermekle, saglikli harekat yönetilememektedir�.

Konuyla ilgili tamamlayici bilgi olarak www.ideefixe.com/kd_86508b.asp
Sitesinden alinmis asqagidaki yaziyi sunuyorum:

PARDON, YUNAN GEMİSİ SANMIŞTIK!
Kocatepe Muhribinin Türk Uçaklarınca Batırılması
21 Temmuz 1974, Kıbrıs açıkları

... 20 Temmuz sabahı başlayan savaş 21 Temmuz günü de bütün şiddetiyle sürerken Ankara�da savaşı yönetmekte olan Genelkurmay Karargahına gelen bir istihbarata göre Yunanistan�dan Kıbrıs�a doğru yola çıkan bir filo adaya silah ve asker götürüyordu. Baf limanı açıklarına doğru ilerlediği bildirilen bu Yunan savaş gemilerinin durdurulması gerekiyordu. Girne limanında bulunan üç Türk muhribi, Kocatepe, Adatepe ve Mareşal Çakmak gemilerine bölgeye doğru hareket etmeleri ve bu Yunan filosunu karşılamaları emri verilirken, Türk savaş uçaklarına da aynı şekilde bölgeye intikal etmeleri ve Yunan gemilerini vurmaları bildirildi.

Ama bu arada Ankara�daki savaş karargahı çok ilginç bir şey daha saptadı. Bu Yunan gemileri Türk bayrağı çekmişti ve telsiz konuşmaları da Türkçe yapılıyordu! Karargah hemen bu durumu değerlendirdi; Yunan gemileri Türkleri şaşırtmak ve kendi gemileri sanmalarını sağlamak için Türk bayrağı çekmek ve Türkçeyi iyi bilen Yunan personelini kullanmak gibi çok kurnazca bir savaş hilesine başvurmuşlardı, ama Türk Genelkurmayı bu numarayı yemezdi! Türk ve Yunan askerleri NATO�da birlikte çalıştıkları için ortak yürütülen tatbikatlarda Türk birliklerinin kullandığı dili ve kodları iyi incelemişlerdi ve görüldüğü kadarıyla gayet güzel taklit ediyorlardı.

Bu durum hemen Başbakan Ecevit�e de bildirilecekti. Çünkü yine o saatlerde ateşkes görüşmeleri de sürüyordu ve ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger�la Ecevit arasında sürekli telefon görüşmesi yapılıyordu. Kissinger, Yunanistan�ın ateşkes istediğini söylüyor ve Türkiye�nin de buna olumlu yanıt vermesi için baskı yapıyordu. Yoksa savaş Kıbrıs�la sınırlı kalmayarak bir Türk-Yunan savaşına dönüşebilirdi. Adaya çıkartma yapmış Türk birliklerinin ilk hedeflerine ulaşmadan bir ateşkese yanaşmak istemeyen Ecevit de zaman kazanmaya çalışıyordu. Ecevit�e �Türk bayrağı çekmiş ve Türkçe konuşan� Yunan savaş gemilerinin Kıbrıs açıklarında bulunduğu bilgisi verilince Türkiye Başbakanı çok sevindi. İşte Kissinger�ın ateşkes baskısını geriletmek için eline iyi bir silah geçmişti. Kissinger�a Yunanistan�ın ateşkes isterken samimi olmadığını artık kanıtlayabilirdi; hem ateşkesten söz ediyor, hem de asker ve cephane yüklü savaş gemilerini Kıbrıs�a gönderiyordu. Ve üstüne üstlük de bu gemilere Türk bayrağı çekip, Türkçe bilen personel yerleştirerek kötü bir savaş hilesine başvuruyordu. Kissinger�a tüm bunları anlattığında ABD Dışişleri Bakanının söyleyebileceği bir şey kalmayacaktı.

Nitekim Başbakan Ecevit ABD Dışişleri Bakanı ile bu konuyu tam da bu çerçevede görüşecekti. Daha sonra Henry Kissinger anılarını yayımladığında o 21 Temmuz sabahı kendisiyle Ecevit arasında geçen telefon görüşmesini bütünüyle aktaracaktı. Ecevit telefonda bazı Yunan savaş gemilerine Türkçeyi iyi bilen personelin yerleştirilip, Türk bayrağı çekildiğini ve bu gemilerin batırılacağını söyleyince Kissinger da şaşırmış, Ecevit�in sözünü ettiği bölgede Yunan savaş gemilerinin bulunduğu bilgisine sahip olmadığını söylemiş ama Ecevit�in verdiği bilgilere de kuşkuyla yaklaştığı için çok ilginç bir cümle daha kurmuştu Kissinger; �Evet, sayın başbakan� demişti, �Türk bayrağı taşıyan ve Türkçe konuşulan gemileri batırdığı için Türkiye�yi kimse suçlayamaz.�

Kissinger'ın anılarında aktardığına göre Ecevit�le konuşmaları şöyle olmuştu:

Ecevit: Yunanistan�ın ateşkes istediğinden söz ediyorsunuz ama ortada ciddi bir sorun var. Yunanistan'ın samimiyetinden ve güvenilirliğinden kuşkuluyuz. Yuannides'in şeref sözü bir oyundan ibaret. Yuannides'in sözlerinin gerisindeki oyunu şimdi anladık. Yunan bayrağı taşıyan her gemiye ateş açabileceğimizi söyleyip ardından da gemilerine Türk bayrağı çekiyor!

Kissinger: Eh, kendi gemilerinizi batırırsanız sizi hiç kimse suçlayamaz.

Ecevit: Hayır, Dr. Kissinger, onlar bizim gemilerimiz değil. Onlar Yunan gemileri. Türk bayrağı çekmiş Yunan gemileri.

Kissinger: Evet, sayın başbakan, Türk bayrağı taşıyan ve Türkçe konuşulan gemileri batırdığı için Türkiye�yi kimse suçlayamaz.

Ecevit: Yunanlılar hile yapıyorlar. Biz NATO müttefikiyiz ve Yunan pilotlar kodumuzu biliyorlar. Türkçe konuşuyorlar, pilotlarımızla Türkçe ve bizim kod kelimelerimizi kullanarak temas kuruyorlar. Bu durumda Yunanistan'ın sözlerine nasıl güvenebiliriz?

Kissinger: Tam olarak istediğiniz nedir? Sizin zeki bir insan olduğunuzu Harvard günlerinden biliyorum. Size saygı duyuyorum ama bu çatışma devam etmemeli. Bu iş böyle giderse altı hafta boyunca devam edebilir.

Ecevit: Ateşkes istediklerini söylüyorlar ama ateşkesi adaya askeri yığınak yapmak için istedikleri açıkça ortaya çıktı. Yunanlılar bu yöntemlere son vermeliler.

Kissinger: Hangi yöntemlere son vermeliler?

Ecevit: Ateşkese hazır olduklarını söylüyorlar. Ama bir yandan da bize ateşkesi çiğnemekte kullanacakları hileleri de göstermiş durumdalar.

Kissinger: Bana ateşkesi kabul etmeyeceğinizi mi söylüyorsunuz?

Ecevit: Ateşkesi kabul edeceğiz.

Kissinger: Bugün mü?

Ecevit: Şu anda sorunu görüşmekle meşgulüz.

Kissinger�la bu görüşmenin ardından �Türk bayrağı çekmiş ve Türkçe konuşulan� Yunan gemilerinin batırılması için bir engel kalmamıştı. Çünkü Türkiye resmen Yunanistan�la savaş halinde değildi ama bu gemiler batırıldığında iş bu noktaya kadar gidebilirdi. Ancak ABD Dışişleri Bakanı�nın da onayladığı gibi Yunanistan yaptığı hilenin sonuçlarına katlanacaktı!

Türk savaş uçakları üç Türk gemisinin üzerinde görüldüğünde gemidekiler bunların Türk uçakları olduğunu anladılar. Çünkü Yunan uçaklarının menzili bulundukları bölgeye kadar gelip böyle uzun uzun dolaşmalarına yetmezdi. Uçakların saldırıya geçmeye hazırlandığını gören gemiler şaşkınlık içindeydi. Pilotlarla temas kurmaya çalıştılar. Ama tüm çabalar beyhudeydi, Türkçe konuşmaları ve kendilerini Türk gemileri olarak tanıtmalarının bir şeyi değiştirmesi mümkün değildi. Zaten pilotlara bunun bir Yunan savaş hilesi olduğu bildirilmişti. Pilotlar kendileriyle temas kurmaya çalışan Türk gemilerinin subaylarına küfürler yağdırarak saldırıya geçtiler ve bombalarını bırakmaya başladılar. Saldıranın Türk uçakları olduğunu bilen gemiler ateş de edemiyor, kendilerini savunamıyorlardı. Böylece Akdeniz�in ortasında kolay bir hedef haline gelen üç Türk muhribine Türk uçakları rahat rahat bombalarını attılar. Uçakların ilk saldırısında üç Türk muhribinden Kocatepe ağır yara aldı ve hızla batmaya başladı. Mareşal Çakmak muhribi Kocatepe�nin yanına doğru hareket ederek gemiyi terk etmekte olan personeli kurtarmak istedi. Ama bu durumu gören uçaklar döndüler ve ikinci bir kez daha saldırıya geçerek bu kez yağdırdıkları bombalarla Mareşal Çakmak muhribinde de ağır hasar meydana getirdiler. İsabet alan Mareşal Çakmak da kendi derdine düştü, batmaktan kurtulmak için Kocatepe�den uzaklaştı ve hala çalışmaya devam eden tek kazanıyla zigzaglar çizerek Mersin sahillerine doğru çekilmeye başladı. Aynı şekilde Adatepe de yara almış ve o da bölgeyi terk etmeye çalışıyordu.

Görevlerini başarıyla tamamladığına inanan pilotların üslerine dönerken duydukları bir telsiz anonsu gariplerine gidecekti; Baf bölgesinde Türk gemilerinin batırıldığını bildiriyordu telsiz. Ama üslerine dönene kadar ne olduğunu anlamayacaklar ancak yere indikten sonra faciayı öğrenebileceklerdi.

Adatepe ve Mareşal Çakmak muhripleri delik deşik vaziyette de olsa ancak ertesi gün Mersin�e ulaşmayı başarırken kaderine terk edilen Kocatepe muhribi Akdeniz�in sularına gömülecekti. Kocatepe mürettebatından 54 kişi hayatını kaybedecek, kurtulanlar denizde sallar üzerinde yaklaşık bir gün geçirdikten sonra tesadüfen bir İsrail balıkçı gemisi tarafından kurtarılarak İsrail�e götürüleceklerdi. Kurtulanlar arasında Kocatepe muhribinin komutanı Albay Güven Erkaya da vardı ve yıllar sonra Deniz Kuvvetleri Komutanı olacaktı.

Sonuçta ABD Dışişleri Bakanı Kissinger�ın dediği oldu; Türk bayrağı taşıyan ve Türkçe konuşulan gemilerin Türk uçakları tarafından batırılmasından dolayı kimse Türkiye�yi suçlamadı! Zaten bir süre �devlet sırrı� olarak kalan bu facia nedeniyle Türkiye içinde de kimse kimseyi suçlamayacak, kimseden hesap sorulmayacaktı!

Evet bu konuya son vererek, Kocatepe anektodlarini burada kesiyorum. Bu hava operasyonu ile kendi muhbirimizi batirmamiz acisi bir yana dursun, isin ironik yani, hava operasyonun parolasinin �Senlik basladi� oldugudur
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

gecmistim ben

-karargah: yunanlialr filoyla bafa yola cikmis siz 3 gemi gidiceksiniz
-adam gibi istihbarat verin
-sus bolgeye mudehale et bu bir emirdir
-...

bi sure sonra hava destegi sagliyan ucakalrdan mesaj egcer

-3 yunan gemisini bulduk
-hah
-ama turkce konusuyor biz sizdeniz diyor bunlar turk bayragida cekmisler
-vay serefsizler, rumalr cok iyi turkce konusur akillari isra bizi kandiricaklar batirin ulan
-biri batti ikisi kacti komutanim anca serefsizler iyi calismis turkce kufur bile ediyorlardi
-hahaha
-komutanim bolgeye giden uc gemimizden biri hava saldirinda vurulup batmis diger ikisi ise agir hasar almis
-....
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

BullDoG said:
cok uzun ya biri özet gecebilir mi =)

Kıbrıs harekatı başladığı saatlerde Kıbrıs'a doğru bir Yunan konvoyu yola çıkıyor. Söz konusu konvoy sivil gemi görünümünde ve 15.000 asker taşıyor. İstihbarat alınıyor. Uçaklar ve gemiler uyarılıyor konvoya karşı yalnız istihbarat eksik gönderilen gemiler savaş gemisi zannediliyor.

Kocatepe'nin aralarında bulunduğu üç Türk destroyeri Kıbrıs'ın batı sahillerinde arama yapıyor. Uçaklarda aynı şekilde arama yapıyor. Gemilere Baf güneyine geçme emri veriliyor Uçaklar kuzeyinde. Yunan konvoyu ise Rodos adasından geri dönüyor. Ancak olmayan konvoyu arama devam etmekte.

Deniz kuvvetleri destroyerlerimize topçu desteği sağlamak üzere Kuzey sahillerine dönme emri veriyor. Uçaklar ise aynı anlarda BAF çizgisinin kuzeyinde TÜrk gemisi yok gördüğünüzü vurun emri alıyor. Deniz kuvvetlerinin verdiği emirden hava kuvvetlerinin emri yok.

Uçaklarımız Baf çizgisi kuzeyinde üç destroyer görüldüğünü rapor ediyor. hava kuvvetleri panikliyor, zira üç destroyer bütün çıkartma harekatını bertaraf edebilir. Derhal batırın emri geliyor.

Yaklaşan uçaklar gemilerdeki Türk bayraklarını görüyor. hatta en önde ilerleyen Yücetepe nin güvertesinede dev bir türk bayrağı açılmış. Merkeze bildiriyorlar. Merkez Türk bayrağı çekmişlerdir zira Baf'ın kzueyinde Türk gemisi yok diyor.

Saldırı başlıyor, ilk sortide Yücetepe ve Anıttepe vuruluyorlar, ama son sürat yola devam ediyorlar. Kocatepe Yunan uçaklarının taarruzuna uğradık diye rapor vererek karşı ateş açıyor. DKK karargahı bölgede yunan uçağı olamaz deyince telsiz bağlantısı kurulmaya çalışılıyor. Gemidekilerin Türkçe bilen rumlar olduğu zannediliyor zira harekatın önceki safhalarında türkçe bilen Rumlar uçaklarımıza kendi komandolarımızı bombalatmış olduğu için temkinli davranılıyor ve bağlantı kesiliyor. (arada küfür olayıda oluyor)

Kocatepe'nin önce haberleşme sistemi vuruluyor sonra cephaneliği gemi batarken sağ kalan mürettebat gemiyi terk ediyor. Kocatepe karşı ateş açtığı için bütün uçaklar Kocatepe'ye yoğunlaşıyor tabii. Hatta Türk askerlerinin ifadesi bu ama uçaklarımız kurtarma filikalarını da tarıyorlar.

DKK karargahı Yücetepe'den gelen raporla karışıyor. Üç destroyerimiz isabet aldı Kocatepe battı, yaralıyız Kocatepe'ye yardım etme durumumuz yoktur... Karargah hkk yı uyarıyor saldırı duruyor.

Pilotlar inince durum kendilerine söylenmiyor. Ama konuşulanlardan öğreniliyor, uçuş kolu lideri yüzbaşı olayı öğrendiği an tabancasını çekip intihar ediyor. Yüzbaşının intiharı kayıtlara görev başında şehit düştü diye geçiriliyor.
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

byzasz said:
Vali bir konusma yapiyor. Bazi personel aglamaya basladi. Vali, "Aglamayan evlatlarim, bu sizler icin bir kahramanlik örnegidir, bununla gurur duymaniz gerekir"; dedi.
Ast subaylardan birisi, "Ne aglamasi efendim. Bunlar sevinc gözyaslari, biz burada komutanimizin hala sag oldugunu gördük, ona sevinip agliyoruz" dedi.


gözlerim doldu bu bölümde
Link to comment
Sosyal ağlarda paylaş

×
×
  • Yeni Oluştur...